Başkent Kadın Platformu'ndan Hidayet Tuksal ve yazar Yıldız Ramazanoğlu'nun konuşmacı olduğu seminerde, konuşmacılar tartışılan her konuda ortaklaştılar ve birbirini tamamlayan konuşmalar yaptılar.
Herkes dışlıyor
Tuksal ve Ramazanoğlu'nun önemle ele aldıkları konulardan biri dışlanmalarıydı:
"İslam bizim için bir din ya da Hz. Muhammed'le sınırlı bir süreç değil, bizim de bir İslam yorumumuz var. Bu nedenle kesin bir dindar kadın prototipi yok.
Osmanlı'da din meşruiyet aracıyken, bugünün Türkiye'sinde dindar olmak kolay değil. Dindarlık, dışlanma aracı haline geldi. Böyle olmasaydı kadın hareketiyle ilişkimiz farklı olurdu. Öte yandan kendimizi ifade edeceğimiz alan da çoğalırdı. Biz hem kendi çevremizde dışlanıyoruz, hem de kadın hareketi içinde dışlanıyoruz. Devlet zaten 28 Şubatla dışladı.
Dindar olmakla özgürlük arayışı içinde olmak çelişmiyor. Bu dışlanmanın olumlu bir yanı var; gerçek dostlarımızı tanıyoruz."
Dindar erkeklerin işine geliyor
Konuşmacıların dinle ilgili eleştirileri çok çarpıcıydı:
"İslam, o günün koşullarında örnek bir çözüm ama ataerkilliği engellemiyor. Erkek formlarıyla yazılmış. İslam'da kadının konumu geri düzeyde. Kadının, bir erkeğin evindeki hizmetçisinden, atından, kılıcından, malından farkı yok. Ancak bir erkeğin karısı olduğunda varlığı tanınıyor.
Dinle ataerkilik örtüşüyor. Kadının dindar olması dindar erkeklerin işine geliyor. Bu nedenle de benim çelişkim var, sorgulamam var.
Rasyonel eğitim yok
Tuksal ve Ramazanoğlu dindar çevrelerde eğitimden çok duyguların ön planda olduğunu söylediler:
"Dindar çevrelerde rasyonel eğitim yok. Daha çok duygular ön planda Rasyonel eğitimi gerçekleştirecek biçim ve etik önemli.
Bizim yaptığımız ev toplantılarında bir yanıt buluyorlar. Sıcaklık muhabbet gönül dünyası, kadınları etkiliyor. Daha çok, az eğitim almış kadınlar bundan etkileniyor. Rasyonel eğitim şart."
Cinsellikte heyecan değil güven aranıyor
Seminerde Araplarla Türklerin Müslümanlığı algılamada ve yaşayıştaki farklılıklarına da değinildi:
Kadın erkek ilişkileri Araplarda daha farklı, örneğin kocası ölen bir Arap kadın sonra başka biriyle evlenir ve bu hiç problem olmaz. Türkler ise daha püriten. Cinsellikte heyecan değil, güven aranıyor daha çok.
İran'da kadının kamusal alanda duruşu Türkiye'dekine göre daha örgütlü ve güçlü. Ancak henüz her şey başarılmış değil, yolun sonuna gelinmiş değil. Ayrıca İran'da da eleştirilecek çok şey var.
Kadınlar üzerinden meşruiyet
Tuksal ve Ramazanoğlu, devletin de, bazı tarikatların da, AKP'nin de kadınlar üzerinden meşruiyet aradığını söylediler:
"Kadınlar üzerinden meşruiyet aranıyor. 28 Şubat da böyleydi, 28 Şubat'tan sonra bazı tarikatların tutumu da. 28 Şubat'tan sonra. bazı tarikatlar kadınların başlarını açtırdı. Kadınlar okula gidebildi, resmi kurumlara girebildi ama kadınların çelişkisine çözüm üretilmedi. Pek çok kadın arada kaldığı için, örtülüyken açıldığı için problem yaşadı.
AKP, vitrine kadınları koydu ama kadınların çelişkisini çözmeye yönelik politikalar üretmedi. Sağda da, solda da kadın çelişkisine çözüm yok."
Feministler halktan kopuk
Tuksal ve Ramazanoğlu, dinle ve kadınlarla ilişki biçimleri nedeniyle feministleri de eleştirdi:
"Müslümanlık bilinmeden reddedilmiş. Örneğin Batı'da Hıristiyanlığın eleştirisi üzerine ateist oluyorlar. Türkiye'de bir geçiş süreci, bir sorgulama süreci yaşanmadan Müslümanlık reddediliyor. Feministler de böyle.
Feministler, kendi insanının diline uzak, kendi toprağında yaşananlara uzak. Kendi halkından kopuk." (FK/BB)