Uyandırmaya devam ediyor. İlginçtir, en fazla yankıyı Adalet ve Kalkınma Partisi içinde bulunan ve Parti'nin vizyonunu daraltan ekibe karşı rahatsızlığını ifade eden kardeşlerimizden aldık.
"Güney Amerika ülkelerinden Suriye'deki olumlu gelişmeleri Hariciye Nazırımız Ak Gençlik Şöleni'nden takip ediyor. Rahat uyuyabiliriz."
Önceki akşam cep telefonuma düşen mesaj aynen böyle idi.
Memleket meselelerine hassasiyeti ve olumsuz gelişmeler üzerine şeker hastası olacak kadar duyarlı bir büyüğümün imzasını taşıyordu mesaj.
Mesaj sahibi büyüğüm, iki cümle ile Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün 2 günlük Konya/Karaman ziyaretine dikkat çekiyor, bu sırada Acaristan ve bir adım ötedeki Suriye'de meydana gelen gelişmeleri hatırlatıyordu.
Peki seçim olduğuna göre, Dışişleri Bakanı da aynı zamanda siyasi bir kişilik olduğuna göre böylesi gezileri yapmaya hakkı yok mu?
Bu soruya ben cevap vermeyeceğim.
Telefon mesajına gönderme yapmakla iktifa edeceğim.
Bugün yine belgeler üzerinden tahliller yapmaya çalışacağım, son olarak da Adalet ve Kalkınma Partili Adaylarla, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin seçim kampanyasında kullandığı mesajlar üzerindeki kanaatlerimi sizlerle paylaşacağım.
"Güncel ekonomik gelişmeler
Türkiye'ye 8,5 milyar ABD Dolarına kadar kredi sağlanmasını öngören Finansman Anlaşması Devlet Bakanı Ali Babacan ile ABD Hazine Bakanı John Snow tarafından Dubai'de imzalandı.
Türkiye'nin devam eden ekonomik reform sürecinin desteklenmesini amaçlayan kredinin; 4 yılı geri ödemesiz 10 yıl vadeli olduğu, 18 aylık süre içinde dört eşit dilimde kullanılacağı ve Türkiye'nin iç ve dış borç geri ödemelerinde kullanılacağı bildirildi.
Finansman anlaşması çerçevesinde her bir kredi çekişinin, Türkiye'nin güçlü ekonomik politikalar yürütüyor olması ile Irak konusunda ABD Hükümetinde işbirliği içinde olması koşullarına bağlı olacağı açıklandı. Finansman Anlaşması, yasal ve teknik prosedürlerin tamamlanmasından sonra yürürlüğe girecek. (22 Eylül 2003)"
Yukarıdaki pasaj Başbakanlık Müsteşarlığı'nın resmi belgesinden alınmıştır.
Müsteşarlık her 15 günde bir ülke ekonomisine ait rapor yayımlamakta ve kamuoyunu bilgilendirmektedir. Söz konusu rapor 6 Ekim 2003 tarihine ait. Önemine binaen yazının içine belgeye ilişkin bir kupür koyuyorum.
Gelin birlikte pasajda yer alan ifadeleri değerlendirelim. Deniliyor ki; Türkiye'nin ABD'den alacağı 8.5 milyar dolarlık kredi anlaşması sağlanmıştır. Takvimi şudur. Ancak, anlaşmanın şartları vardır ve Türkiye'nin Irak konusunda Amerika Birleşik Devletleri ile işbirliği içinde olması gerekmektedir.
Yani...
Kuzey Irak'ta veya Irak'ın herhangi bir bölgesinde meydana gelecek olaylar konusunda ABD ile işbirliği halinde olmak zorundasınız. İşbirliği halinde olmazsanız ne olur? ABD para vermez.
Son üç gündür yazılarımızı takip eden değerli okuyucularımız hatırlayacaktır. 'Türkiye'nin borçlanma politikası, ekonomik ve siyasi bağımsızlığımızı tehdit eder boyuta gelmektedir' demiştik. Bu yargı ile yukarıdaki ifadeleri lütfen bir arada düşününüz!
Sabırlarınızı zorlama pahasına iki pasaj daha almak istiyorum;
"Kamu maliyesi hedeflerine daha rahat ulaşılabilmesini teminen bir dizi tedbir alınmıştır. Özel işlem ve iletişim vergileri ile gelir vergisi ve kurumlar vergisi fon payı gelecek senenin sonuna kadar uzatılmış olup, söz konusu vergilerden bazılarının daha etkin ve kalıcı gelir kaynaklarına dönüştürülmesine ilişkin yollar araştırılmaktadır. Harcamalar tarafında ise, memur alımlarının sınırlı tutulması uygulamasının sürdürülmesi, konsolide bütçe kuruluşlarına kamu işçisi alımının dondurulması ve bütçe dışı harcamaların kısıtlanarak ilgili özel gelirlerin bütçeye gelir kaydedilmesini içeren birçok tedbir alınmış bulunmaktadır."
