Türkiye'nin Birlemiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne geçici üye seçilmesini değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Cengiz Aktar, bu üyeliğin yalnızca prestij düzeyinde kalabileceğini söylüyor.
Türkiye'nin zorlanması yüksek olasılık, Aktar'a göre. "Türkiye gibi orta boy ve asimetrik biçimde dışa bağımlı bir ülke için Güvenlik Konseyi üyeliği tehlikeli bir oyuncak. Türkiye neredeyse bütün oylamalarda Batı'yla birlikte hareket etmek zorunda kalacak."
Aktar'ın kastı, Konsey'in veto hakkı bulunan beş daimi üyesinden üçü: ABD, Fransa ve Britanya. Diğerleri Rusya ve Çin.
"Örneğin, önümüzdeki dönemde İran'ın nükleer bombasıyla ilgili karar alındığında, Türkiye komşusunun hiç hoşuna gitmeyecek bir kararın altına imza atmak zorunda kalabilir."
"Kıbrıs umudu boş"
Hükümetin üyeliği Kıbrıs'la ilgili kullanma umudunun geçersizliğine de değinen Aktar şöyle diyor: "Adada uzun süredir ilk kez olumlu bir mecrada ilerleyen görüşmelerle hiç ilgilenmeyen hükümet, üyeliğini aklı sıra Kıbrıs meselesinin çözümünde kullanmak amacıyla neredeyse bayram ediyor.
"Bu iki yıllık dönemin bu tip şark kurnazlıklarının değil, Türkiye'nin saygın bir ülke olarak uluslararası yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getiren bir ülke olmasını temenni ederim."
15 ülkeden biri
"Hibe ve hediyeyle"
Aktar "Hükümet bu işi tamamen ikili zeminde, kendine oy verecek ülkelere -denildiğine göre- 50 milyon dolar hibe ve hediye dağıtarak elde etti. Güvenlik Konseyi seçimi, Eurovision yarışması gibi veya olimpiyat organizasyonu gibi düşünülmüş" diyor.Türkiye, 17 Ekim'deki oylamada, Avusturya, Japonya, Meksika ve Uganda'ya birlikte, 1 Ocak 2009'dan itibaren iki yıllığına Güvenlik Konseyi'nin 10 geçici üyesinden biri oldu. Bu ülkeler, Belçika Endonezya, İtalya, Panama ve Güney Afrika'nın yerini alacak.
Üyelikleri 31 Aralık 2009'da bitecek diğer beş geçici üye Burkina Faso, Kosta Rika, Hırvatistan, Libya ve Vietnam.
Aday olduğu Batı Avrupa ve Diğerleri bölgesinde Türkiye 151, Avusturya 133 ve İzlanda 87 oy almıştı.
Aktar: Türkiye BM ilkelerinin uzağında
Aktar, üyeliğin daha çok "prestij" üzerinden konuşulduğuna, BM ilkelerinden söz edilmediğine dikkat çekiyor.
"Türkiye büyük başarı, prestij kazandı, diye bir algı var. Kyoto'yu imzalamamış, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yanına dahi yaklaşmamış, BM'ye bağlı ILO'nun sendikal haklar bağlamındaki sözleşmelerinin yüzüne bakmayan, çalıştırılan çocuklar konusundaki yeni yaklaşımlara yüz vermeyen, mültecilerin kabus ülkelerinden biri olmaya devam eden, İşkenceye Karşı Sözleşme'ye Ek Protokolü onaylamayan, BM'nin ikiz sözleşmelerine onay verirken envai çeşit çekince getiren, uluslararası camianın paryası Sudan Başkanı El Beşir'i kırmızı halılarla ağırlayan bir yeni Güvenlik Konseyi üyemiz var."
Aktar bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Gül'ün Türkiye'nin insan hakları alanında, açlık, yoksulluk, eşitlik ve ayrımcılıkla mücadelede "titizlikle gayretlerini sürdüreceğine" dair sözleri için de "Yoruma dahi gerek olmayacak kadar gerçek dışı olan bu ifade, hükümetin ve AKP'nin bir anlamda şizofrenik yaklaşımını dile getiriyor" diye konuşuyor. (TK)