Devlet Bakanlığı'ndan bütün gazete ve televizyonlara çekilen faksta, Hollanda Merkezli firmanın Konya'daki Temsilcisi olduğunu söyleyen bir kişi, İstanbul'da herkesin tanıdığı bir işadamı ile yatırıma talip olduklarını söyledi. İşin en dikkat çekici tarafı ile söz konusu faksın Devlet Başkanlığı'ndan çekilmiş olması.
Aynı faksta Büyükşehir Belediyesi'nin gazı kendisinin dağıtmak istediği belirtilerek, kamu yararına olduğu açık olan bu durum öcü gösterilmek isteniyor. Öte yandan yerel bir televizyonda Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Özkafa'nın katıldığı programda, Konyalılar, 'gazın kim tarafından dağıtılmasını istersiniz?' sorusuna mukayese kabul etmez şekilde 'Büyükşehir Belediyesi dağıtsın' cevabını verdi.
Genel Yayın Yönetmenimiz Mustafa Arslan doğalgaz konusunda BOTAŞ'ın projeksiyonunu ve çarpıcı gerçekleri ortaya koyuyor. Doğal gazda son durum, Devlet Bakanı Keçeciler'le birlikte, Devlet Bakanı Faruk Bal, MHP Konya Milletvekili Hasan Kaya'nın manüplasyon ve dezinformasyona dönük açıklamalarını irdeleyen inceleme yazısı aşağıdadır...
Yanlışlar Neler, Doğrular Neler?
Kamuoyu nasıl yanıltılıyor?
Koskoca Bakanlar, Milletvekilleri rakamlardan bahsederken, yatırımlardan bahsederken ne kadar ölçüsüz olabiliyor?
İşte bu yazımızda özellikle son günlerde Konya'da siyasilerin kamuoyunu yanlış yönlendirmeye ve söylemesi hoş değil ama yanıltmaya dönük ne açıklamalar yaptıklarını inceleyeceğiz. Belgeleri ile yanlışları ve doğruları ortaya koyacağız.
Öncelikle belirteyim ki bu yazıdaki nihai amacım bakanların, milletvekillerinin beyanat ve açıklamalarından yola çıkarak onları kamuoyu önünde mahçup etmek değildir. Sonuçta kamuoyunu yanlış yönlendirmeye dönük çabaların arttığını tespit, örnek olaylarla meselelerin doğru yönlerini ortaya koyma ve nihayet maksatlı olsun olmasın yanıltma çabalarının ortaya çıkacağını hatırlatmadır.
Doğalgazı inceleyerek başlayalım.
Çok kısaca özetlemek gerekirse; tartışmaya konu olan hat ilk defa Refahyol Dönemi'nde gündeme gelmiş ve 1999 sonu 2000 başında Konya'ya getirilmesi planlandı.
55., 56, ve 57. Hükümetler döneminde gerek ihalelerin toptan iptali gerekse İran doğalgazı konusunda Amerikan çekinceleri yüzünden 2 yıllık bir gecikme yaşandı.
İhaleyi alan firmalara verilen avanslar tartışılsa da gecikme yaşansa da şu an itibari ile doğalgaz boru hatlarına verildi. Tam bu sırada Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler konuyu tartışmaya açtı.
Konu ile ilgili pek çok şey yazıldı, söylendi. Son olarak Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Özkafa, KOGAZ konusunda, doğalgaza hazırlık konusunda neler yaptıklarını kamuoyuna açıkladı.
Şimdi...
Birinci sayfamızda bahsi geçen faks üzerinde duralım.
Bu faks neyi anlatıyor?
19 Aralık tarihli yazımızda şöyle demişiz; "Gaz dağıtım işinin kârlılığı uluslar arası şirketlerin ve sermayedarların iştahlarını kabartmakta mıdır? Bu amaçla Konya içinde bulmaya çalıştıkları partnerlerle siyasi veya başka unsurları kullanarak baskı oluşturmak mı istiyorlar? Öyleyse bu unsurlar kim veya kimlerdir?"
