Kuzey Kıbrıs'ta askerlik yapan Uğur Kantar, "disko" olarak anılan disiplin koğuşunda gördüğü işkence nedeniyle 25 Temmuz'dan bu yana, 22 gündür komada.
Üç gün boyunca hiç yemek ve su verilmeden güneşin altında bekletilerek dövülen ve sonunda askeri helikopterle Ankara GATA'ya kaldırılan Uğur Kantar'ın hayati tehlikesi süürüyor.
Doktorlar Kantar'ın beyin fonksiyonlarını ciddi şekilde yitirdiği açıkladı.
"Revirde numara yaptığı söylendi"
Baba Aydın Kantar bianet'e kışlada görevli komutanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağını ve bu işin peşini asla bırakmayacağını açıkladı.
Kantar, oğlunun "disko"da askerlik yapan iki gardiyan tarafından üç gün boyunca aç ve susuz şekilde sandalyeye kelepçelenerek güneşin altında dövüldüğünü aktardı.
"Oğlumun böbrek ve ciğerleri iflas etti, ayrıca güneş nedeniyle beyni ciddi şekilde hasar gördü ve beyin hücreleri öldü."
Kantar, edindiği bilgilere göre, oğlunun 25 Temmuz'da yaşadığı baygınlık sonrası revire götürüldüğünü, revirde görevli doktorun ise oğlu için "numara yapıyor" dediğini sözlerine ekliyor.
Ebru Gündeş'e de böyle olmuş
Oğlunun ilerleyen saatlerde de düzelmemesi üzerine kışla dışından çağrılan bir doktorun uyarısıyla acilen hastaneye kaldırıldığını, buradan da askeri helikopterle Ankara GATA'ya nakledildiğini söyleyen Kantar, sözlerine şöyle devam etti:
* Ankara'ya getirildiğinde, kafasında, sağ gözünde ve kuyruksokumunda morluklar ve şişlikler vardı. Darp edildiği açık şekilde gözüküyordu.
* Oğlum hastaneye kaldırıldıktan sonra, ben kalkıp Kuzey Kıbrıs'a, olayın yaşandığı askeri birliğe gittim. Burada görüştüğüm tabur komutanı, bana oğlumun beyninde bir sorun olduğunu ve bayıldığını söyleyerek, aynı şeyin şarkıcı Ebru Gündeş'in de başına geldiğini söyledi.
* Benim oğlum, askere gitmeden önce genel sağlık taramasından geçti ve hiçbir sağlık sorunu olmadığı raporlara da kaydedildi. Subaya bu raporları gösterdim ve güneşin altında aç ve susuz şekilde bir gün kalsa kendisinin de bayılacağını söyledim. Bunun üstüne tabur komutanı "haklısınız" minvalinde konuşmaya başladı.
* Kışladan ayrılırken tabur komutanı bir araba ve şoför tahsis etti. Benimle birlikte bir de teğmen bindi arabaya. Teğmen bana bu ve benzeri olayların askeri kışlalarda çok yaşandığını, bütün rütbelilerin de bunun farkında olduğunu ama kimsenin bir şey yapmadığını söyledi.
* Uğur iki ay önce annesine telefon ettiğinde yakın bir arkadaşının "disko"ya konulduğunu ve diskoya sağlam giren bu arkadaşının oradan sakat çıktığını anlatmıştı. Uğur annesine en çok korktuğu şeyin diskoya atılmak olduğunu sözlerine eklemişti.
* Uğur'un hala bilinci kapalı ve hala komada. Böbrek ve ciğer fonksiyonları düzeldi. Fakat beyin fonksiyonlarındaki sorunlar devam ediyor.
Kıbrıs'ta bir disko vakası daha
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından Türkiye'nin geçen hafta 9 bin avro tazminata mahkum olmasına neden olan "disko"larda yaşanan bu örnek maalesef tek değil.
askerhaklari.com adlı internet sitesinde yer alan bilgiye göre, yine Kıbrıs'ta bu sefer Recep D. Adlı asker, sağlam girdiği diskodan sakat ayrılıyor.
