Avrupa Birliği Komisyonu'nun İnsan Hakları ve Demokratikleşme için Avrupa İnisiyatifi'nin ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu'nun (ETUC) destek verdiği ve iki yıldır yürütülen projenin sonuçlarının bilimsel temelde değerlendirmesi için düzenlenen kapanış konferansı Hotel Dedeman İstanbul'da gerçekleşti.
Konferansın açılışında konuşan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi "Kişisel haklar sosyal hakların artmasına paralel olarak gelişir. İnsan haklarının farklı düzeyleri arasındaki kopmaz bağı bilince çıkarmayı amaçladığımız proje bireysel haklarla kollektif hakların bütünselliğini öne çıkardı" dedi.
Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği AB Delegasyonu Mali İşbirliği ve Kurumsal Yapılanma ve Sivil Toplum Bölüm Başkanı Ela Yazıcı İnan da, projenin Türkiye'de ekonomik ve sosyal haklar konusunda ihtiyaç duyulan katılımcı tartışma ortamına katkı sağlayacağına dikkat çekerek "Temel hak ve özgürlükler konusunda bilinç düzeyi gelişmiş bir çalışanlar topluluğunun ve onların örgütlenmesi, AB'nin sosyal politikalarının üstlenilmesi ve uygulanmasında önemli katkı yaratacaktır" diye konuştu.
Süleyman Çelebi, insan haklarının yıllardır Türkiye'nin gündeminde önemli bir yer işgal ettiğini hatırlatarak, "İhlaller, tüm siyasal ve toplumsal kesimler tarafından kabul edilse de çözüm konusunda somut adımlar atılamıyor. Zaman zaman siyasal durum ve uluslar arası baskılar nedeniyle mevzuat değişiklikleri yapılsa da, uygulamadaki eksiklikler ve yanlışlıklar devam ediyor" diye konuştu.
Projede, Türkiye'deki insan haklarının tüm boyutlarının birlikte ele alındığını söyleyen Çelebi, "Toplumumuzun önemli bir bölümü, insan haklarının günlük hayatlarında doğurabileceği yaralardan bilgisizlik nedeniyle farkında değil. Bu nedenle insan hakları alanında iyileşme talep eden güçlü bir toplumsal baskı oluşmadı ve sorunlar Türkiye'nin demokratikleşme takviminde yer tutmaya devam etti" değerlendirmesinde bulundu.
Bugüne kadar Türkiye'de "insan hakları" dendiği zaman ağırlıklı olarak birey haklarının öne çıktığını, ancak bu konunun sosyal boyutunun da bulunduğunu vurgulayan Çelebi, şöyle devam etti:
"'Ekonomik ve sosyal haklar' olarak adlandırılan ikinci kuşak insan hakları da DİSK'in gündemindedir. Kişisel haklar ile sosyal haklar birbirinden ayrılamaz. Bizim inancımız şudur; sosyal haklar ne kadar gelişir ve kalıcı hale gelirse, kişisel haklar alanındaki sorunlar da ortadan kalkar"
"12 Eylül'ün baskıcı yasaları sendikalı işçilerin sayısı 21 yıl boyunca sürekli azalmıştır"
Örgütlenme özgürlüğünün önüne hangi engellerin olduğunu bu proje süresince yapılan eğitimlerle gördüklerin ifade eden Çelebi şöyle devam etti:
"Türkiye'de halen 12 Eylül hukuku geçerli. Generaller tarafından çıkarılan yasalar sendikal özgürlüklerle işçilerin örgütlenme hak ve özgürlüklerini baskı altına almıştır.Bu baskıcı yaklaşım nedeniyle Türkiye'de sendika üyesi işçilerin sayısı 21 yıl boyunca sürekli azalmıştır. Bugün pek çok yasal düzenleme yeniden ele alınmasına karşın sendikaları ilgilendiren konuları kapsayan değişiklikler ne yazık ki 12 Eylül'ün yasakçı yaklaşımının dışına çıkmamaktadır."
Çelebi insan hakları ihlallerinin proje ile sona ermesinin mümkün olmadığını belirterek, "Bu projenin amacına ulaşabilmesi için politik ve toplumsal düzlemde samimi ve güçlü irade oluşturmak gerektiği açıktır. Böylesi bir iradenin kendiliğinden ortaya çıkması beklenemez. Ümidimiz benzeri katkıların diğer örgütler tarafından da gerçekleştirilmesidir" şeklinde konuştu.
Çelebi, "AB'nin kendiliğinden Türkiye'nin sosyal sorunlarını çözeceği hayaline kapılmanın yanlış olduğunu" ifade ederek, bu kapsamda üzerlerine düşenleri yerine getireceklerini sözlerine ekledi.