Bir defa ben Sayın Mehmet Keçeciler'in herhangi kişi veya şirket adına iş takip ettiğini düşünmüyorum. Ne var ki söz konusu faks bizim 19 Aralık tarihli yazımızda kamuoyunun dikkatini çekmek istediğimiz tehlikeyi adeta ifşa ediyor.
Dikkat ediniz televizyon programlarında ve bir kısım açıklamalarda, doğalgaz dağıtım işini belediyenin yapması adeta öcü gösterilmeye çalışılıyor. Belediyenin dağıtmasının veya belediyenin oluşturacağı bir yapının gerek hat döşeme aşamalarındaki gerekse dağıtım aşamalarındaki kolaylıkları göz ardı edilmeye çalışılıyor.
Mahallin etkin olduğu bir yapıda kimse kafasına göre zam yapamaz. Yaptığı zaman önce kendi canı yanar, siyaseten zor durumda kalır. Ölçülü olmak zorunda hisseder kendini. Peki bu kadar açık avantajlar varken köreltme politikaları neyi hedefliyor?
Faksın içeriği incelendiği zaman benim şahsen tanımadığım bir kişinin imzası var. İstanbul'da bir ortak ile yurtdışında bir sermayedardan bahsediyor. Belediye engellemesi vurgusu yapıyor. Belediye engellemesinin ne olup olmadığını tartıştık. Burada tartışmamız gereken böylesi bir faksın Devlet Bakanlığı tarafından çekilmiş olması. Hem de her medya kuruluşu için ayrı ayrı üst notlar konularak çekilmiş olması. Bu şahsın kim olduğu, bu işi alıp alamayacağı üzerinde durmuyorum. Üzerinde durduğumu kamuoyunun endişelerini haklı çıkarıcı tarzda işgüzarlık ve gayretkeşliklerin varlığının rahatsız ediciliğine işaret ediyorum.
Gelelim doğalgaz konusunda yetkili kurum BOTAŞ'ın öngörülerine.
Konya'da, 'Belediye doğalgazı geciktiriyor' fırtınası estirilmeye ve iş oldu bittiye getirilmeye çalışılırken, BOTAŞ ne yapıyor, Konya hattının öncesindeki illerde durum ne?
BOTAŞ, iyimser tahminle doğalgazın Konya'da 2002 Yılı'nda, normalde 2004 Yılı'nda ve kötümser durumda ise 2006 Yılı'nda dağıtılabileceğini öngörüyor.
İran'dan başlayıp Ağrı, Iğdır, Van, Erzurum, Erzincan, Sivas, Yozgat, Kayseri, Kırşehir, Tokat, Niğde, Aksaray, Nevşehir, Konya ve Karaman'a uzanan hattın hiçbir kesiminde şuana kadar dağıtım yapılmış değil. Döşenen sadece ana hat. Söz konusu illerde en erken 2002 Yılı'nda dağıtıma başlanması öngörülüyor.
Öyleyse hattın genelindeki 2 yıllık gecikmeden sonra 10-12 Ocak 2000 tarihinde Ankara'da İran'la yapılan mutabakat sonucu revize edilen plana göre Konya için ilave bir gecikmeden bahsetmek doğru değil.
Örnek olaylarla kamuoyunun yanlış yönlendirilmesi ve yanıltılması ve gerçeği yansıtmayan açıklamalar yapılması üzerinde duralım.
Bu konudaki en çarpıcı örnek Mevlânâ Kültür Merkezi'dir. 10 Yılı aşkın süredir Konya kamuoyunu meşgul eden projeye ilişkin yüzlerce açıklama yapıldı bugüne kadar. Gerek Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler gerek MHP Milletvekilleri gerekse DSP'liler son dönemlerde trilyonluk ödeneklerden söz etti, müjdeler verdi. Sonuç malum.
