“Hep güçlü hep sağlam duracaksın. Sana gelip dertlerini anlatacaklar, sen çare bulacaksın, ama sen zaaflarını belli etme şansına sahip değilsin. Ben böyle biliyorum…”
“Bir an gelir” isimli kitabında böyle seslenen Gülriz Sururi tıpkı söylediği gibi de yaşadı. Hep naif, nezaketli, düşünceli ve özellikle kız çocuklarına destek olan bir duruşu vardı. Aralık 2018’de yaşamını kaybettiğinde geride dayanışma ile birikmiş yıllar, emekle örülmüş dostluklar bıraktı.
Söylediği gibi yaşayan Sururi’yi “Puduhepa ve Kız Kardeşleri” Projesi’nin kurucusu Renan Tan- Tavukçuoğlu, yeniden hatırladı ve hatırlattı.
Sururi’nin tıpa tıp aynısı olan bez bebekleri üreten “Puduhepa ve Kız Kardeşleri” ekibi, önceki bez bebeklerle birlikte şimdiye kadar 18 kız çocuğunun iki yıllık eğitim masrafını karşıladı.
TIKLAYIN - Projeye destek olun
Ayrıca, bez bebeklerin üretimine, Bartın’dan Bursa’ya, Karabük’ten İstanbul’a Türkiye’nin dört bir yanından elliden fazla kadın yardımcı oluyor. Yani kararlı bir kadının Tan-Tavukçuoğlu'nun iki yıl önce kadınlardan esinlenerek başlattığı sosyal yardım projesi kız çocuklarına destek olarak geri dönüyor.
Renan Tan- Tavukçuoğlu, anlatıyor.
“Pro-aktif olmak önemli”
“Puduhepa ve Kız Kardeşleri” nasıl oluştu?
Sıkışmışlıktan doğdu. Büyük markalara reklam ve pazarlama konularında hizmet verirken aslında yapılması gerekenlerin doğru şekilde yapılmadığını gördüm. Gerçek fayda peşinde olan markalar meclisten dışarı ama “biz nasıl bir kurumsal sosyal sorumluluk yapalım da en çok sesi getirsin?” yaklaşımını taşıyan firmaları gördükçe ben kendi başıma bir şeyler yapmaya karar verdim.
Türkiye’de yaşıyoruz. Yapılacak çok şey var. Herkes bir şey yapsa hedeflediğimiz değişimin parçası oluruz ama beklememek lazım. Pro-aktif olmak önemli. Beni acıtan sosyal konuları derinlemesine düşündüm. Önceliklerimi, benim için önemli olanları değerlendirdim. Ne yapabileceğimi planladım ve Puduhepa doğdu.
“Hitit Kraliçesi Puduhepa’dan esinlendim”
Projenin adı nerden geliyor peki?
Önce Türkiye sonra dünya markası olma hedefimiz var. Yirmi seneden fazladır pazarlama konusunda çalışan biri olarak marka adının kısa, akılda kalıcı olması düsturunu bir tarafa bırakıp, hedefin ruhunu besleyecek anlam peşine düştüm.
Bu toprakların derinlerine indik ve tarihin ilk barış anlaşması Kadeş’e mührünü basan Hitit kraliçesi Puduhepa çıktı karşımıza. Bizlerle aynı topraklarda ama 3300 yıl önce yaşamış, hayal etmiş, çok çalışmış ve başarmış güçlü bir kadın.
“18 kız çocuğuna destek olduk”
Şimdiye kadar nerelere ulaştı destekleriniz?
İki tür fayda üretiyoruz. Finansal fayda ve sosyal fayda. Finansal fayda Toçev aracılığıyla maddi durumu kız çocuklarını okutmak için desteklenmeye ihtiyaç duyan ailelere aktarılıyor. 2018’den bu yana 18 kız çocuğunun 2 senelik eğitim masrafını karşıladık.
