Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), anayasa izleme çalışmaları kapsamında “Yeni anayasada temel ilkeler ve hükümet sistem tercihi” başlıklı raporunun tanıtım toplantısına Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyeleri dört partinin vekilleri de katıldı.
Conrad Oteli'nde yapılan toplantıda Etyen Mahçupyan'ın moderatörlüğünde Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkan yardımcısı Meral Danış Beştaş, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Ankara milletvekili Ahmet İyimaya, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir milletvekili Rıza Türmen, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Konya milletvekili Faruk Bal, başkanlık sistemi ve anayasaya dair konuştular.
CHP'li Türmen ve MHP'li Bal, başkanlık sisteminin demokrasi yerine kuvvetlerin tek elde toplanması sonucu diktatörlüğe neden olacağını belirtirken AKP'li İyimaya, başkanlık sisteminin demokrasiye engel teşkil etmeyeceğini savundu. BDP'li Beştaş ise yerel özerklik getiren bir parlamenter sistem modeli sunduklarını aktardı.
AKP'li İyimaya, anayasa görüşmelerinde diğer maddelerde uzlaşma sağlandığı taktirde başkanlık sisteminden vazgeçebileceklerini söylerken CHP'li Türmen, AKP'nin başkanlık sistemi önerisinin diğer maddelerde uzlaşma sağlanmasına engel teşkil ettiğini belirtti.
Türmen: Kuvvetler yoğunlaşması getirecek
Rıza Türmen: Yeni anayasa ile çoğulcu bir toplum yaratabilecek miyiz? Güç yoğunlaşmasını güç paylaşımına çevirebilecek miyiz? Başkanlık sistemi tam da bu güç yoğunlaşması ile ilgili. 53 ülkede yapılan araştırmada 25 başkanlık sisteminden yüzde 20'si demokratik kalmış. 28 parlamenter sistemden yüzde 60’ı demokratik kalmış.
Başkanlık sistemi olan ABD’de toplum yapısı uzlaşıcı, sert bir kutuplaşma yok, iki partili sistem var ama ideolojik farklılıklar da çok ciddi değil, böyle bir yapıda geliştiği için başarılı bir başkanlık sistemi var. Bu uygulamanın her ülkeye ihraç edilmesi mümkün değil. Türkiye’de sert bir kutuplaşma, sert bir parti disiplini var.
Başkanlık sisteminde kilitlenme söz konusu, bu durumda başkan mutlaka diktatör olarak çıkıyor. AKP önerisinde başkan geniş yetkilere sahip, parlamentoyu fesh etmesi, kararname çıkarması, bürokrat atama yetkisi olması, kanunlara karşı veto yetkisi olması, veto edilenin mecliste yeniden kabulunun 5/3 çoğunluk istenmesi, (abd’de hazır olanların 3/2), başkanın cezai sorumluluğu güçleştirilmesi, başkanla parlamentonun aynı anda seçilmesi, başkanın parti başkanı olmaya devam edebilmesi ile kuvvetler ayrılığı sağlanamayacak.
Parlamentonun başkanı denetleme yetkisi olmayacak. Başkanın yargı üzerinde etkisi olacak, üyelerinin bir kısmını başkan atayacak. Türkiye demokrasisinin en büyük problemi olan kuvvet yoğunlaşmasını dağıtmak yerine sert bir kuvvetler yoğunlaşması sağlayacak, bu da demokrasi getirmeyecek.
Bal: Hem meclis hem yargı vesayeti olacak
Faruk Bal: İki sistemde de temel husus denge ve denetim araçlarıdır. Başkanlık sistemini ne kadar yasalarla sınırlandırırsanız sınırlandırın diktatörlüğe dönüşür. ABD’de kuruluş şartlarına göre başarılı olması normal, ama onu takip edenler hayal kırıklığına uğradılar.
ABD’deki sistemle AKP’nin sunduğu farklara baktığımızda, ABD’de yasama organı iki kanatlı senato ve temsilciler meclisinden oluşuyor. AKP teklifinde yasama organı tek, genge denetim sıfır. Meclis başkanı denetleyemiyor. Başkan meclisi vesayet altına alıyor.
