Oysa, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı'nın (TESEV), Türkiye'de zorunlu göç üzerine hazırladığı rapora göre, zorunlu göç, yani ülke içinde yerinden edilme, "son 20 yılda yaşanan en uzun süreli ve en geniş vatandaş grubunu etkileyen hak ihlali."
"Türkiye'de Ülke İçinde Yerinden Edilme Sorunu: Tespitler ve Çözüm Önerileri" başlıklı rapor, bu kişilerin yurttaşlık haklarının yeniden tesis edilmesinin şart olduğunu vurguluyor; ülke içinde yerinden edilmeyle ilgili tanımın yetersiz olduğunu, köye dönüşle ilgili rehabilitasyon projesinin ve 5233 sayılı " Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun "un ayrımcı olduğunu söylüyor.
TESEV'in raporu, "Ülke içinde yerinden edilme olgusu, Doğu ve Güneydoğu'nun tarihsel, siyasi, etnik ve toplumsal bağlamından, 1984'ten beri süren çatışmalı ortamdan ve Kürt sorunundan bağımsız olarak düşünülemez" diyor.
Rapora göre, eldeki bilgiler yerinden edilmiş olanların sayısını tam olarak belirlemeye yetmiyor. Ama, yüz binlerce kişi söz konusu. Rapor, son dönemde yeniden başlayan silahlı çatışmalar nedeniyle, yeni bir zorunlu göç sürecinin başlaması ihtimaline de dikkat çekiyor:
"Nitekim, Hakkari'de görüştüğümüz ve son iki senedir yazlarını köylerinde geçiren bazı mağdurlar, geçtiğimiz aylarda çadırlarının yakılması nedeniyle köylerinden yeniden ayrılmak zorunda kaldıklarını söylediler."
Rapora göre, sorunun çözümü, çok boyutlu bir yaklaşım gerektiriyor. Fakat her şeyden önce, "çatışmaların durması ve silahların devre dışı kaldığı bir döneme geçilmesi gerekli".
Devlet, zorunlu göçte BM'nin tanımını kullanmalı ve "geri dönüş hakkını" tanımalı. Bu hakkın kullanılmasını sağlayacak maddi koşulları oluşturmalı.
Rapor, çözüm önerilerinin şu özelliklerin hepsini birden içermesi gerektiğini söylüyor:
Yeniden yapılanma : Çatışma yaşanan bölgelerin ekonomik kalkınmasının geliştirilmesi ve dönüş için gerekli altyapının sağlanması.
Rehabilitasyon: Hayatın "normale" dönmesi, insan haklarına dayalı bir demokratik hukuk devletinin kurulması, toplumsal yaşamın ve bağların canlandırılması ve çatışmaya katılmış olan militan ve korucuların topluma entegrasyonu.
Mutabakat: Çatışmanın travmalarının atlatılması, barışın sürekli kılınması ve çatışmalı kesimler arasında diyalogun sağlanması.
Geri dönüşün önündeki engeller
Rapora göre, yerinden edilmişlerin geri dönüşünün karşısında önemli engeller var:
Güvenlik: İstemelerine rağmen köylerine hâlâ dönememiş olanların en sık değindikleri kaygı güvenlik. Görüşülen kişilerin tamamına yakını, güvenlik ve huzur sağlanmadan köylerine dönmeyi göze alamadıklarını belirtiyor. Operasyonlar, çatışmalar, PKK'nin tacizi veya devletin korucu olma baskısıyla evlerinden yeniden ayrılmak zorunda kalmaktan korkuyorlar. Kısmi geri dönüşün yaşandığı Batman'ın bazı köylerinde görüşülen kişiler, köylerinde kalmak istediklerini, ancak çatışmalar artarsa yeniden ayrılmak zorunda kalmaktan korktuklarını söylüyor.
Koruculuk: Hem PKK militanlarının hem de korucuların topluma yeniden kazandırılması büyük önem taşıyor. Bu kişilerin silahsızlandırılmaları ve sicilleri engellemediği takdirde istihdam edilmelerinin önünün açılması için merkezî bir politika üretilmesi gerek. Ancak, her iki kesimin de istihdamında eğitim, güvenlik gibi belirli alanlar kapsam dışında bırakılmalı. Özellikle korucular konusunda, inisiyatifin yerel çözüm mekanizmalarına bırakıldığı örneklerin ve yanlış istihdam politikalarının, hem toplumsal gerilimi artırdığı hem de yeni sorunlar ürettiği gözleniyor.
