bianet'in görüştüğü "Eve Dönüş" filminin yönetmeni Ömer Uğur, "Afaki yorumlarda bulunmayı tetikçilik olarak görürüm. Köşe yazarlığı adabına uygun bulmuyorum" derken, "Babam ve Oğlum" filminin yönetmeni Çağan Irmak'sa, 12 Eylül filmi çektiğini söylemediğini "ancak 12 Eylül gerçeğinin çok daha sert olduğunun bildiğini" ifade etti.
Gazeteci Ragıp Duran'sa 12 Eylül'ün binlerce ölü, on binlerce sakat, yüz binlerce sürgüne yol açtığını anımsattı; Özkök'ün faşizmi övdüğünü, bunun basın meslek ahlak kurallarında yasak olduğunu söyledi ve ekledi: "Özkök ya derin bir cehaletin içinde ya da kasıtlı bir tahrifat yapıyor."
Özkök'ten 12 Eylül'ü "namuslu" anlatma dersi
Özkök, bugünkü köşesinde 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren'in Ankara'da bir lokantada "sakin ve rahat bir biçimde yemek yediğini" belirttikten sonra, "Darbe yapmış askeri bir komutan, demokratik bir ülkede nasıl olur da böyle bir destek alır? Türk aydınlarının bir bölümü bunu hiç anlamadı, anlasa da inkâr etti." diye yazdı.
12 Eylül Askeri Darbesi'nin ardından hazırlanan 82 Anayasası'nın, yüzde 92 oranında "evet" oyu ile kabul edilmesinin "vatandaşın gerçek oyunu" yansıttığını yazan Özkök düşüncesini 12 Eylül dönemini anlatan "Eve Dönüş" ile "Babam ve Oğlum" filmlerinin gişe hasılatlarını karşılaştırarak savundu.
Özkök, "Eve Dönüş" filmi için "daha ideolojik, işkenceler üzerine yoğunlaşmış bir film. Öznesi askeri darbe. Yapımcıları direkt askeri darbeyi hedef alan bir anlayışla yaklaşmışlar", "Babam ve Oğlum" içinse, "Doktor Jivago kadar dürüst bir film. Çünkü dar ve bağnaz bir 12 Eylül düşmanlığı üzerine inşa edilmemişti" diye yazdı.
Ardından da "Namuslu bir insan 12 Eylül'ün tarihini yazacaksa, buna 11 Eylül'den başlamalı. Babam eski bir Demokrat Partiliydi. 27 Mayıs'a şiddetle karşıydı. Ama 12 Eylül sabahı bana sarılarak söyledikleri hâlâ kulaklarımda: 'Her akşam senin ölüm haberini alma korkusundan harap olmuştum. Allahıma şükür bu kabus bitti.' Bu cümlenin ne anlama geldiğini bilmeyen, hissetmeyen insan, 12 Eylül'ün namuslu filmini de yapamaz, romanını da yazamaz, hikayesini de anlatamaz" diye devam etti.
Uğur: Sanatçıya böyle denmez
bianet'in sorularını yanıtlayan "Eve Dönüş" filminin yönetmeni Ömer Uğur, Özkök'ün yazısını "afaki" olarak niteleyip, "Afaki yorumlarda bulunmayı tetikçilik olarak görürüm. Köşe yazarlığı adabına uygun bulmuyorum. Filmin görülmeden bir yere konmasına kızıyorum. Art niyetli buluyorum. Ertuğrul Özkök'le aynı fikirde olmak zorunda değilim. 12 Eylül öncesini anlatmaya mecbur değilim. Bir sanatçıya böyle denir mi?" sözleriyle eleştirdi.
Uğur, filmin vizyona girmesinin ardından, Hıncal Uluç'un da benzer bir yazı yazdığını ve filmi "12 Eylül öncesini anlatmamak ve 12 Eylül'e karşı olmak"la eleştirdiğini hatırlattı.
Uğur, Özkök'ün yazdığının aksine, filmin ilk 25 dakikasının tamamen 12 Eylül öncesi kaosu, fabrika önlerinde bildiri dağıtanları, yaşananların "çocukça bir kovboy oyununa dönüşmesini" anlattığını söyledi.
"Eve Dönüş"ün ideolojik değil, politik bir film olduğunu söyleyen Uğur, filmin senaryosunun başarılı bulunduğunu, Memduh Ün, Ziya Özkan, Tarık Akan, Tunç Başaran'dan oluşan bir jüriden "Yunus Nadi Ödülü" aldığını hatırlattı.
"Bu bildiri yazacağına film çeken bir yönetmenin filmi değil"
Sanatçıya neyi nasıl yapacağının, nereden ele alacağının söylenemeyeceğini kaydeden Uğur, "Eve Dönüş" ile "Babam ve Oğlum"un karşılaştırılamayacağını da vurguladı.
İki filmin aynı dönemi iki farklı açıdan ele aldığını, farklı hikayeler anlattığını dile getiren Uğur, " Bu bildiri yazacağına film çeken bir yönetmenin filmi değil. Ben sert, o dönemi gerçekçi bir dille anlatan bir film yapmak istedim" dedi.
Irmak: Gerçeğin daha sert olduğunun farkındayım
bianet'in görüştüğü "Babam ve Oğlum" filminin yönetmeni Çağan Irmak, bu tartışmaya katılmak istemediğini belirtti
Irmak, hiçbir zaman bir 12 Eylül filmi çektiğini iddia etmediğini, "Babam ve Oğlum"da 12 Eylül'ün bir aile üzerindeki etkisini anlatmak istediğini söyledi.
Irmak, "Ben de gerçeğin çok daha sert, çok zor olduğunun farkındayım" diye konuştu.
Duran: Faşizmi övmek meslek ahlakına aykırı
Gazeteci Ragıp Duran, Özkök'ün yazısının birkaç açıdan ele alınabileceğini kaydederek, "Yasal açıdan bakıldığında en yaygın, örgütlü siyasal şiddet olan faşizmi övmek, hem ceza yasalarında, hem de basın meslek ahlak kurallarında yasaklanmıştır. Örneğin Batıda Hitler veya Mussolini gibi diktatörler hakkında övücü yazılar yazmak yasal yaptırımla karşılaşma sonucunu verir" dedi.
Duran, 12 Eylül'ün 78'liler Vakfı'nın verilerine göre, binlerce ölü, on binlerce sakat, yüz binlerce sürgüne yol açtığını hatırlattı; "Burada Özkök'ün yaptığı tedriş(yol gösterme) önemli, askeri diktatörlükten yana mısınız, yoksa mağdurlardan mı?" sorusunu yöneltti.
Referandumda yüzde 92'nin sırrını soran Özkök'ün, "ya derin bir cehaletin içinde olduğunu, ya da kasıtlı bir tahrifat yaptığını" belirten Duran, "Sinema gişesi reytingi üzerinden sosyal siyasi tahlil yapılsaydı, Kemal Sunal'ın filmleri herhalde en devrimci filmler olurdu. Özkök, iktidarın kendisine verdiği cüret ve kibirle bunları yazabiliyor. Kibirdir yorulup yollarda kalan" dedi. (AÖ/TK)