Futbolda tehdit mekanizması
Gazetelerin spor sayfalarının manşetlerine bir bakın bugün. Yine savrulan tehditler, ticari kaygılar, mafyatik yöneticiler, çıkarlar, bir türlü çözülemeyen sorunlardan nemalanmaya çalışanlar kol geziyor. Bir ay kadar önce Deniz Barış'ın Fenerbahçe'ye transferi sırasında Gençlerbirliği'ne ödemediği para nedeniyle iki takım arasında ciddi bir sorun yaşandığını hatırlatmış, soruna Futbol Federasyonu'nun müdahale etmesi gerektiğini yazmıştım. Nitekim Tahkim Kurulu aldığı radikal bir kararla bu futbolcunun Fenerbahçe'ye transferini geçersiz kıldı.
Sonrasında ise futbol dünyasında deprem yaşandı. İddia o ki, bizzat Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım ve tebası alınan kararı beğenmemiş olacak, Tahkim Kurulu'nun tamamı hukukçu üyelerine dönük bir tehdit kampanyası başlattı. Almanya'da yazılan ve 268 kişinin de imzaladığı mektupla, kurul üyeleri "Fenerbahçe düşmanlığı" yapmakla itham ve bu nedenle suratlarına kezzap dökmekle tehdit ediliyordu. Tehditleri kurul üyelerinin istifaları izledi. Hatta Gençlerbirliği kulübü başkanı İlhan Cavcav, Federasyon başkan vekili Fenerbahçeli Şekip Mosturoğlu'nu "Tahkim kurulu" toplantısını bizzat basmakla itham ediyor, üyelere yönelik tehdidin federasyon eliyle yaygınlaştırıldığını öne sürüyordu.
Lümpenler ve kulüpler
Nesnel gerçeklik böyleyken, sorunun asıl boyutuna bir göz atmakta fayda var sanırım. Ölüm tehdidine varan gidişatın futbola yansımasının ne derece trajik olacağını düşünün bir kere. Federasyon yetkilileri, tehdit eden kim olursa olsun onun yanında durursa, diğer güçler de devreye girerek tehdidin boyutunu artıracaktır. Tıpkı Kolombiya'da olduğu gibi penaltı kaçıran futbolcunun öldürülmesinden, kulüplerin koruyucu kolları arasına girerek bütün hayatını yöneticilerin pis işlerini yapmaya adamış lümpen takımının, tahkim kurulu üyelerine suikast düzenlemesine kadar ortaya çıkacak vahim gelişmelerin önünü açabilecek trajik olaylardan kim sorumlu tutulacaktır?
Futbol suç örgütlerinin hakimiyetine girdi
Parasal hırsların hakimiyetine giren futbol dünyasının bir reforma tabi tutulmasının zamanı çoktan geldi, geçiyor. Federasyonun özerkliği, bir türlü sağlanamayan demokratik açılımlar nedeniyle sürekli zarar görüyor, aşınıyor. En son olarak Aziz Yıldırım olayında görüldüğü gibi, birileri "topuğundan vurulmak"la korkutuluyor, futbol yönetilemiyor. Önüne gelenin tetiği çekmek konusunda tereddüt geçirmeyeceğini açıkça söylemesi, futbol denen oyunun aslında bugün eriştiği parasal boyutun ne ölçüde iştah kabarttığına dikkat çekmenin "organize" ifadesi değil de nedir?
"Spor hukuk"u aşınıyor
Daha da vahimi, memleketin savcıları Aziz Yıldırım'ı sırf bugün gazetelere yansıyan haberleri ihbar kabul ederek ifade vermeye çağırmalıdır. İstifa etmeye zorlanan Tahkim Kurulu üyeleri tanık sıfatıyla dinlenmeli, kendilerini tehdit edenleri mutlaka ifşa etmelidir. Hem sonra, "suratınıza kezzap dökeriz" diyen 268 imzalı mektubu yazanlar kimlerdir? Yıldırım bu isimleri tek tek açıklamalıdır.
Susurluk sanıklarından, Alaattin Çakıcı'ya kadar futbola musallat olanlar, toplumsal dinamikleri güç kullanarak yıldırma taktiklerinden uzak tutulamadıkça mafyanın futbola sızması engellenemez. Dahası, bizatihi futbol dünyasında yönetici olarak tanınanların "mafyalaşması"nın önüme güçlü setler çekilmelidir. Aksi halde dünyanın tartışmasız en keyifli ve yaygın spor dallarından biri olan futbolun en azından Türkiye sathında tüm keyfi kaçacak, eşkıya futbola hakim olacaktır.