Bizim bu konuya yakından bakmamıza neden olan açıklamalardan biri yine Sayın Keçecilere ait. Sayın Keçeciler 2 defa Bağ-Kur'un ilaç paraları ile ilgili açıklama yaptı. Hatta bu açıklamalar bir kısım Konya gazetelerinde manşetten girdi. Bir defa Bağ-Kur'un eczanelere ilaç parası ödemesi görevi. Bağ-Kurlu primini yatırmış, rahatsızlanmış, ilaç kullanması gerekiyor, gidip eczaneden alıyor. O zaman Bağ-Kur da bu parayı vermek durumunda. Bu paranın verilmesini ekstra bir hizmet, bir başarı ve bir yatırım gibi sunmak doğru değil. Nitekim bayram öncesinde eczacılar trilyonlara varan alacaklarını tahsil edemedikleri için Bağ-Kurlulara ilaç veremeyebileceklerini ifade etti.
Sayın Keçeciler'in internet sitesinde yer verdiği doğru olmayan açıklamaları yazımızın sonunda inceleyeceğiz.
Bayram vesilesi ile Konya'da çok sayıda açıklama yapıldı. Bunlardan Devlet Bakanı Sayın Faruk Bal tarafından Partisi'nin Bera Otel'deki programında yaptığı konuşmaya bakalım.
"1999 Yılı bütçesinin yüzde 70'i iç borç faiz ödemelerine gitti. Biz istikrarı sağlayarak bu rakamları yüzde 50'lere çektik. Şimdi iyileşme söz konusu" diyor Sayın Bal.
Rakamlara yakından bakalım.
Sayın Bal'ın bahsettiği yüzde 70 de yüzde 50 de doğru.
Fakat 1999 için bahsedilen yüzde 70 (tam olarak yüzde 72.54) vergi gelirlerinin faize giden kısmıdır. Aynı yıl bütçenin yüzde 41'i iç borç faizine gitmiştir. Bu rakamlar iyileşmek yerine daha kötüye gitmiştir. 2000 Yılı'nda vergi gelirlerinin yüzde 88.05'i, 2001 Yılı'nda ise vergi gelirlerinin tamamı faiz ödemelerine gitmiş ve hatta karşılamamıştır. 2002 yılı için reel rakamlara bakıldığı zaman vergi gelirlerinin yüzde 110'unun faize gitmesi beklenmektedir. Öte yandan iç borç faizleri 1999'da bütçenin yüzde 41'ini götürürken bu rakam 2000'de yüzde 45, 2001'de yüzde 48 ve 2002 reel gerçekleşmeleri itibari ile yüzde 50'ye yakın olacaktır. Dikkat edilirse Sayın Bal, yüzde 70'i bir kıstastan almakta, yüzde 50'yi bir başka kıstastan. İkisini yan yana koyunca ise bir iyileşmeden bahsetmektedir.
Rakamlar bir tarafa gerçek olan şu var ki Türkiye'de ekonomi iyiye gitmiyor. Sürdürülebilir bir iç borç ve dış borç politikası yoktur. Üretim, ihracat yapılamamaktadır. Tüm Türkiye finans sektörünün iç hesap ve oyunları ile hortumlamalarının cezasını çekmektedir.
Rakamların iyileşmekte olduğunu ifade eden Sayın Bal'a hatırlatmak istiyorum; 1997'de 68 milyar dolar olan dış borç bugün 118 milyar dolara ulaşmıştır. 97'de 5.2 katrilyon olan ve düşme 8 milyar dolar düşen iç borç bugün 20.5 kat artarak 107 katrilyona ulaşmıştır. Bunlar mıdır iyileşme?
Biliyorum ki Sayın Bal Merhaba'nın iyi bir internet takipçisi. Bu yazıyı görecektir. Kendisinin bundan sonra rakamları daha dikkatli kullanacağını tahmin ediyoruz.
