İstanbul Barosu avukatlarından Habibe Yılmaz Kayar, İstanbul Barosu'nun davaya müdahil olmasının hem bir hak hem de gereklilik olduğunu belirtti; mahkeme heyetinin "suçtan zarar görme" kavramını dar anlamıyla değerlendirdiğini söyledi.
"Kadın, avukat ve vatandaşlar olarak bu olaydan zarar gördük" diyen Kayar, bu konuda iç hukuk yollarını tükettikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) ve gerekirse Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) organlarına başvuruda bulunacaklarını söyledi.
Hukuki mütalaa dosyaya eklendi
Güldünya Tören'in iki kardeşi ile amcasının yargılanmasına, dün (Çarşamba) Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.
Duruşmaya tutuklu sanıklar İrfan ve Ferit Tören katıldı; gıyabi tutuklu sanık Mehmet Tören ise, yakalanamadığı için duruşmaya getirilemedi.
Mahkeme Başkanı İlhami Yılmaz, Marmara Üniversitesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Nur Centel, Yrd. Doç. Dr. Hanife Zafer ve Yrd. Doç. Dr. Özlem Çakmur'un hazırladığı hukuki mütalaayı dosyaya ekledi.
Kadın avukatların müdahilliği, davaya katkı sağlar
Hazırladıkları mütalaada, kadın kuruluşlarının ve İstanbul Barosu'nun müdahale hakkı olup olmadığını tartışan Centel, Zafer ve Çakmur'un ortak görüşü, baronun, kadın kuruluşlarının ve kadın avukatların müdahale hakkının bulunduğu yönündeydi.
Mütalaada, Tören'in öldürülmesinden zarar görmesi beklenen ailesinin, onu öldürmekle suçlandığı hatırlatılarak, "Güldünya Tören'in ölüm kararını veren, azmettiren ve infaz eden kişilerin aynı zamanda suçtan zarar gördükleri varsayılamaz" denildi.
"Suçtan zarar görme" kavramının dar yorumlanmasının amaca uygun olmadığını belirten mütalaada, şu ifadeler yer aldı:
* Baroların, kadın kuruluşlarının veya bireysel olarak kadınların müdahale talebinin kabul edilmesi hem gerçeğin bulunmasına katkı sağlar hem de bu tür olayların ne denli kınandığı ve meşru görülmediği konusunda kamuoyuna önemli bir mesaj iletecektir.
* Türkiye'nin taraf olduğu Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nden (CEDAW) kaynaklanan bir yükümlülük de bu yolla gerçekleştirilmiş olacaktır. CEDAW, ülkeleri namus cinayetlerine karşı etkin şekilde savaşmakla yükümlü kılar ve Türkiye sözleşmeyi imzalayarak bu görevi üstlenmiştir.
Kadın avukatlar duruşmayı terk etti
Mütalaanın dava dosyasına eklenmesinin ardından, duruşmaya İstanbul Barosu, kadın kuruluşları ve kadınlar adına katılan avukatlar, davaya müdahil olma taleplerini yinelediler.
Mahkeme Başkanı Yılmaz, İstanbul Barosu'nun müdahil olarak davaya katılma isteminin reddine ilişkin söz almak isteyen Habibe Yılmaz Kayar'a söz hakkı vermedi.
Amargi ve Gökkuşağı Kadın Derneği adına davaya müdahil olma taleplerinin reddedildiğini hatırlatan avukat Elif Ece Emre, kendisi ve derneğin sekiz üyesi adına davaya müdahil olma talebinde bulundu.
Mahkeme Başkanı Yılmaz ile avukat Filiz Kerestecioğlu arasında tartışma yaşandı. Kerestecioğlu'nun müdahil olma talebine ilişkin konuşmasını engelleyen Başkan Yılmaz, durumu tutanağa yazdırırken kendisine "Siz de tarihe geçeceksiniz hakim bey" diyen avukat Kerestecioğlu'nun bu ifadesinin de tutanağa eklenmesini istedi.
Mahkeme heyeti müdahillik talebini, "suçtan doğrudan zarar görmedikleri" gerekçesiyle reddedince, kadın avukatlar salonu terk etti.
Sanığa ek savunma hakkı
Kadınların duruşma salonundan ayrılmasının ardından Başkan Yılmaz, sanıklardan İrfan Tören'e, "hakkında adam öldürmeye iştirak suçundan ek iddianame hazırlandığı" gerekçesiyle, ek savunma hakkı verdi.
İrfan Tören, kardeşinin Güldünya Tören'i öldüreceğinden habersiz olduğunu, bilgisi olsa cinayeti engelleyeceğini söyledi.
Tanık İbrahim Akyol ise, olay günü hastanede bulunduğunu, patlama sesi duyduktan sonra kaçan birkaç kişi gördüğünü, ancak bu kişileri teşhis edemeyeceğini belirtti.
Sanıkların tutukluluk hallerine karar veren mahkeme heyeti, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
Kayar: Üst mahkemeye itirazda bulunacağız
Mahkeme heyetinin tutumunu değerlendiren avukat Habibe Yılmaz Kayar, "dünyanın pek çok ülkesinde, dava konusu ile ilgili olmak üzere, dernek, kuruluş ve diğer kişilerin de 'suçtan zarar gören' kavramına dahil edildiğini" vurguladı.
Kayar, Yargıtay Ceza Kurulu'nun bir kararında da "suçtan zarar gören her şahıs, soruşturmanın her anında müdahale yoluyla kamu davasına katılabilir" dendiğini belirtti; Güldünya Tören olayına ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
* Bu davada, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunma ve koruma amacıyla faaliyet gösteren baronun, kadın ayrımcılığını önlemek amacıyla çalışan kadın derneklerinin ve bağımsız adalet organı olarak avukat kadınların haklı menfaatlerinin ihlal edildiği ve kamu davasına müdahale açısından öngörülen anlamda, suçtan zarar görenler oldukları kuşkusuz.
* Müdahale kurumunu, yalnızca menfaat ilişkisine indirgememek gerekir. Töre cinayetlerinde, toplumdaki her kadın "suçtan zarar gören"dir ve faillerin yargılanmasında aktif ve etkin bir rol oynamak istemeye hakları vardır. Bu nedenle, müdahale talebimiz konusunda ısrarlıyız, üst mahkemeye itirazda bulunacağız.
* Taleplerimizin reddi devam ederse, Yargıtay'da temyiz hakkımızı kullanacağız. Bundan da sonuç alamazsak, AİHM'e ve CEDAW organlarına başvuruda bulunacağız. Ortada, kadına yönelik ayrımcılık nedeniyle, Türkiye aleyhinde sorumluluk oluşturacak bir durum var.
Ceza istemleri
Evlilik dışı çocuk doğuran Güldünya Tören'in önce silahla yaralanması, ardından da tedavi gördüğü hastanede öldürülmesine ilişkin iddianamede, Ferit Tören'in olay tarihinde yaşının küçük olması da dikkate alınarak 28 yıldan fazla olmamak üzere ağır hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
İrfan Tören'in de suça iştirakten dolayı 15 ile 20 yıl arasında ağır hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, Mehmet Tören'in ise azmettirici olduğu gerekçesiyle müebbet ağır hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.(BB)