Bianet'e konuşan Ahmet Şık, Mete Çubukçu, Celal Başlangıç, Erbil Tuşalp, Mehmet Demir, Ece Temelkuran ve Nazmiye Güçlü yasanın getirdiği belirsizliklerden endişeli; gazetecilerin yeterince tepki gösterememiş olmasından da şikayetçi.
Hükümetin Avrupa Birliği'ni kandırmak için "makyaj" yaptığını söyleyen Başlangıç, "Varolan yaygın medyanın basın özgürlüğüne pek de ihtiyaç duymadığı ortaya çıkıyor" dedi.
Çubukçu, yargıçların yasayı nasıl yorumlayacağının önemli olduğunu vurguladı; Demir de meslek örgütlerini daha güçlü tepki göstermeye çağırdı.
Şık: "Kanun yönetici sansürüne kılıf olacak"
Yeni Ceza Kanunu'nun kişilik hakları ve özel hayatın korunmasını olumlu bulan Radikal gazetesi muhabiri Ahmet Şık, dava haberlerine getirilen kısıtlamaları eleştirdi, yasanın geçmişte sansür uygulayan gazete yöneticileri için kılıf oluşturacağını iddia etti.
Dava iddianamesinin haberleştirilemeyeceğine işaret eden diyen Şık, "Türkiye'deki dava trafiğe göz önünde tutularak düşünüldüğünde; üç-dört yıl süren davalar var ve kamuoyu bunlar hakkında bilgilenemeyecek" diyor ve ekliyor:
"Ben haberlerimi aynı şekilde yazmaya devam ediyorum ve edeceğim. Bundan sonrası yazı işleri birimlerinin sorunu. Önümüzdeki süreçte gazetelerin hukuk birimlerinin önemi artacak".
Çubukçu: "Haber yapmamamız lazım"
Yasanın uygulamaya girmesiyle büyük bir karmaşa yaşanacağını ve gazeteciler için mahkumiyetlerle dolu bir sürecin başlayabileceğine dikkat çeken NTV muhabiri Mete Çubukçu, yargıçların yasaları nasıl yorumlayacağının önemli olduğunu söyledi.
Çubukçu, "Böyle davranırsak hiçbir haberi yapmamamız lazım. Savcı ve hakimlerin yasayı nasıl yorumlayacakları önemli olacak" diye konuştu.
Yasadaki belirsizliklere işaret eden haberci, "Normal bir haber yapacağım ama karşıma ne çıkacağını bilmiyorum. TCK, muğlak ve esnek yazılmış. Bir cezayı öngörüyor ama bu cezanın neyi kapsadığını belirtilmiyor" dedi.
Başlangıç: "Ceza labirentine çarpmamak imkansız"
Yürürlüğe girecek TCK'nın toplumsal talepleri yansıtmadığını savunan Radikal gazetesi yazarı ve Beyoğlu gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Celal Başlangıç, meselenin "Hükümetin Avrupa baskısı nedeniyle ikna olması ya da bu yasanın bazı maddelerinin AİHM'den geri gelmesine" kaldığını düşünüyor.
Türkiye'de haber hakkını kullanmak isteyen insanların talebiyle sağlanmayacak özgürlüklerin her an ortadan kaldırılmaya mahkum olduğunu savunan gazeteci, "1 Nisan'dan sonra, önce neyi, sonra da nasıl yazacağımı düşünüyorum. TCK'daki ceza labirentine çarpmadan yazmak pek mümkün görünmüyor. Varolan yaygın medyanın basın özgürlüğüne pek de ihtiyaç duymadığı ortaya çıkıyor" dedi.
Gazeteci, hükümeti, yasaları düşünce ve ifade özgürlüğünün genişletmek için değil bir şekilde Avrupa Birliği'ni kandırmak için makyaj yapmakla eleştirdi.
Tuşalp: "Dili iyi kullanarak kurtulabiliriz"
TCK değişikliğinin temelinde bir şeriat hukuku bulunduğunu iddia eden Birgün gazetesi yazarı Erbil Tuşalp, "Şeriatın temelinde tartıştırmayan bir yapı vardır. Tartışılamayan konulara, sınırlamalarla ağır cezalar geliyor" dedi.
TCK ile yolsuzluk ve diğer haberlerin kısıtlanacağına değinen Tuşalp, "Basın isterse bu tuzağa düşmez. Dil aklın süsüdür. Bu süsü iyi kullanan bu kısıtlamadan ve cezalardan kurtulabilir" diye konuştu.
Güçlü: "Söyleşileri hapiste yaparız"
Kendisine sansür uygulamayacağını ifade eden yazar Nazmiye Güçlü de, "Yasaları önümüze koyarak yazı yazamayacağımıza göre paneller, söyleşiler bundan sonra ceza evlerinde gerçekleşecek" diyor.
Engellilere, kadınlara, eşcinsellere yönelik her türlü ayrımcılığın suç olmasını savunan Yazar Güçlü, "Düzenleme yapılmazsa düşünce suçu işlemeye devam edeceğim" dedi.
Temelkuran: "İnandığım şekilde habercilik yapacağım"
Gazeteciliğin çoğu zaman istenildiği gibi zaten yapılamadığını ifade eden "Milliyet" gazetesi köşe yazarı Ece Temelkuran, 6 aydan 3 yıla kadar hapis öngören "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" başlıklı 288. maddesinde hakime aşırı yorum hakkı verilmesini, "Ceza hukukunun sistematiğine aykırı bir durum" olarak değerlendirdi.
"Tarihe not düşemeyecekse bu mesleği niye yapalım ki" diyen Temelkuran, "Ben inandığım şekilde yazmaya devam edeceğim. Neyse cezası dava açsınlar. Yasalarla her zaman doğru değildir. En iyi direnme yöntemi işimizi yapmaya devam etmemiz olacak" dedi.
Yazar, 1 Nisan'dan sonra gazeteciler ceza almaya başlayınca gerçek tartışmanın gecikmiş olarak o zaman başlayacağını söyledi.
Demir: "TCK mücadele sürecini başlatabilir"
TRT muhabiri ve Haber-Sen Beyoğlu Şubesi Basın-Yayın Sekreteri Mehmet Demir, "Kanun bu şekliyle yürürlüğe girerse piyasada at yarışı bültenleri dışında gazete kalmaması gerekiyor" dedi.
Gazetecinin kalemini bağlamanın "halkın gözünü bağlamak ve kulağını tıkamak" olduğunu savunan Demir, "gazeteci örgütlerinin bile çok geç tepki verdiği bu yasaya halkın 'haber alma hakkı' adına tepki göstermesini beklemek hayalcilik" diye konuştu.
Yasayı gazeteci örgütlerinin iyi değerlendirmesinin, Türkiye'de gazeteciliğin en önemli sorunlarını çözümüne yönelik bir adım olabileceğini şu sözlerle açıkladı:
"TGS, Haber-Sen, ÇGD,TGC ve Basın Konseyi mesleki bir platform yaratmak ve Türkiye'de başta sendikal haklar olmak üzere yitirdiğimiz tüm haklarımızı yeniden kazanmak için mücadeleye başlayabiliriz. TCK bu sürecin başlamasına katkı sağlayabilir".
Demir, meslek örgütlerinin kısa zamanı iyi değerlendirmeye çağırdı.(KÖ/EÖ/EÜ)