Fotoğraflar: Zeynep Kuray, Evrensel gazetesi, Umut-Sen, DGD-Sen
Küçük yaşlardan itibaren fabrikalarda çalışmaya başlayan Neslihan Acar, bugün Türkiye sendikal mücadelenin önemli isimlerinden.
Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası’nın (DGD-Sen) başkanlığını yapan Acar'ın sendikası, İstanbul Gebze'de Migros depolarında çalışan üyelerinin sendikal faaliyetten işten çıkarılması ile ilk direnişini başlattı.
Direniş işten çıkartılan bütün üyelerin kazanımı, işe iadeleri ve tazminatlarını almaları ile sonuçlanmıştır. DGD-SEN ikinci direnişini Gebze'de Avon'da çalışan üyelerinin sendikal faaliyet yüzünden işten çıkarılması ile başlattı. Direniş halen devam ediyor.
Acar, “İşçilerin direnişte olduğu o alanlarda, sahada, dünyanın bütün güçleri karşımda ama ben bu işçilerle birlikte hepsini yenebilirim diye hissediyorum. İşçilerle birlikte ilerlemek inanılmaz güven veriyor, kazandırıyor” diyor.
“Direniş günleri gün 6.00’da başlıyor gün”
Öncelikle, çok merak ediyorum aşırı yoğunsunuz bir gününüz nasıl geçiyor?
Direnişe başladığımız zaman gün sabah 6’da başlıyor. Direnişin materyalleri genelde benimle birlikte oluyor ses sistemi, pankartlar , atıştırmalıklar…
Direniş alanı yerleşim yerlerinden çok uzak olduğu için gün içinde tüketilecek suyun ayarlanması eksiklerin giderilmesi ile uyanır uyanmaz koşturma başlıyor.
Bir saat içinde her şeyi kontrol edip yola düşülüyor. Tüm direnişlerde bir sendika yönetimden bir de işçilerden olmak üzere lojistik sorumlumuz oluyor. Bizden önce direniş alanına gidenlerle konuşup ekstra ihtiyaçları belirliyoruz eksikse onları hazırlıyoruz.
Direniş alanına geldiğimizde tüm işçi arkadaşlarla tek tek selamlaşmaya ve göz göze gelmeye mutlaka dikkat ediyoruz. Çünkü tüm gün birbirimizin nasıl olduğunu soracağımız başka zamanlarımız olmuyor. Direnişin sosyal medya ekibi ile hızlıca direniş gündemini haberlerin taramasını yapıyor, paylaşımın altına yapılan yorumları okuyoruz.
Direnişin talepleri ve direnişin geneline dair bir eleştiri varsa konuşup tüm günün sosyal medya planlamasını yapıyoruz.
Direniş komitemiz mutlaka oluyor dar komite ile direniş değerlendirmesi yapıp yeni bir durum varsa direniş meclisine taşıyıp konuyu tartıştırıyoruz.
Günün yarısını direniş meclisinin eğitimine ayırıyoruz güncel siyaset ve direnişleri konuşuyoruz. Bu direnişte farplas , gemi söküm ve yemeksepeti işçilerinin direnişini çok yakından takip ettik.
Depolar genelde şehrin uzak noktalarında olduğu için direniş ziyaretleri öğleden sonra oluyor. Saat 12 gibi halay ve müzik çalmaya başlıyoruz. Misafirlerle genelde işçi arkadaşlar direnişin sözcüleri ilgileniyor sendika yönetimi de öğleden sonra artan telefon trafiğini ve dışarıdan basın ve sosyal medya desteği veren arkadaşlarla mesai yapmakla geçiyor.
Bizim direnişler kalabalık oluyor genelde kadın işçilerin de yoğun olduğu direnişler kadınlarla çok yoğun sohbetler ve direnişteki erkek işçilere gün içinde düzenli verilen toplumsal cinsiyet eşitsizliği eğitimleri planlanıyor.
Gün sonuna yaklaştığımızda işçilerle günün değerlendirmesini yapıp çok özel bir durum yoksa 18.00 gibi alandan ayrılmış oluyoruz.
