* Okuldan Haber Odasına (OHO) 2009 programının foto-galerisine ulaşmak için tıklayın.
OHO programının dördüncü gününde öğleden sonra, KA-DER, İHD ve SHUD ziyaret edildi. KA-DER'den Gülbahar, kadın adayların 1/3'lik görünürlüğünü hedeflediklerini söyledi.
IPS İletişim Vakfı'nın düzenlediği Okuldan Haber Odasına (OHO) dördüncü günü (15 Temmuz) sabah yapılan Açık Radyo ve bianet ziyaretlerini hak örgütleri takip etti.
İlk olarak Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği'nde (KA-DER) dernek başkanı Hülya Gülbahar'la buluşan OHO katılımcıları, kadın adayların temsilinin önündeki sorunları tartıştı. KA-DER'in bu konudaki çalışmalarını aktaran Gülbahar, karar mekanizmalarında kadın-erkek eşitliği adına ihtiyaç duydukları istatistiklere ulaşamadıklarından şikayet etti:
"Sorunu saptamak ve çözüm üretmek için istatistiklere ihtiyacımız var ama yapılmıyor; çünkü adayların hepsi erkek. Elimizdeki kadın muhtar aday sayısını soruyoruz yok, şu an 81 ilin tek tek valiliklerini arayarak il genel meclislerindeki kadın sayısını sorduk, 39 kentte hiç kadın yok, büyük şehirlerde 5-6 kadın, diğerlerinde 1 kadın var."
"Kadınlar vitrin politikası işlevi görüyor"
Mevcut kadın adayların birçoğunun da "vitrin politikası" için seçildiğine değinen Gülbahar, Birleşmiş Milletler standartlarında yüzde 33'lük minimum görünürlük oranına dikkat çekti:
"Bu az sayıda kadın adaydan da haliyle erkek kendine en yakın düşüneni seçiyor, ama 1/3'e ulaştığınızda kendi sözünü söyleme olanağınız var; nicelik bu yüzden önemli."
"Orantılı-orantısız güç kavramları zihinleri bulandırıyor"
KA-DER sonrasında İnsan Hakları Derneği'ni (İHD) ziyaret eden gazeteci adayları, dernek başkanı Gülseren Yoleri'yle derneğin çalışmalarıyla nasıl bir aşamaya gelindiğini konuştu. Hak ihlaline uğradığını düşünen herkesin derneğe başvurabildiğini örneklerle anlatan Adaklı, "haklar alanında şeklen ilerleme olduğunu ama içinin doldurulması için hala mücadele edilmesi gerektiğini" vurguladı:
"10 yıl, 20 yıl önce bazı şeylerden bahsetmek bile suçtu, bugün belli oranda sorgulayabiliyoruz ama bu kez de orantılı güç, orantısız güç, makul sayı gibi kavramlar tartışılarak zihinler bulandırılıyor. Anayasal hak karşısında orantı tartışması şiddeti meşru kılıyor, o zaman kaldır bu hakkı ben de nasıl bir sistemde yaşadığımı bileyim."
"Sosyal hizmet kurumları rant için taşeronlaştırılıyor"
Son olarak Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği'nden Kahraman Eroğlu, katılımcılarla sosyal hizmetin hak olduğu ve devlet tarafından ihtiyaç duyulan herkese ulaştırılması gereğini tartıştı:
"Sosyal devlet olmanın gereği ve varlık sebebidir sosyal hizmet fakat devlet tarafından gitgide geri dönüşü olmayan bir alan olarak algılanıyor ve yatırım yapılmıyor, sosyal hizmet kurumları taşeronlaştırılarak rant sağlanmaya çalışılıyor. Bunun sonuçları da mesleğe yansıyor."
Sosyal hizmet uzmanlığının Türkiye'de dokuz üniversitede bölümü olduğunu ve bir hayırseverlik değil, meslek olduğunu vurgulayan Eroğlu sadece yoksul kesimlerin değil her alanda, özellikle emniyette ve cezaevlerinde böyle bir desteğe ihtiyaç olduğuna dikkat çekti:
Günün değerlendirmesi ise, Anadolu Üniversitesi'nden Doç. Dr. İncilay Cangöz'ün gezilerden edinilen izlenimler ışığında gazeteciye düşen görevleri anlatmasıyla son buldu:
"İnsanlar son noktaya geldiğinde, hakları ihlal edildiğinde hak örgütlerine başvuruyorlar. Biz bu noktaya gelmeden insanlara gazeteci olarak öncesinde de bir şeyler yapabileceğimizi göstermeliyiz. Biliyoruz ki bir memur yuvada çocukları dövüyorsa orada inanılmaz ağır çalışma koşullarının etkisiyle oluyor bu. Bir kişi 60 çocuğa bakamaz. Medya bunu anlatmalı."(CU/EÜ)