Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin İran’ın başkenti Tahran’da İsrail tarafından öldürülmesi, bölgesel bir savaşın kapısını araladı.
Filistinli direniş örgütleri ve İran öncülüğündeki ‘Direniş Ekseni’ Heniyye suikastına sahada yanıt verileceğini açıklarken, İsrail kanadında şimdilik sessizlik hakim.
bianet’in sorularını yanıtlayan Ortadoğu araştırmacısı Dr. Selim Sezer, Heniyye’nin ateşkes müzakerelerine liderlik eden isim olduğunu hatırlatarak, suikastın, ateşkes ihtimalini iyice zayıflattığını belirtti.
Dr. Sezer, “İsrail’in çatışmayı büyütme isteğinin göstergesi” olarak nitelendirdiği Heniyye suikastının ‘doğrudan’ İran’a saldırı anlamına geldiğini ve Tahran’ın buna karşılık vereceğini söyledi.
İsrail, Hamas lideri Heniyye'yi Tahran'da öldürdü
“Ateşkes müzakerelerinin yönlendiricisiydi”
İsmail Heniyye kimdir? Filistin mücadelesindeki rolü neydi?
Heniyye, Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı olarak görev yapıyordu. Aynı zamanda Hamas’ın farklı bölgesel aktörlerle, özellikle ‘Direniş Ekseni’ olarak adlandırılan devletler ve devlet dışı aktörlerle ilişkilerinde merkezi rolü olan bir figürdü.
Hamas’ın içindeki en mücadeleci isimlerden bir tanesiydi. Son aylarda devam eden ateşkes müzakerelerinin de yönlendiricisi konumundaydı. Dolayısıyla ‘diplomatik’ bir tarafı da bulunan ancak mücadeleci kimliği öne çıkan ve Filistin mücadelesinin tüm unsurlarının sahiplendiği önemli bir figürdü.
İsmail Heniyye kimdir?
“Çok açık bir gözdağı”
Heniyye suikastının bölgedeki politik ve askeri dengeler üzerinde nasıl bir etkisi olabilir? İsrail bu suikast ile ne gibi bir mesaj vermiş oldu?
Aslında birkaç farklı mesaj vermiş olduğunu düşünüyorum. Birincisi bu suikastın Tahran’da gerçekleşmiş olması çok açık bir gözdağı niteliği taşıyor. Bilindiği gibi İsmail Heniyye, yeni İran Cumhurbaşkanı’nın [Mesud Pezeşkiyan] yemin töreni için Tahran’da bulunuyordu. Şu an itibariyle Heniyye suikastının teknik olarak nasıl gerçekleştiği konusunda farklı rivayetler, farklı açıklamalar var. Bu nedenle suikastın detaylarına dair kesin ifadeler söyleyemiyoruz.
Evet, İsrail geçmişte de İran sınırları içerisinde pek çok suikast gerçekleştirmişti. Özellikle nükleer fizikçilerin hedef alındığı saldırılar var. Bunlar, Mossad’ın aslında İran içerisinde aktif bir ağının bulunduğu ve bir biçimde kendisini gizlemeyi başardığı anlamına geliyor. Ve bu açıdan düşündüğümüzde aslında bir istihbarat zafiyetinin olduğu tespiti tam olarak yanlış olmayabilir.
"Heniyye suikastı başka bir ülkeden İran'a ateşlenen füzeyle gerçekleşti"
Diğer yandan, her ne kadar şu anda halen kesin bilgilere sahip olmasak da bu saldırının bir hava saldırısı ya da denizden atılmış bir füze sonucunda gerçekleştirilmiş olduğu konusunda birtakım iddialar var. Dolayısıyla kim hedef alınmış olursa olsun aslında bu doğrudan doğruya İran İslam Cumhuriyeti’ne de yönelik bir saldırı anlamına geliyor. Ve bu aslında Hamas’la birlikte İran’a ve ‘Direniş Ekseni’ olarak adlandırılan tüm bu ittifaka da açıkça verilmiş bir gözdağı.
Bunu İsmail Heniyye suikastından sadece saatler önce Beyrut’un Dahiye bölgesinde gerçekleşen ve [Hizbullah komutanı] Fuat Şükrü’yü hedef alan saldırıyla da bir arada düşünmek mümkün. Her ne kadar o saldırı da Mecdel Şems’te gerçekleşen şüpheli olaya yönelik bir misilleme olarak sunulsa da aslında İsrail’in Lübnan cephesiyle olan çatışmayı genişletme niyetinde olduğunun göstergesiydi. Dolayısıyla hem Dahiye saldırısı hem de Heniyye suikastı ile İran’a ve Hizbullah’a bu kapsamda mesaj verilmiş oldu. Bu nedenle de İran'ın saldırılara karşılık vereceğini düşünüyorum.
İsrail ordusu, Beyrut'a hava saldırısı düzenledi
“İsrail çatışmayı büyütmek istiyor”
Bu saldırılar aynı zamanda şöyle bir şekilde yorumlanmaya da açık. Uzun zamandan beri ateşkes görüşmelerinde ciddi kesintiler yaşanıyordu. Özellikle Mayıs ayında neredeyse mutabakata varılan bir çerçeveden bahsediliyordu. Ancak İsrail bu çerçeveye uyma veya ateşkes ve esir takası anlaşmasını nihayete erdirme konusunda son derece isteksiz davranmıştı. Yakın zamanda da yeni koşullar ve yeni bir çerçeve ileri sürerek süreci daha da açmaza sürüklemişti. Şimdi bu saldırıyla birlikte ateşkes görüşmelerinin oldukça uzun bir süre boyunca kesintiye uğrayacağına kesin gözüyle bakıyorum.