Genelde ben en son giden oluyorum araç olanaklarımız sınırlı olduğu için aracın merkezi bir yere birkaç sefer yapmasını beklerken saat 19.00 oluyor.
Direnişte özel durumları olan aileler noktasında sıkıntı yaşayan işçileri gün içerisinde belirleyip akşam onlarla beraber ihtiyaç varsa ev ziyareti yoksa dışarıda birlikte vakit geçirerek sohbetler ediyoruz. Saat 22.00 gibi eve geldiğimizde direnişe dair yazılar yazıyoruz , sosyal medya taramaları yapıp varsa planlanmış bir yayın onlara katılıp saat bir gibi uyumuş oluyoruz
"Kadın işçiler benimle daha rahat konuşuyor"
Peki siz nasıl başkan seçildiniz?
DGD-SEN’in kurulduğu 2013’ten beridir sendikanın örgütlenme süreçlerinde yer alıyordum. Geçen dönem de sendikanın Genel Örgütlenme Sekreterliği görevini yaptım. DGD-SEN sınıfın gündemine uygun direnişler örgütleyen bir sendika ve direnenlerin yarısının da kadın olduğunu biliyorsunuz.
Direnişlerimizde kadın işçilerin ve sendika yöneticilerinin olması direnişi başka boyutlara taşıyor büyütüyor. Pandemide de direnirken Gebze’den çok fazla sendika üyesi kadın işçi bize ulaşıp sorunları anlatmaya iş yerinde temsilci olmalarının önlerinin kesilmesinden toplu sözleşmelerde kendi taleplerini söyleyememesine kadar her şeyi konuşuyorduk.
Tacize uğrayan çokça kadın sendika yönetimlerindeki erkek sendikacılara süreci ya anlatamadıklarını söylediler. Veya kadınlar anlatırken de tacizi dinlerken tacizin nasıl devam ettirildiğini dinliyorduk.
Ben kendi çalıştığım işyerlerindeki örgütlenme süreçlerinden de çoğunluğu erkek ve elli yaş üstü sendikacıların bizleri örgütlemek ve süreci birlikte yönetmek noktasında ayrımcılığa da uğradığımızı çok yakından yaşıyordum.
Sendikanın genel kurulu Ağustos’ta yapıldı. Yönetimdeki arkadaşların desteği ile aday olmuş oldum. Bizde yönetimdeki sıfatların hiçbir önemi yoktur ama bu kadar erkek ve hantal sendika yönetimlerinin olduğu ve kadınların temsiliyetinin yok denecek kadar az olduğu bir alan da birde gemi, tersane ve depo işçilerinin örgütlenmesini yapan mücadeleci ve kavga eden bir sendika başkanının sendikalar içerisinde görünür ve tartışılır olmasını sağlamak ve kadınları cesaretlendirmek adına ben sendikanın genel başkanı oldum.
“Neredeyse 24 saatim mücadele ile geçiyor”
Sendikal mücadeleye katıldıktan sonra hayatınız nasıl değişti?
Ben küçük yaşlardan beri çalıştığım için küçük yaşlardan beri mücadeledeydim. 18 yaşından beri hem çalıştığım yerde sendikal örgütlenme yapıyordum etrafımdaki birçok çepeçeperin örgütlenme sürecinde yer aldım. Aynı sorumluluk bilinciyle devam ediyorum.
Örgütlenme komitelerinde yer aldım. Aynı sorumluluk bilinciyle devam ediyordum o dönem. Bugün de aynı şeyi yapıyorum. Bütün aklını zamanını neredeyse 24 saati işçilerin örgütlenmesiyle ya da örgütlenen yerlerin anlık sorunlarına müdahale etmekle geçiyor. Aslında hayatımda değişen çok değişen bir şey yok.
“Sahada güçlüyüz”
Kazanımlar sizi nasıl etkiliyor?
Aslında her direnişte bir kazanım olduğunu düşünüyorum.
