Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, 2012'de Ocak-Eylül arasında erkek şiddeti nedeniyle hayatını kaybeden kadın sayısının 125 olduğunu açıkladı.
BDP vekili Pervin Buldan'ın soru önergesini yanıtlayan Şahin, hayatını kaybeden kadınların sayısını verirken "erkek şiddeti" ifadesini kullandı. "Öldürülen kadın sayısı (125) sadece erkek şiddeti ile hayatını kaybedenleri değil, aile bireylerinden herhangi biri tarafından gördükleri şiddet sonucu hayatını kaybeden tüm kadınları kapsamaktadır" dedi.
Kadın örgütlerinden feminist ve sosyalist hak savunucuları Selen Doğan, Nilgün Yurdalan, Zozan Özgökçe, Bilgi Tağaç ve Nebahat Akkoç, ŞAhin'in feminist terminolojiyi kullanmasını bianet'e değerlendirdi.
bianet'in her ay düzenli olarak yayınladığı erkek şiddeti çetelesine göre, 2012'de Ocak-Eylül ayları arasında 128 kadın öldürüldü. Öldürülen kadınlardan üçü (Melda Yüksel, Tuğçe Şahin ve Nükhet Kızılkaya) transeksüeldi.
"Söylem değişikliği, pratiğe de yansısın"
bianet'e konuşan kadın hakları savunucuları, Şahin'in bu ifadeyi kullanmasını olumlu bulduklarını ancak söylemlerinin partiğe de yansıması gerektiğini belirtti.
Selen Doğan (Uçan Süpürge): 'Erkek şiddeti' demekten korkmayan yöneticiler lazım bize. Böyle dersek erkekleri daha mı kışkırtırız, 'şiddetsever' olmayan erkekleri de zan altında mı bırakırız diyerek işkillenmemek de lazım. Şiddet sözcüğünün tınısı gayet eril zira. Ama bunu şöyle okumakta fayda var: Burada hedefe koyduğumuzun tek tek erkek bireyler olmadığını, erkeklik ideolojisinin şiddetin pınarı olduğunu, kadın ve erkek hep birlikte üretip nur topu gibi cinsiyetçi ve ırkçı iletişim biçimleri geliştirme refleksimizin öğrenilmiş erkekliğimizden kaynaklandığını bilmeliyiz.
Bakanlığın her adımını takip eden biz kadın örgütleri, şiddetle mücadelede dilin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bakan'ın 'erkek şiddeti' demesi, kadınların maruz bırakıldığı eziyet, işkence ve türlü hak ihlallerinin münferit değil kitlesel, akut değil sistematik olduğunu akla getirmeli ve dilimize böyle yerleşmeli.
Nilgün Yurdalan (bağımsız feminist): Hem şaşırdım hem sevindim bu habere. Çünkü yüzlerce kadın öldürülüyor ama erkekten söz eden yok. 'Erkek şiddeti' demesi erkek egemen sisteme de işaret ediyor. Ayrıca Aile Bakanlığı'nın adını Kadın Bakanlığı olarak değiştirmesini umut edebileceğimize işaret ediyor.
Şahin, şiddetin toplumun bütün kurumları tarafından erkeklerin egemenliğini, iktidarını yürütmek, kadınlar üzerine kontrolünü elde tutmak için sistemli bir biçimde hayata geçen bir şey olduğunu da kabul edebilir ve işte o zaman Türkiye'de şiddetin gerçekten azalacağını umabiliriz. Umuyorum Fatma Şahin, kadın cinayetlerindeki failin erkek olduğu tespitinin arkasında duracaktır ve bunun gereklerini yerine getirecektir.
Şahin aynı cümlede cinayetlerin tümünün erkekler tarafından işlenmediği söylüyor ama cinayeti erkeğin işlemiyor olması bunun erkek egemen sistemin bir sonucu olmadığı anlamına gelmiyor.
