Filistin direnişini bu denli uzun soluklu kılan etkenleri sadece askeri manevra yeteneğiyle sınırlandırmak haksızlık olur. Zira Filistin halkı savaşın ortasında kendi aydınlanmasını yaratan bir halk. Bu bölgedeki üniversite mezunlarının sayısı diğer Arap ülkelerine oranla çok daha fazla. Ülkelerinin dışında üniversite okuyan Filistinli gençlerin çoğu tekrar doğdukları yere yani mücadele alanlarına geri dönüyor. Şüphesiz bu bilincin oluşmasındaki en önemli katkı, mücadelenin ön saflarında yer alan Filistinli kadınlara ait. İslami hükümlerin ve katı Arap geleneklerinin odağında bir toplum için erkeklerle sokakta omuz omuza işgal kuvvetlerine taş atan, dağda erkeklerle beraber gerilla eğitimi alan Filistinli kadın, sadece kendi ülkesi için değil aynı geleneklere sahip tüm toplumlar için alışılmadık bir kimlikti.
1948'de İsrail işgaline karşı altın takılarını satarak babalarına, kardeşlerine ve oğullarına silah almakla yetinen Filistinli kadınlar, kısa zamanda silah kuşanıp ülkeler için savaşmaya başladı. Filistinli ilk kadın şehit Fatma Gazel, kadın gerillaların önde gelen ismi Dalal Mograbi ve dünyanın ilk kadın hava korsanı Leyla Halit, ülkeleri için ölümü göze alan Filistinli kadınlardan sadece bir kaçı...
"Ölmeye hazırım. Ağlama anne"
21 yaşındaki Filistinli Dalal, Arafat'ın örgütü El Fetih'e telgraf operatörü olarak girmişti. Dalal, kısa zamanda, 1977'de, teğmen olup Güney Lübnan'daki gerilla üslerinde erkek arkadaşlarıyla beraber kalmaya başladığında ailesi ve komşuları tarafından kınanmış. Ancak Dalal'ın kendi önderliğindeki 12 erkek savaşçıyla beraber; işgal altındaki Hayfa ve Akka kentini birleştiren kıyı şeridini 3 gün boyunca, İsrail'in 2000 askerine ve ağır saldırılarına direnerek elinde tutması onu Filistinli kadınlar için ölümsüz kıldı. Dalal'ın 11 Mart 1978'de ölmeden önce yazdığı son cümleler ise şunlar: "Ben Dalal, yurdum için ölmeye hazırım, ağlama anne..."
15 yaşındaki Leyla
Dünyanın ilk hava korsanı olarak tarihe geçen Leyla Halit ise, bağımsızlık mücadelesine katıldığında 15 yaşındaydı. Babasını İsrail'e karşı savaşırken yitiren Leyla Halit, Ürdün'ün gerilla kamplarında Filistin Halk Kurtuluş Cephesi adına iki kez birer aylık bomba ve silah eğitimi aldı. 1969'da TWA'ya ait bir uçağı Suriye'ye kaçırdığındaysa 25 yaşındaydı. Siyah beyaz fotoğrafta elinde silahı, boynunda poşusu kapkara gözleriyle Leyla Halit, tüm dünyanın dikkatini Filistin'e çekmeye başardı. Kaçırdıkları uçak sayesinde 13 Filistinli mahkum serbest kalırken ikinci uçak kaçırma girişiminde bu kez Leyla Halit esir düştü. Ancak örgüt bir başka uçak kaçırıp rehineler karşılığında Leyla Halit'in serbest bırakılmasını sağladı. Eylemler durduktan sonra eğitim kamplarında görev alan Leyla Halit, kadın mültecilerin eğitilmesi görevini üstlendi. Bugün kendisi, Filistin Ulusal Konseyi'nin yanısıra Filistinli Kadınlar Konfederasyonu'nunda üyesi. Yani aradan geçen 33 yıla rağmen, Leyla Halit halen bağımsızlık mücadelesine devam ediyor ve ülkesinin kadınlarını şöyle anlatıyor:
"Filistin kadını dünyanın en eski direniş hareketlerinden birini başlatmıştır. Genci yaşlısı bütün kadınlar bu hareketin içinde yer almıştır. Ancak yıllardır var olan ve toplumu biçimlendiren gelenekleri yıkmak o kadar kolay değildi. Mücadele yıllarında bile erkeği kadınla savaşmaya ikna etmek yıllarımızı aldı. Ancak onların da kendileri kadar başarılı olduklarını gördükleri zaman kabul ettiler. Bugün de aynı şey söz konusu. Onca yıldan sonra şimdi kadınların evlerine dönmesini bekliyorlar. Partilerde ya da yönetimde söz sahibi olan kadın sayısı çok az. Ama kadınlar artık daha aktif, şimdiye kadar ülkenin kimliği için mücadele ediyorlardı, şimdi hem ulus hem de kendi kimlikleri için çalışıyorlar."(Pazartesi 1999, Nevin Sungur)
Leyla Halit'in artık Filistin'e girmesi yasak. Ancak bir kez özel izinle kendi ülkesine girebilmiş.
"45 gün işkence gördüm"
Leyla Halit'le aynı kaderi paylaşan bir başka sürgündeki Filistinli kadının yaşadıklarını Ceylan Göllücü'nün Filistin Kazanacak adlı kitabından öğreniyoruz.
Rasmi Odeh, 1969'da Beyrut'ta öğrenciyken, İsrail'e karşı mücadeleye ve işgale karşı devrime katıldığı için tam 10 yıl cezaevinde yatmış. Rasmi Odeh gördüğü işkenceyi ve o günleri gazeteci Ceylan Göllücü'ye şöyle anlatıyor:
" O gece İsrailli askerler, evimizin kapılarını kırarak içeri daldılar. Her şeyi döküp saçarak beni, babamı ve kız kardeşlerimi gözaltına aldılar...Önce üç kız kardeşime ve babama gözlerimin önünde işkence yapıp kahkahalar atmaya başladılar. Arap toplumunda kadını en aşağılayıcı yöntem, tecavüzdür. Bunu iyi bilen İsrailli işkenceciler, bekaretimi copla bozdular. Babamı ve beni çırılçıplak soyarak, onu bana tecavüz etmesi için zorladılar. İkimiz de direnince bayıltıncaya kadar dövüldük... İşkence sonucu 3 gün baygın kaldık. 45 gün sürekli işkence gördüm. Felç oldum hastaneye götürmediler. Sürekli başıma ve kulaklarıma vurdukları için sağır oldum ve 1,5 yıl hiç bir ses duymadı kulaklarım."(Filistin Kazanacak. Belge Yayınları)
Filistinli kadınlar halkıyla beraber hala direniyor. Ve her özgürlük mücadelesinde olduğu gibi, bu mücadelede de kadınların yaşamında çok şey değişiyor. Leyla Halit'in dediği gibi, şimdi hem ulus hem de kendi kimlikleri için çalışıyorlar.