HSYK'nın 7’sini başkan doğrudan atayacak, 7’sini hakimler kendi seçecek gerisini meclis seçecek. Yargı bağımsızlaşamayacak. Anayasa mahkemesinin 8’ini başkan seçecek, gerisini başkanın kontrolünde seçilmiş meclis seçecek. Bu yargının vesayet altına alınmasıdır. Kontrolsüz güç, güç değildir bunun adı siyaset biliminde diktatörlüktür. Cumhurbaşkanlığını halkın seçimi ile devrilen çam, şimdi başkanlık sistemi ile diktatörlüğe dönecek.
Beştaş: Parlamenter sistem içinde yerel özerklik olmalı
Meral Danış Beştaş: Anayasa çalışmalarının katılımcı, şeffaf olmaması nedeniyle yapım sürecini olumlu bulmuyoruz. Bütün kimlik ve inançların anayasada yer alması gerektiğini söylüyoruz.
Parlamenter sistem öneriyoruz ama merkezi hükümetin tüm yetkilerini elinden toplayan 1982 anayasası ile değil demokratik özerkliğin, yerinden yönetimin esas alınacağı bir sistem öneriyoruz. Ne parti de ne başkanlık ne parlamenter sistemde yerinden yönetimi kabul ediliyor. Bölge meclisleri ile merkezi yetkilerin devri önerilerimiz desteklenmiyor. Bunun sebebi Kürt sorunu, Kürtlerin eşit yurttaşlık talepleri.
Kürt mücadelesi olmasaydı belki bugün Türkiye'de bölge sistemi olabilirdi. Üniter devlet, bölge meclisleri birbiriyle zıtlaşan kavramlar değil. Sadece Kürtlere önermiyoruz, bütün halklar ve coğrafyalar için öneriyoruz. Bölge meclislerini bölmek için değil, birlikte eşit özgür yurttaşlar olarak yaşamak için istiyoruz. Yetkilerin merkezde toplandığı, her konuda Ankara’nın karar aldığı, yerel yönetimlerin karar alamadığı sistem yürümüyor. Demokratikleşme çabasında önceliklerden biri anadilde eğitim, diğeri vatandaşlıksa ötekisi de demokratik özerkliktir.
İyimaya: Kararname yetkisini gözden geçirebiliriz
Ahmet İyimaya: Türkiye'nin 30 yıllık tartışmaları ve koalisyon dönemlerinin istikrar değil açtığı gediği esas aldık. Sert kuvvetler ayrılığı, yürütmenin tek kişide toplandığı demokrasinin daha geniş alan bulduğu, başkanı halk seçtiği, ayrılığı esas alan bir sistem öneriyoruz.
Bu sisteme getirilen en önemli eleştiri fesihleşme. Sert kuvvetler ayrılığında ters doğrultuda hareket hareketsizliğe yola açar, bu gibi önemli krizlerde devlet başkanı parlamentonun görevine son veriyorsa kendi işine de son veriyor. Eş zamanlı seçim, güç yoğunlaşmasına yol açmaz mı? Sigorta muhalefettir.
Türk Yargısı bugüne kadar devlet ideolojisini hukukun üstünde vesayet olarak uyguladı. Demokratikleşme ve özgürleştirmeyi bugüne kadar getirseydi bu noktada olmazdık. Milletin seçtiği organlar yoluyla HSYK seçilmeli ki milletin iradesini ortaya koysun. Öneriyi toplumla paylaşıyoruz. Herkes tartışacak ve aydınlanacağız.
Başkan düzenleme yapılmayan konularda kararname çıkaracak, parlamento iptali için anayasa mahkemesine başvurabilir. Ancak bu konuda gerek TESEV, gerek vekillerin eleştirileri noktasında bir gözden geçirme yapabiliriz. Türkiye’de adem-i merkeziyetçilik Prens Sabahattin’den beri bir sorun. Bu sorun diğer zor sorular gibi tartışılabilir. Bu sorunun Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı vb. gibi düzenlemeler ekseninde toplumsal mutabakatla çözülmesi lazım. (NV)