Son olarak Fatma Şahin, kadınların öldürülmeleri derken trans kadınların öldürülmelerini de bu kapsam içinde görüyordur ve önlem alacaktır diye umuyorum.
Zozan Özgökçe (VAKAD): Fatma Şahin'in "erkek şiddeti" demesini önemli buluyorum ama söylemler pratikle de tutarlı olmalı. Feministlerin kullandığı kavramları zamanla anlayacaklarını umut ediyorum. Ama maalesef kadınlar bu yolda ağır bedeller ödüyorlar.
Yıllardır kota, pozitif ayrımcılık, toplumsal cinsiyet, sığınak, erkek şiddeti ifadelerine ciddi bir karşı duruş vardı. Şimdi bu ifadeleri kullanıyorlar; 'bayan' kadın oldu, tüm kamu ve hükümet eskiden çok mesafeli yaklaşılan 'toplumsal cinsiyet'ten bahsediyor. Ama feministlerin terminolojisini kullanırken, feministleri toplum nezdinde marjinalleştirmeye de devam ediyorlar.
Feministlerin argümanlarına samimi bir şekilde kulak verseler, pratiğe dökseler çok daha anlamlı olur. Yakında çok sıkı sıkı savundukları ve feministlerin eleştirdiği aile kavramının içinin boşaldığını ve Fatma Şahin'in sadece aileyi odağına alan politikalar üretmemeleri gerektiğini göreceğini düşünüyorum.
Bilgi Tağaç (Sosyalist Kadın Meclisleri): Fatma Şahin, kadın bedeni üzerinden AKP'nin politikalarına karşı tutumlarıyla, kadın bakış açısıyla politikaları sorgulayan, politikaları tartışan, kadınlar adına atılan adımları büyüten bir yerde durmuyor. Kendisi bir Kadın Bakanı değil, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı. Burada "erkek şiddeti" demesinin soru önergesinin yönlendiriciliğiyle olduğunu düşünüyorum. Bu ifadeyi kullanması tutumunun, zihniyetin değiştiği anlamına gelmiyor.
Dildeki eril zihniyetin değişikliği çok önemlidir. Fatma Şahin'in bir terminoloji değişikliğine gittiğini varsaydığımız bir durumda da bunun bir iç tutarlılığı olması gerekir. Buradaki tutumunu başka yerlerde de görmek isteriz, kadın lehine kararlar ve uygulamaların yapılması gibi.
Nebahat Akkoç (KAMER): Fatma Şahin ilk defa 'erkek şiddeti' demiyor, katıldığı toplantılarda bu kavramı kullandığını duydum. Ama burada erkek şiddeti derken, sadece kocadan gelen şiddetten bahsetmiş. Cinayete karar veren diğer aile bireyleri derken kastedilen yine erkeklerdir.
Neden erkek şiddeti?
"Kadına yönelik şiddet" terimi, kadının mağduriyetini öne çıkarırken, şiddet eylemini gerçekleştireni gizliyor. Ancak şiddet sorununa son vermek için, faillerin tespit edilmesi, açıkça belirtilmesi gerekiyor.
"Erkek şiddeti/male violence" terimi, kadınların "münferit" değil, "organize ve sistematik" bir şekilde öldürüldüğüne/şiddet gördüğüne dikkat çekiyor; toplumsal cinsiyet temelli şiddeti işaret ediyor. Bu terim tabii ki tüm erkeklerin şiddet uyguladığı anlamına gelmiyor. Ama şiddetle sonuçlanan erkek egemen sistemi, ayrımcılık yapan "erkekliği" hedefliyor.
Yani bu kavram, şiddet uygulayan erkeklerin, "erkekliklerinden" dolayı kendilerinde kadına zulmetme hakkını buldukları, kadınların da kadın olmalarından dolayı maruz kaldıkları sistematik şiddeti ifade ediyor.
* Soru önergesi ve yanıtın tam metnini görüntülemek için tıklayın.