Bayram öncesi ve sırasında dikkat çeken bir açıklama da MHP'li Hasan Kaya'dan geldi. Sayın Kaya açıklamalarında özetle, çiftçinin tarihte görülmedik şekilde bu Hükümet döneminde desteklendiğini belirtiyor ve buna ilişkin rakamlar veriyor. Bu rakamları salt görünüşleri ile ele aldığınızda anlamlı gözüküyor. Ne var ki çiftçinin kaybettiklerinin yanında bu rakamları devede kulak olarak bile görmek mümkün değil.
Sayın Kaya, 97 trilyon liralık doğrudan destekleme ödeneğinin bayramdan önceye yetişeceğini, olmazsa bayramdan hemen sonra verileceğini müjdeliyor. Bilindiği gibi bayramdan önce bir ödeme yapılmadı. Bayramdan hemen sonra kavramı hangi sınırlar içinde algılanmalı bilemiyorum ama düne kadar da bir ödeme söz konusu değildi. Kesintisiz olacağı vurgulanan ödemenin bugün itibari ile yapılıp yapılmayacağını biz de merakla bekliyoruz.
Malumunuz Sayan Hasan Kaya Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürlüğü'nden milletvekilliğine geçti. Sayın Kaya çiftçiye destekten bahsederken, ilk önce Tarım Kredi'nin yüzde 200'e varan faizlerini, icralık olan, hapis yolu gözüken çiftçileri düşünmek durumunda değil midir? Mazot bir yılda yüzde 100'den fazla artmışken (97'den bu yana 12 kat), gübre almış başını gider ve en önemlisi çiftçi tohum alamadığı, mazot parası bulamadığı için tarlasını ekememişken, Türkiye tahıl ithal eden bir ülke haline gelmişken kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalışmak ne ola ki? Hoş karnı aç olan çiftçinin böylesi açıklamalara tok olduğunu hepimiz biliyoruz.
Kamuoyunun yanlış yönlendirilmesi konusunda bir diğer örnek de Şeker Fabrikası için söz konusu. Şeker Fabrikası'ndan bayram öncesinde yapılan açıklamada, "Konuk'tan pancar çiftçisine 2.5 trilyon." Konuyu irdeleyelim. Teslim edelim ki program dışı, 2.5 trilyon liralık bir ödeme çiftçileri memnun eder. Böyle bir uygulama Sayın Konuk için de kutlanabilecek bir durum. Ne var ki biz yapılan açıklamanın metin ve tarzına dikkat çekmek istiyoruz. "Konuk'tan çiftçiye 2.5 trilyon." Şimdi Sayın Vali'nin basın müşaviri çıksa ve "Sayın Kayhan'dan memura bayram öncesi 2.5 trilyon liralık maaş" dese bu uygun olur mu? Maaşın bayram öncesi verileceği bir haberdir. Ama haberde maaşın Sayın Vali'nin cebinden yapılıyormuşçasına kaleme alınması doğru değil. Biz Sayın Konuk'un bizzat böyle bir izlenim doğuracak metni gazetelere göndermediğini, ancak sonuçta böyle bir metnin yayın kuruluşlarına ulaştığını belirtiyor, bu tür abartılı ifadelerin yanlış olduğunu düşünüyoruz.
Gelelim Sayın Keçeciler'in internet sitesine. 'www.mehmetkececiler.com' adresinde yer alan bir site açmış Sayın Keçeciler. İçeriğini merak eden okuyucularımız buradan bakabilir. Biz de inceledik siteyi. Özellikle 'Mehmet Keçeciler'in Konya'ya yaptıkları' bölümü dikkatimizi çekti. Okuyucularımız hatırlayacaktır, daha önce de bu siteden bahsetmiş ve özellikle Seydişehir Alüminyum Tesisleri'nin Modernizasyonu ile ilgili yanlış bilgi verildiğini gündeme getirmiştik. Gördük aynı yanlış bilgi devam ediyor. Şimdi sitede yer alan yanlışlarla doğruları inceleyelim;
1- "2000 Yılı Sonbaharı'nda Konyamız'a gelecek olan boru hattının döşenmesi ile..."