Her mücadelenin bir şekliyle hepsinin kazandığını düşünüyorum. Uzun yıllardan beri örgütlenme yapınca sahada çalışınca esnekleştirme güvencesizleştirme yoksullaştırma politikalarının böyle çok yukardan dayatıldığı baskıyla dayatıldığı hak arama mücadelesinin de gayri meşru olduğu yönünde anlatıldığı yerde işçilerin sıkıştırıldığı cenderede işçilerin kafasını kaldırma kazanım olarak görüyorum. Migros’ta da böyle.
Taleplerimizin kabul edilip edilmemesi çok kıymetli elbette. Asıl kazanım bu kadar boğulmuş işçilerin güçlü bir şekilde kafasını kaldırması ve güçlü bir grev örgütlemesi. Grevin kendisinin güç ve kazanım olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle Bütün direnişlerin kazandığını düşünüyorum.
Migros direnişiGünlük 4 TL ücret artışı talep ettikleri için işten atılan Migros depo işçileri 21 Şubat 2022'de mücadeleyi kazandı. 17 gündür direnen, polis müdahalesine maruz kalan ve gözaltına alınan işçiler, taleplerini işverene kabul ettirdi. Sosyal medyada başlayan Migros boykotu ve patronu Tuncay Özilhan'a yönelik tepkilerin ardından işçilerin zam talebi kabul edildi ve işten atılan 257 işçi de işe geri alındı. |
“Taşeron işçiler için mücadelede kimse yer almak istemedi”
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Yıllardır iğneyle kuyu kazıyoruz. Kimse taşeron örgütlemezken bizi bunu yapmaya çalıştık. Kimse bunu yapmıyordu. Odak sendikacılık tartışıyorduk. Zaman zaman bu mümkün mü diye düşünüyorduk. Bu illa klasik sendikacılık içindeki kazanım denilen başarma halinden çok daha ilerici bir şey.
Yasa yoksa yapıyorsa mücadeleyi baz alıyor. Biz de bütün meşruluğumuzu işçilerin direnişinden aldık. Bu çok güçlendiriyor. İşçilerin kazandığı direnişler iki kez güçlü güçlendiriyor.
Ben dünyanın bütün güçleri karşımda ama ben bu işçilerle birlikte hepsini yenebilirim diye hissediyorum. Bu işçilerle birlikte ilerlemek inanılmaz güven veriyor, kazandırıyor. İşçiler somut şeyler bekliyor. Migros mesela bu anlamda çok güçlendirici oldu.
YARIN: PasSouthDirenişi'nden Gökçe anlatıyor: "Kızım için mücadele ediyorum"
DGD-SEN hakkındaDepo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası 16 NOLU Gemi Yapımı Deniz Taşımacılığı, Ardiye ve Depoculuk iş kolunda faaliyet için 1 Haziran 2013 yılında kuruldu. Bağımsız bir sendika. Genel merkezi İstanbul’dad. Yönetim Kurulunda bulunanlar: Murat BOSTANCI, Serdar GÜL, Uğur BEKTAŞ, Barış KALAYCIOĞLU, Murat YEKE’dir. Üye ağırlığının ve temsilcilerin olduğu iller, üye sayısına göre sırasıyla İstanbul, Kocaeli, Kayseri, Tekirdağ’dır. Örgütlenme faaliyetini ağırlı olarak depo, antrepo alanında sürdürüyor. DGD-SEN kurulduğundan itibaren, çalışma koşullarının zorluğu ve insan hayatına uygunsuzluğu altında işçileri mağdur eden, bütün toplumsal olayları yakından izlemiş, hukuksal süreçleri takip etmiş ve bütün işkolu işçilerini örgütlenmeye davet etmiş ve çalışmalarını sürdürdü. DGD-SEN’in özellikle İstanbul, Kocaeli, Kayseri’de üyelik sayısı artış göstermiştir. DGD-SEN, gemi yapımı ve deniz taşımacılığı, ardiye ve antrepoculuk sektöründeki bütün toplumsal olayları yakından izleyerek iş kolu barajını hızlıca aşmayı, eylemleri, direnişleriyle işçi örgütlülüğünü kuvvetlendirmeyi hedef edindi. |
(EMK)