Heniyye’nin kendisinin bu sürecin içindeki merkezi rolü itibarıyla ve daha önemlisi Hamas’ın en üst düzey isimlerinden biri olması nedeniyle ateşkes müzakerelerinin öngörülebilir bir süre boyunca devam etmesi olanak dahilinde görünmüyor. Bu saldırı her yönüyle İsrail’in çatışmayı büyütme isteğinin göstergelerinden biri gibi duruyor.
Netanyahu’nun ABD ziyareti
Suikastın ardından birçok farklı yorum yapıldı. İsrail’in ABD’yi de çatışma sürecine çekmek için bu saldırıları planlandığı görüşü öne çıktı. Siz ne düşünüyorsunuz? ABD başta olmak üzere İsrail’in müttefiki olan uluslararası güçlerin bu suikasttaki rolü ne olabilir?
ABD’nin özellikle yaklaşan seçim süreci boyunca çatışmanın kapsamını sınırlı tutmaya çalışma gibi bir eğiliminin olduğunu biliyoruz. Çünkü seçim öncesinde savaşın daha da büyümesi ABD’yi her bakımdan daha zora sokacak.
Ancak geçtiğimiz hafta [İsrail Başbakanı Binyamin] Netanyahu’nun ABD Kongresi’nde görmüş olduğu büyük destek aslında bu süreçteki en ciddi dönüm noktalarından biri olarak yorumlanmaya açık. Çünkü ABD bu süreçte bir anlamda İsrail’i gerçekten frenleyebilecek tek aktör gibi duruyordu. Orada herhangi bir ciddi bir eleştiri ya da bir ikazla karşılaşmadığı gibi olağanüstü büyük bir moral destek ve siyasi destekle karşılanması bir anlamda Netanyahu’ya açık çek verilmesi şeklinde yorumlanabilir diye düşünüyorum. Ve bu son 24 saat içinde gerçekleşen her iki saldırı da aslında bu kapsamda değerlendirilmeye açık.
ABD’den yapılan ilk açıklamalara bakıldığı zaman da yine benzer bir şekilde savaşın büyümesini istemedikleri vurgusuyla birlikte İsrail’in saldırıya uğraması halinde Tel Aviv’in arkasında durulacağı şeklinde bir ifade kullanıldı. Burada kastedilen de aslında İran’ın doğrudan savaşa girmesi ve İsrail’i hedef alması durumu. Böyle bir durumda ABD’nin de aslında İsrail’e destek vereceği açıktan ifade edilmiş oldu.
Heniyye suikastının Washington’la müzakere ve istişare edilmiş olup olmadığına dair şu anda elimizde bir somut bilgi yok. Beyaz Saray’dan bir yeşil ışık yakılıp yakılmadığı konusunda bir değerlendirme niteliğinde kesin bir şey söylemek de mümkün değil. Ancak bahsettiğiniz çerçeve içerisinde bir bağlama yerleştirdiğimiz zaman Netanyahu’nun ya da genel olarak İsrail’in zaten eylemleri konusunda bir anlamda serbest bırakıldığı bir denklem olduğu için bunun verdiği rahatlıkla bu saldırıyı gerçekleştirdiğini ve sürecin olası bir bölgesel savaşa dönüşme durumunda da ABD’nin her düzeyde İsrail’e destek vereceğini söyleyebiliriz.
Netanyahu, ABD Kongresi’nde konuştu
“Hamas’ın çizgisinde değişiklik olmaz”
İsrail uzun bir süredir Hamas’ın siyasi ve askeri lider kadrosunu hedef alıyor. Heniyye suikastı Hamas’ın iç yapısında ve liderliğinde herhangi bir değişikliğe yol açabilir mi?
İsrail’in direniş liderlerine yönelik uzun bir saldırı ve suikast geçmişi var. İkinci İntifada dönemindeki suikastları hatırlayacak olursak önce Şeyh Ahmed Yasin ve ondan üç hafta sonra Abdülaziz er-Rantisi’ye düzenlenen suikastlar gibi ya da Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin o dönemki lideri Ebu Ali Mustafa’ya düzenlenen suikast gibi bir sicili ve geleneği var.
Son savaş sürecinde de bunun örnekleri oldu. En önemli örneği de Salih el-Aruri suikastı olmuştu. Heniyye’ye düzenlenen suikast da aslında bu zincirin yeni bir halkası. Hamas’ta büyük bir değişiklik meydana geleceğini düşünmüyorum. Sami Ebu Zuhri ya da başka bir isim büyük ihtimalle Siyasi Büro’nun başına geçecektir.
Geçmiş yıllarda, özellikle 2017’deki yeni politika belgesinin yazıldığı dönem itibarıyla Siyasi Büro içerisinde bazı önemli görüş ayrılıkları olduğunu, keza Siyasi Büro ile askeri kanat arasında bazı görüş ayrılıkları olduğunu biliyoruz. Aynı zamanda bölgesel aktörlerle ilişkiler ve özellikle Suriye savaşında alınan tutum konusunda da görüş ayrılıkları yaşanmıştı. Ancak takip edebildiğimiz ve görebildiğimiz kadarıyla şu andaki denklem içerisinde ciddi görüş ayrılıkları bulunmuyor. Bu sebeple İsmail Heniyye’nin yerine yeni bir Siyasi Büro lideri getirildikten sonra çizgi ve yönelimde önemli bir değişiklik olacağını düşünmüyorum.
2023 Filistin-İsrail Savaşı
(VC)