Mayınlar: Rakamları tam olarak bilinmeyen mayınlar, hem köylerine dönmüş olan yerinden edilmiş kişilerin hayatlarını hem de geri dönüşü düşünenlerin kararlarını etkiliyor. Mayınlar, Silahlı Kuvvetler tarafından gerekli teknoloji kullanılarak temizlenmeli.
Zorunlu göçün tanımı var, uygulayan yok
Rapor, ülke içinde yerinden edinmeyle ilgili resmi tanımın Birleşmiş Milletler'in (BM) tanımına uygun hale getirilmesini öneriyor. BM'nin Ülke İçinde Yerinden Edilmeye İlişkin Yol Gösterici İlkeleri'nde (YGİ) yer alan tanım şöyle:
"Zorla ya da mecbur kalarak evlerinden veya sürekli yaşamakta oldukları yerlerden, özellikle silahlı çatışmaların etkilerinden, genel olarak şiddet içeren durumlardan, insan hakları ihlallerinden veya doğal ya da insan kaynaklı felaketlerden korunmak için, uluslararası kabul görmüş devlet sınırlarını geçmeksizin kaçan ya da bu yerleri terk eden kişi veya bu tip kişilerden oluşan gruplara ülke içinde yerinden edilmiş kişiler denir."
İçişleri Bakanı'nın bir soru önergesine cevaben TBMM Genel Sekreterliği'ne sunduğu 8 Ağustos 2005 tarihli yanıtta, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'ne (KDRP) yapılan başvurular göz önüne alınarak hesaplanan rakamlara göre, boşalan 939 köy ve 2,019 mezranın nüfusu 355.803 olarak veriliyor.
Fakat rapor, eldeki bilgilerin yerinden edilmiş kişilerin sayısının belirlenmesine yetmediğini vurguluyor.
Proje de yasa da yetersiz
BM'nin yol gösterici ilkeleri, yerinden edilme sorununun çözümü için yetkililerin üç konuda çaba göstermesi gerektiğini söylüyor:
* Kişilerin evlerine geri dönebilmelerini veya
* Ülkenin başka bir bölgesinde yeniden yerleşebilmelerini sağlamak
* Yerinden edilmiş kişilerin topluma yeniden entegrasyonunu kolaylaştırmak
Devletin bu konudaki iki girişimi bulunuyor. Biri, KDRP, diğeri de 5233 sayılı yasa. Fakat raporun saha çalışmalarına göre, "KDRP'nin sorunlu yönleri olduğu, geri dönüşün önünde hala bazı ciddi engeller bulunduğu, geri dönüş yapılan bazı köylerde önemli sorunlar yaşandığı ve dolayısıyla geri dönüşün kalıcı nitelikte olamayabileceği ortaya çıkıyor."
Rapora göre, KDRP'nin eksiklikleri özetle şöyle:
* KDRP uygulamaları yeteri kadar şeffaf değil
* Ödeneklerin dağıtımı valilik ve kaymakamların inisiyatifinde
* Aynı yörede başka bir kırsal kesime yerleştirilme
* KDRP'nin ismi itibarıyla sadece "köy"e dönüşleri kapsaması. Oysa, il ve ilçe merkezlerindeki yerlerinden edilmiş birçok kişi var.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Tazmini Hakkında Kanun'un eksikleriyse şunlar:
* Yasa, gerek korucu oldukları gerekçesiyle PKK tarafından, gerekse korucu olmayı reddettikleri için güvenlik güçleri tarafından göçe zorlanan mağdurları kapsıyor. Fakat çatışma ortamının yarattığı olumsuz etkiler nedeniyle göç etmek "zorunda kalan" mağdurları kapsamıyor.
* Yasa kapsamının OHAL'in ilan edildiği ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) bireysel başvuru hakkının kabul edildiği 1987'den başlatılması, çatışmaların başladığı 1984 ile 1987 arasında meydana gelen zararların tazmin edilmemesine yol açıyor.
