"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararı yürüttüğümüz mücadelenin haklılığının kanıtı."
İstanbul Üniversitesi'nin açılışında yetkilileri protesto eden sekiz öğrenci hakkında aldığı kararla ilgili görüştüğümüz Öğrenci Gençlik Sendikası (Genç-Sen) Merkez Yürütme Kurulu üyesi Emre Öztürk bianet'e şöyle konuştu:
"Biz mücadelemizin haklı olduğunu yüz de yüz biliyorduk ancak, bunun hukuk yolları tarafından kabul görür olması özerk ve demokratik üniversite mücadelesi açsından çok olumlu bir gelişme."
"İÜ'deki saldırı yükselen öğrenci hareketine yapıldı"
İstanbul Üniversitesi'nin (İÜ) 2002 öğrenim yılı açılışında açıklama yapmalarına izin verilmeyen ve polisten kötü muamele gören Öğrenci Koordinasyonu üyesi sekiz kişi savcılığa başvurdu. Savcının davaya gerek olmadığı yönünde karar verdi.
Mahkemenin savcının kararına uymasının ardından öğrenciler AİHM'e başvurdu.
AİHM dün açıkladığı kararında oybirliğiyle Türkiye'nin "işkence ve kötü muamele yasağı"nı ve "ifade özgürlüğü hakkı"nı çiğnendiğine hükmetti.
Rüya Kurtuluş, Erdinç Gök, Haşim Özgür Ersoy ve İnci Açık'a kötü muamelede bulunulduğu gerekçesiyle Türkiye'yi toplam 4 bin avro (yaklaşık 8 bin TL) tazminat ödemeye mahkum eden AİHM ifade özgürlüğünü ihlalden tazminat ödenmesine gerek olmadığını, bu yöndeki tespitin uğradıkları zararı gidermek için yeterli olduğunu söyledi.
Öğrenci Koordinasyonu'nun o dönemde yaptığı eylemlerle öğrenci hareketinde ciddi bir dönüşüme ve öğrencilerin hakları için yürüttükleri mücadelenin herkesçe sahiplenilmesine katkı sunduğuna değinen Öztürk, 1992'deki bu saldırının aynı zamanda üniversitelerde yeniden yükselen itirazları engellemek için yapıldığını kaydetti.
"Üniversitede öğrenci siyasetinin önündeki engeller"
Öztürk, öğrencilerin üniversitelerde siyasi faaliyet yürütmelerinin önündeki engelleri şöyle sıraladı:
YÖK'ün disiplin yönetmeliği: Bu yönetmelik öğrencilerin hem üniversite yönetiminde hem de okul içindeki faaliyetlerine mani oluyor. Siyasi çalışmalar yürütenlere ciddi yaptırımlar uygulanıyor.
Soruşturmalar: Öğrenciler hakkında sıklıkla soruşturmalar açılıp, hukuki olmayan cezalar verilmesi bir diğer engel. Öğrencilerin baskı altına alarak sindirmek isteyen bu uygulamalar gün geçtikçe artmakta.
Polis baskısı: Üniversitelerdeki polis varlığı öğrencilere psikolojik ya da fiziksel şiddet olarak geri dönüyor. Baskı altında olduğunu hisseden öğrenciler duydukları endişe nedeniyle isteseler bile konuşmaktan, yazmaktan ve eylemekten uzak duruyorlar.
Faşist çeteler: Faşist çetelerin okullarda ve yurtlardaki baskıları da tıpkı polisinki gibi bir korku yaratıyor. Her istediklerini yapabilen ve kendilerinden olmayana yönelik saldırılarında polis tarafından kollanana ülkücü faşist yapılanmalar da üniversitelerde siyaset yapmanın önünde engel teşkil ediyorlar.
Aile baskısı: Ailelerin öğrencilere yaptığı ekonomik baskılar da öğrencilerin hareket alanını ve söz üretmelerine mani. (BÇ)