Demokratik Toplum Partisi (DTP) Eşbaşkanı Emine Ayna, "O metin Ahmet Türk'ün kişisel düşünceleriymiş gibi haksızlık yapılıyor. Her bir sözcüğü DTP'nindir. Sonuna kadar savunduğumuz düşüncelerdir" diye konuştu.
bianet, Ayna'ya, DTP'nin 21 Ekim'de Diyarbakır'da yaptığı grup toplantısında Türk'ün okuduğu metni sordu. Metindeki "1980 askeri darbesi hem Kürt halkı için hem de bir bütün Türkiye için eşi benzeri görülmemiş siyasi, sosyal ve kültürel soykırıma neden oldu. PKK bu darbeye hazırlık ve soykırım ortamında doğdu büyüdü" sözleri tartışmalara neden olmuştu. Ayna şunları söyledi.
Soykırım sözü: Bütününü okuduğunuz zaman, sözcüğün etnik veya kimliksel, fiziksel bir soykırım anlamında kullanılmadığı görülebilir. Darbe siyasal, sosyal, kültürel soykırıma neden olmadı mı? Bütün insanlar tek bir düşünceye sahip olsun istendi. Farklı düşüncelerin yaşamasına izin vermeyen düzenlemeler yapıldı. Tek tip, farklılıkları kabul etmeyen yaşam tarzı dayatıldı. Örneğin Bülent Ersoy yıllarca yasaklı kaldı. Farklılıklarından dolayı insanlar baskıya maruz kaldı. Kürtler elbette fiziksel soykırıma uğratılmadı. Maraş'ı, Sivas'ı elbette unutmuyoruz, ama bunu iddia etmiyoruz.
Evet süreç herkes için çok hassas. Abdullah Öcalan'ın İmralı'da fiziksel bir saldırıya maruz bırakılması, Kürtlerin hassasiyetlerine ne kadar dikkat edildiğini gösteriyor. O açıklamada Kürt sorununun hep varolduğu, darbede ne şekle dönüştüğü anlatılıyor. Ardından idamın, Olağanüstü Hal'in kalkması gibi olumlu gelişmeler de sayılıyor. Gerçeklerden ve doğrulardan korkmamak gerek. Yanlışları söylemek zorundayız. Korkarsak, doğruları tesis edemeyiz.
"İmralı'daki her uygulama siyaseten düşünülür"
Öcalan: Öcalan'ın Kürt sorunuyla ilgili bir realite olduğunu, çözüm konusunda önemli olduğunu hep söylüyoruz. 24 saat tuvaletine kadar gözlenen tek kişinin kaldığı bir hücre aranıyor, Öcalan görüşme odasına alınıyor. Her zamankinden farklı uygulama. Neden, dediğinde "Sen konuşamazsın" deniyor. Fiziksel şiddet uygulanıyor. Ne için? Bunun bir mesaj olarak algılanacağı biliniyor. Bu "Kürtlere siz konuşamazınız, anadilinde ısrar etmeyin" demektir. "Sıra öldürmeye de gelecek" demek "savaşı sürdüreceğim" demek. Kürtlerin İmralı'da olanları takip ettiği biliniyor. O yüzden Kürtler bunu onurlarına saldırı kabul ederler. İmralı'daki her bir uygulama siyaseten düşünülerek yapılır. Sonuçları ele alınır, uygulama geliştirilir. Devletin İmralı'ya yaklaşımı sıradan değildir.
Gösteriler: Eğer bizler bölgede insanlarımızla beraber olmasaydık, çok daha vahim olaylar yaratabilirdi. Orada olmamız, tepkileri hafifletti. Diyarbakır'da basın açıklaması ve grup toplantısı yapmasaydık olaylar devam ediyor olacaktı. Bunları "durduralım" diye yapmadık ama orada olmamız insanlarda şu görüşü geliştiriyor: "Benim düşüncelerim milletvekillerim tarafından ifade ediliyor, mesajlarım söyleniyor." Bu tepkileri biraz geri çekiyor. Ama DTP'ye Kürtlerin tepkilerini barajlama, törpüleme misyonu yüklenmemeli.
"Tehlikeli oyun": Önce Öcalan'la ilgili bir zehirlenme olayı oldu. Bakan reddetti; İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) zehirlendiğini söylemedi ama, kimyasal madde oranlarının yüksek olduğunu, önlem alınması gerektiğini söyledi. Sonra zorla saçları kazıma olayı oldu. Arkasından da fiziksel şiddet ve öldürmeye de sıra geleceğinin söylenmesi. Bunların hepsi bir bütün. İnsanlar "Yarın sıra neye gelecek, tepkimi daha kuvvetli göstermeliyim" diye düşünüyor. Öcalan'a saldırıya meydan verenler, Türkiye'nin geleceğini düşünmüyor. Belki de halkın bu kadar güçlü refleks göstereceğini beklememiş olabilirler. Bu bir tür "yoklama" da olabilir. Ne olursa olsun, bu tehlikeli bir oyun.
"DTP yokken de Kürt sorunu vardı": AKP'nin bu kadar önemli bir kimlik sorununa yaklaşımı "Belediyleri alırsam sorunu ortadan kaldırırım" yaklaşımı. Bu çözümsüzlük demek. DTP yokken de Kürt sorunu vardı. DTP'yi yok etmek Kürt sorununu yok etmez. (TK)