Burada doğalgazdan bahsedilmekte ve hattın 2000 Yılı Sonbaharı'nda Konya'ya geleceği belirtilmektedir. Konuyu yeterince irdelediğimiz için detaya girmiyor, takdiri size bırakıyorum.
2- "Ilgın Termik Santrali'nin Danıştay Onayı çıkmış ve 1 milyar 100 milyon USD tutarındaki bu yatırım başlatılmıştır. Bu santral Türkiye Cumhuriyeti'nin 75. Yılı Armağanı niteliğindedir"
Ilgın Termik Santrali'nin temelinin durumunu defalarca anlattık. Son bir not vermemiz gerekirse, santralin yapımını gerçekleştirecek Amerikan Firması geçtiğimiz aylarda Devlet Bakanı Kemal Derviş'e ihtar niteliğinde bir mektup yazarak, santrale başlayamadıklarını ve şimdiye kadar yaptıkları harcamaların tazmin edilmesini talep etmiştir. Sayın Keçeciler'in Cumhuriyet'in 75. Yılı'na armağan ettiği santral maalesef 2001 yılı yatırım programında yer bulamamıştır.
3- "Seydişehir Alüminyum Tesisleri Müstakil Genel Müdürlük haline getirilmiş, modernizasyon ve kapasite artırım çalışmaları yaptırılmış ve böylece 60 bin ton olan sıvı alüminyum üretimi 110 bin tona çıkarılmıştır"
İnsan bu kadarı da fazla demeden edemiyor.
"60 bin ton/ yıl olan üretim 110 bin tona çıkarılmıştır" kulağa hoş gelen bir ifade ama gerçek öyle değil maalesef.
Dilerseniz Alüminyum Tesisleri üzerinde biraz duralım.
Türkiye'nin toplam alüminyum tüketimi halen 250 bin tona ulaşmış durumda. Seydişehir'de ancak bunun 60 bin tonu üretiliyor. Geri kalan kısmı ise ithal ediliyor. Tesislerin modernizasyon ve enerji sorunu bulunmakta. Etibank enerjiyi 4.5 centten kullanırken, rakipleri 3 centten enerji kullanıyor. Öte yandan Seydişehir'in 15 bin 800 kw kullanarak ürettiği ürün rakiplerince 14 bin ve daha aşağısında enerji kullanılarak elde ediliyor. Gerek enerjiyi pahalı kullanması gerek kapasitesi gerekse teknolojisindeki gerilik Seydişehir Alüminyum Tesisleri'nin önündeki en büyük handikap. Bu handikaplara rağmen tesisler kapasitesinin bazen 1-2 bin ton üzerinde üretim yapıyor ve en önemlisi zarar etmiyor.
Tesisler orta hatta kısa vadede modernize edilmezse elden çıkma tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Adeta yağma mantığı ile bor tuzları ve tesislerin özelleştirilmesi tartışmaları da ayrıca rahatsızlık verici unsurlar. Özelleştirmeden modernize gerekçesi ile çıkan Tesisler için mutlaka adım atılması gerekiyor. Bunun için en mantıklı yol Etibank'ın öz sermayesi ve bütçe imkanları ile bu işin gerçekleşmesinin mümkün görülmediğine göre JV modelinin uygulanmasıdır. Yani işi bir partnerle götürmek zaruri. Refahyol Dönemi'nde konu incelenmiş, fizibiliteler rehabilite edilerek ihaleye çıkılmıştı. İhalede kilit noktalardan biri ihaleyi alan firma aynı zamanda enerji de üretebilecekti. Böylece bir taraftan İran doğalgazını ilçeye getiren anlayış diğer taraftan modernizasyonun da önünü açıyordu. Bu elverişli formül sonucu ihaleye içeriden ve dışarıdan 52 firma müracaat etmişti. Ne var ki adeta linç mantığı ile hareket eden 55. Hükümet bütün dev hizmet ihalelerini olduğu gibi Seydişehiri de iptal etti. 2001 Yılı'nda ise 270 trilyonluk yatırım için ayrılan kaynak 500 milyar liradır. Sayın Keçeciler'in modernizasyonun gerçekleştiği iddiası yanlıştır. Bence 110 bin tonluk hedef en az 200 bin tona çıkarılmalı (rezerv müsaittir, işletmeye uygundur) doğalgaz çevrim santralini de kuracak formül işletilmedir. İşin aslı Seydişehir'e çevrim santrali kurmadan Konya'nın doğalgaz kullanımı rantabl bir proje olarak gözükmemektedir.