Haziran'ın son haftasında 10 gün süreyle diskoya atılan kickboxçu Recep D, kendisine atılan dayaklar sonucunda bacağı sakatlandı ve kaldırıldığı hastanede 25 gün hava değişimi aldı.
Diğer tanıklıklar
askerhaklari.com sitesinde Türkiye genelinde askeri diskolara konulmuş kişiler, yaşadıklarını ve tanıklıklarını şu şekilde anlatıyor:
Hamdi: Edirne, 1983
"Yedi gün hapis yattım. Her türlü fiziksel ve psikolojik şiddete hakarete uğradım. Gardiyanlar tipine uyuz olduğu insanları bile durup dururken tokatlıyordu. Yemek çok az veriliyordu. Çok kötü muameleyle geçen yedi gün sonrasında birliğime geri döndüğümde psikolojim bozulmuştu. Bir süre korkak ve tedirgin davranışlarım oldu, kendi kendime konuşmalar yapıyordum. Ağlama krizleri geçirdiğim olmuştur."
Ahmet: Erzincan, 1986
"72 saat boyunca dayak ve hakarete maruz kaldım... Aç kaldım... Konuşmak yasaktı. 72 saat boyunca sustum. Hiç konuşmadım. Hiç bir şey konuşturmuyorlardı. Kaş, göz işareti bile yapamadım. Yaptığınız anda görevliler tekme tokat giriyorlar. Yemek geliyordu, süre iki dakika diyorlardı. İki dakika içinde yemeği yiyip, masayı silip, sıraya gireceksiniz... Üç gün boyunca ağzıma giren bir lokma ekmektir... Bir askeri her gün dövüyorlardı. Samsunlu bir görevli vardı. İnsanlara sürekli işkence yapıyordu. Sürekli nöbet tutturuyorlardı. Uykusuz bırakıyorlardı. Gündüzleri kanal ve tuvalet temizletiyorlardı. Guantanamo kampı gibi... Neyimiz eksikti bilemiyorum. Ayağımızdaki kelepçeler belki..."
Nuri: Ağrı, 2006
"Yedi gün boyunca çekmiş olduğum ceza nedeniyle psikolojim bozuldu ve çok yıprandım. Burada bana her türlü eziyeti yaptırdılar. Çakıl taşlarının üzerinde çıplak bir şekilde süründürdüler, gece soğuğunda beni uykudan kaldırıp üzerime soğuk su döktüler ve buna benzer birçok işkenceye maruz kaldım"
Metin: Hakkari, 2009
"Diskoda görmediğimiz işkence kalmadı. Bizi tuvalete 10 kişi koyup sigara içtiriyorlardı. Yerlere su döküp sürünerek temizliyorduk. 2-3 senelik yıkanmamış elbiseler bize giydiriliyordu."
Mahmut: İstanbul, 2010
"Ben ve benimle birlikte kalan arkadaşlarım içeride sürekli olarak dayak ve küfür yedik. Hem gardiyan askerlerden, hem de bir uzman çavuştan. Gardiyanlar sürekli küfürlü konuşuyorlardı, ana avrat sövüyorlardı. Koğuşu su bastı ve herkesi koridora ayağımızda çoraplarla dizdi. Su dizimize kadar geliyordu. O şekilde yaklaşık bir buçuk saat ayakta başımız tavanda olarak kaldık. Bu sırada nöbette uyuduğum için karnıma 2-3 yumruk attı.
Her an küfür ya da tokat yeme endişesi altındaydık. Örneğin başım öne eğikken gardiyan küt diye tokat atıyor senin başın niye havada değil diye. Başımız öne eğik vaziyetteyken gardiyanlar copu alıp ensemize vuruyorlardı. Copu kullanmadığı zaman tokatla vuruyordu." (EKN)
* Askeri disiplin koğuşlarında yaşanan hak ihlallerinin son bulmasına katkıda bulunmak için tıklayınız.
** Haberin görselleri www.askerhaklari.com adresinden alınmıştır.