"Vergi tabanını genişletmek amacıyla, kayıt dışı ekonominin vergi sisteminin içine alınmasının yollarını belirlemek için Fon'dan teknik yardım talep edilmiştir. Bu çalışmalar baz alınarak gelir tahsilatının geliştirilmesi hedeflenmekte olup, bu amaçla yeni bir vergi idaresi reformu yasal düzenlemesinin Ocak 2004 sonuna kadar hazırlanarak, Mart 2004 sonuna kadar TBMM tarafından kabul edilmesi beklenmektedir."
Yukarıdaki pasajın her ikisi 31 Ekim 2003 tarihli Niyet Mektubu'ndan alınmıştır.
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Horst Köhler'e yazılmıştır ve Devlet Bakanı Ali Babacan ile Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin imzasını taşımaktadır.
Gazetenin yayın yönetiminde bulunduğumuz için bir avantaja sahibiz.
Değerli yazarlarımızın çalışmaları bize, sizden bir gün önce geliyor. Dolayısı yazılarından sizlerden daha önce istifade etme imkanına sahip oluyoruz. Bugün, Yedi Gün Köşesi'nin Sahibi Muhterem ağabeyim Behçet Büyükgökmen, Maliye Bakanı Unakıtan'ın 'Mart Kedisi' benzetmesi üzerinde duruyor.
Yukarıdaki taahhütlerle, olayları alaycı üslupla ele almakla ünlenen Maliye Bakanı'nın açıklamaları üst üste konulunca konuyu daha net anlayabiliyoruz. Hikmet, Mart Ayı'nda mı, yoksa IMF'ye verilen taahhütte mi varın orasını da siz söyleyin.
Bu köşede belgesiz yazmamaya çok özel önem addediyoruz. Her şeyden önce okuyucuya ve kamuoyunun doğru bilgilenmesine olan saygımız/inancımız bunu gerektiriyor.
Bunun içindir ki; Adalet ve Kalkınma Partisi'nin teşkilat üzerinde etkili üç milletvekilinden Anğı ve Özkul'dan da benzer yaklaşımlar bekliyoruz. Hamaset, kuru laflar, belgesiz ve maalesef bilgisiz açıklama/konuşmalar her şeyden önce Milletvekilliği sıfatı ile uyuşmamaktadır.
'Yerel Kalkınma Başlıyor', 'Altyapı sorunumuz halledilecek', 'Rahat ulaşım istiyorum', 'Eşit hizmet istiyorum'...
Yukarıdaki ifadeler Adalet ve Kalkınma Partisi'nin şehir mobilyalarında kullandığı seçim malzemelerinin üzerinde yer alıyor.
Birincisinden başlayayım.
Bu bütçe gerçekleri, faiz ve yatırım rakamları ile ortada genel kalkınma mı var ki yerel kalkınmadan bahsediliyor.
Tanıtma konularında biraz faaliyette bulunmuş bir kardeşiniz olarak, altyapı, ulaşım konularındaki mesajların da son derece isabetsiz olduğunu söylemek durumundayım. Kulaklarımla duydum, 'Kardeşim Konya'da ulaşım sorunum var ki böyle bir yazı kullanmışlar' diyor sokaktaki vatandaş. Basmakalıp hazırlanan sloganlar, içinde bulunduğunuz şehrin gerçekleri ile örtüşmediği zaman ters tepebiliyor demek ki.
Üçüncü slogansa'eşit hizmet istiyorum'.
O fotoğrafa başörtülü bir öğrencinin konulduğunu, ve 'eşitlik istiyorum' dediğini düşünün.
Haksız mı?
Konya'da Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı'ndan başlamak üzere, Selçuklu, Meram ve Karatay ilçe belediye başkan adaylarının, kampanyayı Başbakan Tayyip Erdoğan'ın arkasına saklanarak götürmek istedikleri izlenimi doğuyor. Kullanılan vinillerden, seçim otobüs/minibüslerinden, bilboardlardan bu izlenimi rahatlıkla almak mümkün. Bunun son örneği Adalet ve Kalkınma Partisi Gençlik Kolları'nca düzenlenen gecede yaşandı. Adeta arkasına saklanılan Abdullah Gül'dü bu defa.
Biz bir mahalli seçimin arifesindeyiz.
Mahalli seçimlerin kendine has atmosferi olur. Burada adaylar öne çıkar. Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, Konya'dan belediye başkan adayı olmadığına göre...
Kalın sağlıcakla...(MA/NM)