Sosyal fayda ise ucu bucağı, geçmişi olmayan geleceği sonsuz bir alan. Gittiğimiz köy okullarında erkek çocuklarının ağzından ‘kadın erkek eşittir’ cümlesini duyduğum gün ben kendi kendime ‘Renan, oldu bu iş!’ , dedim. Çünkü hedeflediğimiz toplumsal dönüşüm o yaşlardaki çocukların dönüşümüyle mümkün. Bartın’dan Bursa’ya, Karabük’ten İstanbul’a elliden fazla kadının ekonomiye katılmasını sağladık.
“Her bebeğin üretimi iki gün sürüyor”
Bebeklerin üretim aşaması nasıl oluyor?
Bebeklerin her detayı el emeği olduğu için bir bebeğin üretimi iki gün sürüyor. Tabii biz artık baştan sona bir bebek üretip kenara koymuyoruz. Önce malzemeler alınıyor. Henüz sponsorumuz yok, parasını verip alıyoruz tüm malzemelerimizi.
Sonra kalıplara göre kesiliyor, dikiliyor. Bebek parçaları, elyaflar ve dolum çubukları evlere dağılıyor. Dikiş-nakış bilenler bebeklerin yüzlerini, saçlarını dikiyor. Son kontrollerden sonra kıyafetleri giydirilirken sevgiyle saçları okşanıyor, onlara konuşuyoruz. Her biri güçlü bir geleceğin inşası için tohum ekme misyonuyla yola çıkıyor.
“Harika bir yola çıktık”
İlk iki bebeği anlatır mısınız?
İlk bebek çok zor oldu. Yani fikir aşamasından elime bir prototip alma arasında 9 ay geçti. Ben dikiş, nakış,, kumaş, bebek yapımından anlayan bir insan değildim. Gelin görün ki Eminönü’nde alışveriş yaparken kendime gülüyordum. Bilirseniz kolay, bilmezseniz zor.
Bebek tasarımı kafamdaydı ama hayat geçirecek kişiyi bulmak için çok zorlandım. İyi bir niyetle yola çıkınca yol açılıyor, sonunda başardık. Elimizde Puduhepa olmaya aday birkaç tip bebek oluştu. Tipleri farklı alternatifler vardı.
Kıvırcık saç, düz saç, boya yüz, nakış yüz. Ben bunları bir bavula doldurdum ve anaokulların ve ilkokulları gezdim. Çocuklarla Pazar araştırması yaptım yani. Sonuçta mevcut bebeğimizin tipine karar verdik. Kıyafetini değerli tasarımcımız Arzu Kaprol tasarladı.
Puduhepa bize büyük umut oldu. Harika bir yola çıkmış olduk. İlk kız kardeşinin kim olacağı çok önemliydi. Onun da bilim, özellikle uzay alanında hizmet vermiş bir kadın olmasına karar verdik. Dilhan Ege Eryurt, NASA’da çalışan ilk Türkiyeli bilim kadını olarak o vakit karşımıza çıktı.
Kendi çocuğu olmadığı için yeğenleri ile çalıştık ve doğum gününün ertesi günü olan 30 Kasım, 2019’da lansmanını İstabul Üniversitesi Planetaryumu’nda Zeynep Tosun’un “Yeniden Doğuş” koleksiyonu ile yaptık. Herkes çok duygulandı tabii.
Zeynep hanım Bartın’da tel kırma tekniği ile üretim yapan kadınlarla çalışıyor. Yani bu bebeğimiz teknolojiden, uzaydan ve gelecekten bahsediyor ve fakat değerlerimize sahip çıkarak ileri gidersek yol daha hızlı aşılır, demek istiyor.
“Gülriz unutulmaması gereken kadınlardan”
Proje kapsamındaki üçüncü bebek Gülriz Sururi. Onun karakteri ve sanatçı kişiliği nedeniyle mi seçtiniz?
Gülriz Sururi, hayatı boyunca sanat ve eğitim konularında eşsiz işler yapmış, destekler vermiş güçlü bir Cumhuriyet kadını. Kendisini yaşarken tanımayı çok isterdim ama bu proje ile onu geri getirerek kendime çok yakın hissediyorum zaten.