4- "Konya Mevlânâ Kültür Merkezi'nin tamamlanması için 28.04.2000 tarihinde 750 milyar TL'lik ek ödenek tahsis ettirilmiştir"
Bu ifade sadece sayın Keçeciler tarafından değil, Ömer İzgi, Faruk Bal, Hasan Kaya, Ali Gebeş, Sait Gönen imzası ile MHP'li milletvekilleri ve DSP'li Emrehan Halıcı tarafından kullanıldı. Yapılan açıklamalar gazete manşetlerine taşındı. Sonuçta 750 milyar lira gelmediği gibi 2001 Yılı'nda 1 milyar liralık ödenek ayrılarak Mevlânâ Kültür Merkezi inşaatı çürümeye terk edildi.
5- "Yukarı Göksu Havzası'ndan Avşar, Bozkır, Bağbaşı barajlarında depolanarak 450 hm3/yıl suyun 17 kilometre uzunluğundaki 'Mavi Tünel' ile Konya-Çumra Ovası'na aktarılarak ilave 100.000 ha. Sahanın sulanması ve 100 Gwh/yıl enerji üretilmesini amaçlayan..."
Kızıl Elmamız Mavi Tünel.
2001 Yılı'nda 1 milyar liralık ödenek ayrılan Mavi Tünel.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Biz, başta da belirttiğim gibi ilgilileri mahçup etme adına bu incelemeyi yapmadık. İstedik ki; "Yapılan her açıklama, 'tamamdır, doğrudur' diyerek sineye çekilmiyor, araştırılıyor, yanlışı varsa düzeltiliyor" düşüncesi yerleşsin.
Konya yatırımları konusunda yakın ilgimizin devam edeceğini belirtiyor, Konya için yapılan her hayırlı hizmetin arkasında olacağımızı vurguluyoruz.
Yazımızın faydalı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum.
Kalın sağlıcakla...
Mustafa ARSLAN
-------------
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Bu gelişmeler karşısında kamuoyunun bilgilenmesi için aşağıdaki soruların cevaplandırılması gerekiyor;
1. KOGAZ Bakanlar Kurulu Yetkisi ile kurulan bir şirket olduğu halde, defalarca müracaat edilmesine rağmen dağıtım yetkisi neden cevapsız bırakılmıştır?
2. Gerek gaz fiyatları, gerek hat döşemede ki kolaylıklar ve işlerin hızlı yürümesi açısından Belediyenin etkili olduğu bir formül daha pratik değil midir?
3. Belediyelerin dolayısı ile kanunun müktesep hakkına rağmen, özellikle uluslararası sermayeyi harekete geçirmeye çalışmak ne derece doğrudur?
4. Yukarıda bahsedilen faks aynı zamanda bir suç duyurusu niteliği taşımakta mıdır? Devlet Bakanlığı'nın bir firma adına faks çekmesi, kamu menfaati ortada iken Konya adresli bir partner, İstanbul merkezli bir firma ve yabancı sermaye birlikteliğinin arasında Devlet Bakanlığı'nın işi nedir?