Çalışanların bilinçlenmesi sosyal politikaların uygulanmasına katkı sağlar
Ela Yazıcı İnan da yaptığı konuşmada "Türkiye'nin AB'yle müzakerelere başlama tarihi aldığı bu dönemde, özellikle sivil toplum ve çalışanların temsilcilerinin, insan hak ve özgürlüklerinin güçlendirmesi doğrultusunda yaptığı çalışmalar özel bir önem kazanmaktadır" diye konuştu.
Projenin Türkiye'de ekonomik ve sosyal haklar konusunda ihtiyaç duyulan katılımcı tartışma ortamına katkı sağlayacağına dikkat çeken İnan, "Temel hak ve özgürlükler konusunda bilinç düzeyi gelişmiş bir çalışanlar topluluğunun ve onların örgütlenmesinin, AB'nin sosyal politikalarının üstlenilmesi ve uygulanmasında önemli katkı yaratacaktır" dedi.
Türkiye ILO standartlarının gerisinde
"Avrupa Komisyonu'nun 2004 yılı İlerleme Raporu'nda insan hakları ve temel özgürlükler konusunda son iki yılda gerçekleştirilen reformlar memnuniyetle karşılanmakla birlikte bazı alanlarda halen sıkıntıların yaşandığı ifade edilmiştir. Bu alanlardan biride sendikalar ve çalışanların hak ve özgürlükleridir" diyen İnan, şöyle devam etti:
"İlerleme Raporu'nda sendikalar açısından örgütlenme hakkı ve grev hakkını da içerecek biçimde toplu sözleşme hakkının Uluslar arası Çalışma Örgütü'nün standartlarının gerisinde kaldığına ilişkin saptama yapılmıştır. Buna ek olarak Türkiye'de henüz Avrupa Sosyal Şartı'nın örgütlenme hakkını düzenleyen 5. maddesini ve grev hakkını da içeren toplu sözleşme hakkını düzenleyen 6. maddesini kabul etmemiştir".
Proje çerçevesinde geliştirilen eğitim programlarına, kadın çalışanların katılımının da teşvik edilmesinin projeye önemli katkı sağladığını ifade eden İnan, hak ihlalleri çalışmasının da Türkiye'de hukukun üstünlüğünün sağlanması ve sürdürülmesi ve insan hak ve özgürlüklerine saygının geliştirilmesi yolunda katkı sağlayacağını söyledi.
Sendikal örgütlenme zor şartlarda ve ağır bedellerle ilerliyor
Konferansta, hak ihlalleri ve projede şu ana kadar elde edilen bulguları değerlendiren DİSK Genel Sekreteri ve Proje Genel Sorumlusu Musa Çam da "Çalışmalarımız gösterdi ki sendikaların örgütlenmesi yasal zeminde oldukça zor şartlarda ve ağır bedellerle ilerlemektedir" dedi.
Çam, proje kapsamında yapılan Hak İhlalleri Raporu'nda yer alan suç dosyalarında öne çıkan başlıkları şöyle sıraladı:
* İşçilerin sendikal örgütlenme taleplerinin nasıl baskı altına alındığı,
* İşyeri barajını aşarak toplu iş sözleşmesi sürecine adım akmış işçilerin bu hakkının yasal mevzuatla nasıl ellerinden alındığını,
* Yasanın ilgili maddesinin kendisinin grev kırıcı olduğunu
* Sendikalaşmak isteyen işçilerin örgütlenmeye adım atmasıyla birlikte işten atılmanın kendileri için güncel bir gerçek olduğunu,
* İşyeri barajının devlet sermaye tarafından örgütsüzleştirmenin bir aracı olarak kullanıldığını,
* İşkolu tespitlerinin, yasal süreci uzatmanın bir aracı haline getirildiğini, yetki tespitlerine yapılan itirazların toplu iş sözleşme sürecini uzatarak işçilerin sendika üyeliğinden nasıl ve hangi yöntemlerle istifa ettirildiğini anlatmaktadır.
"İdam cezasının kaldırılması, DGM'lerin kapatılması, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki bazı engellerin azaltılması, anadil öğrenimi ve yayın hakkının tanınması, pek çok alanda alandaki ayrımcılığın önlenmesi gibi bireysel hak ve özgürlükler kapsamında atılan adımlar olumludur" değerlendirmesinde bulunan Çam, "Sendikal hak ve özgürlükler kısmında yapılanlar yeterli değildir.İşçilerin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmenin yolu bugün yürürlükte olan yasal düzenlemeleri değiştirmekten geçmektedir" dedi.(KÖ/EÜ)