Bizim tüm bebekler ile çocuklara aşılamaya çalıştığımız bazı mesajlar var. Okullarda pekiştirilmesi eksik kalabilen yaşam becerilerini geliştirmek istiyoruz.
Bu sebeple karakterlerimizin kitapları yazılırken yazar-çizerimiz Demet Kılıç ve Toçev gelişim uzmanları ve psikologlar bu hedefle içerik geliştiriyorlar.
Gülriz Sururi’nin sağlam iradesi, küçük yaşlardan beri kitap kurdu olması ve tiyatroya olan merakı ile örnek teşkil edecek pek çok özelliği var. Bir de Puduhepa Ödülü var kendisinin. Projemizin çatı hedeflerinden biri, değerlerimize sahip çıkmak, ilham almak, unutmamak. Gülriz de unutulmaması gereken kadınlardan.
Bundan sonra kimler bez bebek olarak karşımıza çıkacak?
Her sene bir yeni bebeğe hoş geldin diyoruz. 2021 için bu sefer ‘spor’ dünyasından bir isim çalışmak istiyoruz. Henüz tam olarak belli değil. Belki güçlü aktivist bir kadın da olabilir.
En büyük dileğimiz, bir kurum gelsin bize desin ki hadi birlikte bir bebek yapalım. O zaman onların ilgi alanına göre bir kimyager, öğretmen veya farklı bir uzmanlık alanından kadın çalışabiliriz. Geçmişimiz dolu.
Teker teker ellerinden tutup günümüze taşımayı hedefliyoruz ki ilham dünyamız büyüdükçe büyüsün, çocuklarımız hak ettiği kalitede eğitimi alsın ve bugünlerde toplum olarak yaşadığımız acılar son bulsun.
Projeye ilgi ve destek nasıl?
Herkesin bir ihtiyacı var. Kaynakları sınırlı olan insanların kaynağa, imkânı olan insanların anlama. Biz bu proje ile iki tarafa da dokunma imkânı bulduk. Bir de güven meselesi var. Ben çalışacağım STK’yı güvendiğim bir kaynak aracılığıyla, tavsiye ile buldum. Toçev şeffaf, dinamik ve tam Türkiye’nin ihtiyacı olan bir STK.
Tüm ayakları sağlam oturttuğuma inanıyorum. Pazarlama ve reklam geçmişim bu projede en çok işime yarayan araç setim oldu.
Neyin, ne zaman, kiminle, nasıl yapılacağını bilmek ‘Puduhepa ve Kız Kardeşleri’nin çok hızlı yayılmasını sağladı. Ve tabii bir de gönül dostlarımızın desteği var. O kadar değerli, gönülden ve etkili destek aldık ki, bebeklerimiz Norveç’ten Avusturalya’ya, Fransa’dan Kanada’ya kadar satıldı.
Mevcut ihtiyacımız ise Gülriz Sururi fonlamasına destek. Tüm okuyucularınızı hem sitemizi hem fonlama sayfamızı ziyaret etmeye davet ederim.
Gülriz Sururi hakkında Babası ilk operet kurucularından Lûtfullah Sururi Bey, annesi de opera sanatçısı Suzan Lütfullah'tır. İlk kez 1942'de İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Bölümü'nde sahneye çıktı. İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro ve Şan Bölümleri'nde eğitim gördü. Konservatuvarı bitiremeden bazı özel topluluklarda çalışmaya başladı. 1955'te Muammer Karaca Topluluğu'nda profesyonel sanat yaşamına başladı. 1960'ta Dormen Tiyatrosu'na geçti. 1961'de, bu toplulukta sahnelenen Sokak Kızı İrma'daki rolüyle en iyi kadın oyuncu olarak İlhan İskender Armağanı'nı kazandı. 24 Temmuz 1929'da İstanbul'da dünyaya geldi. Aralık 2018'de yaşamını kaybetti. |
(EMK)