Erkek dansçının seri ve sert hareketleri, hız ve keskinlikle uygulaması beklenmektedir, oysa Mehrab dansına, içinden geldiği gibi ahenk ve kendine has dünyasından duygu katmaktadır. Geleneklerin en hafif şekilde bile olsa değiştirilmesine, hatta yorumlanmasına tahammülü olmayan tutucu dans öğretmeni onu "yumuşaklık"la suçlar, Mehrab'ı "hizaya" getirmek için elinden geleni ardına koymaz. Oysa bu arada, Kafkas halk danslarının en disiplinli şekilde çalışıldığı toplulukta eşcinsel bir aşkın tohumları bile ekilmiştir.
Maçoluk kompleksi içindeki dansçılardan bazıları kendilerini namus bekçisi ilân edip kaba kuvvetle duruma müdahale ederler, eşcinselliğe yönelik linç dinamikleri kolaylıkla tetiklenmiştir...
Cannes'da prömiyerini yaptıktan sonra dünyanın çeşitli festivallerini yoğun bir program çerçevesinde dolaşmakta olan Ve Sonra Dans Ettik (And Than We Danced) adlı film 2.Ayvalık Film Festivalinde yer alıyor. Başka Sinema'nın organizatörleri filmin başrol oyuncusu Levan Gelbakhiani dışında yönetmen Levan Akin'i, hatta yapımcılardan Ketie Danelia'yı da Ayvalık'ta misafir ederek seyirciyle buluşmalarını sağladı.
Pek yakında genel gösterime girecek olan ve aynı zamanda Filmekimi programında da yer alan ödüllü film, geleneksel halk danslarının estetik dünyasından yola çıkarak aşkın büyüsünü tekrar gözümüze sokuyor; görünüşte muhafazakârlaşması istenen dünyamızda nevi şahsına münhasır bireylerin kimse tarafından dizginlenemeyeceğine dair iyimser mesajlar veriyor.
Ayvalk'ta soru-cevap
Gürcistan kökenli yönetmen Levan Akin İsveç'te doğup büyümüş, Ve Sonra Dans Ettik filmi de zaten İsveç'in Oscar adayı. Bazı sorulara Türkçe cevap verecek kadar Türkçe bilen Akin, Gürcistan'da bir süre önce Onur Yürüyüşü düzenlemek isteyen bir grup gencin şiddetle karşılanmış olmasından çok etkilenmiş. Memlekete giderek mevzu hakkında uzun yıllar boyunca araştırmalar yapmış.
Gürcistan, Avrupa Birliği yasalarıyla en uyumlu Kafkasya ülkesi olsa da, kültürel olarak daha açık fikirli bir toplum imajı sergilese de halk, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi sanki ikiye bölünmüş durumda. Eski neslin daha tutucu olmasının sebepleri kalıplaşmış Sovyet katılığı, dindarlık ve Rusya'nın anti LGBT propagandası. Oysa yeni nesil çok daha ilerici ve gelişmeye açık bir imaj sergiliyor. Zaten filmde bu iki duruşun temsilcileri arasındaki farklılıklar senaryoya gerilim katıyor, az çok bildik dinamiklerle olay örgüsü gelişirken aşkın daima galip geldiği zirveye doğru yol alıyor.
Filmin başrol oyuncusu Gelbakhiani aslında bir modern dans sanatçısı fakat ülkede geleneksel dans sanatlarına verilen değer, yüklenilen anlam o kadar yüksek ki her çocuğun kısıtlı da olsa okulda geçtiği klasik dans eğitiminden o da zaten geçmiş.
Ayvalk'ta bazı seyirciler dansçının performansını takdir ettiklerini yüksek sesle ifade ettiler, mevzubahis dansların Türkiye halk dansları dağarcığında yer alması da bunda yüksek büyük rol oynadı.
Filmin eşcinsel motifleri yüzünden, normalde Gürcistan'da tepkiyle karşılanması beklenirken prömiyerinin Cannes'da yapılmış olması, içeriğinin yanında sinematografik olarak da gayet etkileyici eserin dünya festivallerinin gözdesi haline gelmesi, ülkede aksine büyük merak uyandırmış. Geçenlerde Gürcistan'da yapılan, kısıtlı bir seyirci kitlesine yönelik ilk gösterim aşırı bir ilgiyle karşılanmış, filmi mutlaka görmek isteyenler tüm kapıları zorlamış!
Devlet medyası dahil olmak üzere ülkedeki tüm medya kuruluşlarının filme tam desteği de Gürcistan'daki ilerici atmosferin iyimser bir işareti sayılabilir.
Dans estetiği
Kariyo & Ababay Vakfı ana sponsorluğunda düzenlenen 2.Ayvalık Film Festivali programında filmin iki gösterimi öngörülmüş. İsveç/Gürcistan/Fransa ortak yapımı 105 dakikalık filmin büyük bir kısmına yayılmış dans sahneleri kesinlikle ikna edici. Kıvrak kamera hareketleri ve başarılı montaj sayesinde seyirci dansçılarla kesinlikle empati kurabiliyor. Gerilen kasları, sakatlanan eklemleri, terleyen vücutları siz de duyumsayacaksınız…
Filmin müziklerinde imzaları olan Zviad Mgebry ve Ben Wheeler'in zarif olduğu kadar çarpıcı bir iş çıkardığı söylenebilir. Filmin temposunu adeta onlar belirliyor, dansçılara eşlik eden vurmalı çalgılar da cabası. Çok sesli Gürcü korolarına, halk müziği örneklerine doyduğumuz kesinlikle söylenebilir. Ayrıca, filmdeki arzu nesnesi İrakli'yi canlandıran Bachi Valishvili'nin içli gözlerine tutulmamak ne mümkün!
Dans topluluklarındaki sıcak ilişkileri, aynı grupta yer almaktan çok daha fazlasının hissedildiği, yaşandığı dinamiklerdeki yoğun duyguları iliklerinizde hissedeceksiniz. Belki mazide kaldığını düşündüğünüz bazı duygular bile tetiklenebilir.
Levan Akin'in belirttiği gibi dans, duyguları konuşmaya gerek olmadan, bedenle ifade ettiğimiz zengin bir alan. Dolayısıyla anlatımında, çok sevdiği dansı bir araç olarak kullanması hiç de şaşrtıcı değil. Kronikleşmiş bir oluşum olarak Ulusal Hak Dansları Topluluğunu filmine konu etmesi de sürpriz değil. Değişime mani olmanının imkânsız olduğu dünyamızda, örf ve adetlere, kalıplaşmış geleneklere sorgusuzca yapışmış olanları uyarmanın vakti geldi de geçiyor. Bazı gerçekleri inkâr ederek, iki yüzlülükle yola devam etmenin bir anlamı yok. Zaman tabuları yıkmanın, klişeleri yerle bir etmenin zamanı. Önüne geçilemeyecek bir dinamikler silsilesi içinde olduğumuz kesin, direnmenin kimseye bir faydası olmaz; vakit kaybetmeye gerek yok.
Taşkın enerjisiyle Levan Akin'in, köklerinin olduğu Gürcistan'a yönelik olarak bunu başardığı kesin, darısı başımıza! (RL / HA)