* Manevi tazminat öngörmüyor.
* İnsan can ve bedenine gelen zararlar için öngörülen maddi tazminatlar ise son derece düşük.
Çözüm önerileri
Raporun çözüm önerilerinden bazılarıysa şöyle:
* Geri dönme hakkından en geniş kesimin yararlanabilmesi sağlanmalı. KDRP'den daha kapsamlı bir yerel kırsal kalkınma programının oluşturulması gerek.
* Ek sosyo-ekonomik önlemlere acilen ihtiyaç var. Sosyal politikalar, köye dönmeyi arzulayanlar, bölgedeki bir il veya ilçe merkezinde kalmayı arzulayanlar ve bölge dışındaki şehirler ve İstanbul'da yaşamaya devam edecek olanlar için ayrı ayrı planlanmalı. Bu politikaların ana eksenlerini, istihdamı artırıcı ve tarımsal ekonomiyi canlandırıcı yatırımların önünün açılması yoluyla iş imkanları yaratılması ve eğitim oluşturmalı. Yoksulluğu azaltıcı tedbirler alınmalı.
* YGİ temel alınarak, Türkiye koşullarına uygun, işkence mağdurları için hazırlanan İstanbul Protokolü'ne benzer rehberler hazırlanarak, göçten doğrudan veya dolaylı olarak etkilenen yerlerde kamu, STK, halk ve mağdur temsilcilerine yönelik uzun süreli eğitim ve bilgilendirme çalışmalarına başlanılmalı.
* 5233 sayılı tazminatlara ilişkin yasanın kapsamı 1984'ten başlatılmalı ve 1. ve 2. maddelerine "çatışma ortamı nedeniyle zarar gören" ifadesi eklenmeli.
* Manevi tazminat öngörülmeli.
* Başvuruları değerlendirme süresi daha gerçekçi bir süreye uzatılmalı.
* Koruculuk kaldırılmalı.
* Yerinden edilmişlerin sağlık hizmetine ulaşmaları için önlemler alınmalı. Bunun önemli araçlarından biri sosyal güvence. Bölgedeki toplum merkezlerinin sayısını artırmak ve eşgüdümlü çalışmalarını sağlamak gerek. Bir OHAL olacaksa, bu sağlık ve sosyo-ekonomik alanlarda olmalı.
* Militanların ve korucuların silahsızlandırılması ve topluma yeniden kazandırılmaları önem taşıyor. Ayrıca, bölgede vatandaşla devlet kurumları arasındaki güven ilişkisinin yeniden tesis edilmesi gerekiyor.
* Yerinden edilme sorunu, "Kürt sorunu"ndan ayrı düşünülmemeli. Aksi halde, sağlıklı ve uzun erimli politikalar üretilemeyecektir.
* Geri dönüş için gerekli ortamın hazırlanmasında en etkili çalışmalar, ancak devlet, mağdurlar, bölge halkı, STK'ler ve uluslararası kuruluşların ortak ve katılımcı bir alanda bir araya gelmesiyle ortaya çıkabilir.
* Çözüm projelerinin üretiminde tüm paydaşların ve tecrübeleriyle konuya eklemlenecek uluslararası kuruluşların (örneğin BM) ortak üretimi olan bir yol planı gerek. (TK)
* TESEV "Türkiye'de Ülke İçinde Yerinden Edilme Sorunu: Tespitler ve Çözüm Önerileri" raporunun tam metnine ulaşmak için tıklayın. (MS Word belgesi, 359K)
* Raporu hazırlayanlar: Doç. Dr. A. Tamer Aker (psikiyatr, Kocaeli Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. A. Betül Çelik (siyaset bilimci, Sabancı Üniversitesi), Dilek Kurban (hukuk doktoru, TESEV), Doç. Dr. Turgay Ünalan (nüfusbilimci, Hacettepe Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. H. Deniz Yükseker (sosyolog, Koç Üniversitesi), Öznur Acicbe, Derya Demirler, Harun Ercan, Şefika Kumral
* Raporun geniş hali, önümüzdeki aylarda, kitap olarak yayınlanacak.