Temiz Hava Hakkı Platformu’nun (THHP) 2024 yılı Kara Raporu’na göre, 2023 yılında deprem bölgesinde kritik bir hava kirliliği artışı yaşandı.
Özellikle bina enkazlarının kaldırılması, yeni yıkımların gerçekleştirilmesi ve molozların taşınması gibi süreçler, hava kalitesinin bozulmasına neden oldu.
Maraş, Malatya, Hatay ve Adıyaman gibi kentlerde partikül madde (PM) kirliliğinde büyük bir artış tespit edildi.
Çevre mühendisi ve iklim uzmanı, Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Deniz Gümüşel ile deprem bölgesindeki hava kirliliğindeki artışı ve nedenlerini konuştuk.
PM2.5 oranında artış
“Partikül maddeler, özellikle PM2.5 dediğimiz ince toz parçacıkları, solunum yollarına girerek akciğerlere kadar ulaşabiliyor ve hatta doğrudan kana karışabiliyor. Bu kirlilik, başta solunum hastalıkları ve kanser olmak üzere ciddi sağlık riskleri yaratıyor,” diyen Gümüşel, açıklamasına şöyle devam etti:
“Deprem bölgesinde hava kirliliğine neden olan yeni bir faktör var: Hızla artan beton santralleri. Bu tesisler, çimento, kum, çakıl gibi malzemeleri kullanarak hazır beton üretiyor ve üretim sürecinde büyük miktarda toz salımına neden oluyor. Şu anda valilikler her bir projeyi ayrı ayrı değerlendiriyor. Ancak bir bölgede bir beton santrali varken, 1 km ileride bir diğeri, 500 metre ötede bir başkası bulunabiliyor. Bu santrallerin oluşturduğu toplam kirlilik, insan sağlığını tehdit edecek seviyelere ulaşıyor.

ÇED süreçlerindeki ihmal
“Antakya, Adıyaman, Malatya ve Maraş’ta toplam 58 beton santralinin kurulduğunu ve bu santrallerin tamamının Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci yürütülmeden faaliyet gösterdiğini biliyoruz.
“Santrallerin büyük bir kısmı yerleşim alanlarında veya çok yakınında bulunuyor. Bu durum, bölge halkının doğrudan toz kirliliğine maruz kalmasına neden oluyor. Ocak ayında Antakya’da yaptığımız ölçümler, santrallerin yakınında yaşayan insanların ulusal hava kalitesi mevzuatında belirtilen sınır değerlerin çok üzerinde partikül madde soluduğunu ortaya koydu. Türkiye’de hava kalitesi yönetmeliğine göre PM sınır değeri 40 µg/m³ iken, yaptığımız ölçümlerde bu değerin 1,5 katı yani 60 µg/m³’un üzerinde olduğunu gördük.
“Dolayısıyla, hem deprem bölgesindeki acil ihtiyaçlar hem de ülke genelinde devam eden kentsel dönüşüm süreci göz önüne alındığında, beton santralleriyle ilgili mevzuatta bir an önce gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor.”
Alınması gereken önlemler
Türkiye’deki beton santrallerinde uluslararası standartlara uygun düzenlemelerin hızla hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyen Gümüşel, çözüm önerilerini şöyle açıkladı:
“Tabii ki bu sorunların bir çözümü var, hiçbir şey çözümsüz değil. Bölgede adeta mantar gibi çoğalan ve hızla yaygınlaşan beton santrallerinin etkilerinin entegre ve kümülatif bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Yani her bir tesisin yarattığı kirliliği ayrı ayrı değil, tüm tesislerin toplam etkisini göz önünde bulundurarak hesaplamak önemli. Eğer bu kirlilik seviyesi halk sağlığına zarar verebilecek limitlerin üzerindeyse, bu projelere izin verilmemesi gerekiyor.

Hatay’da nefes alınan tek yeşil alana da santral yapıldı
“Santrallerin şehir içinde değil, yerleşim alanlarından uzak noktalara kurulması sağlanmalı. İnşaat şirketleri için taşıma maliyeti artsa da halk sağlığı öncelikli olmalı. Türkiye’de beton santrallerine özgü belirlenmiş toz emisyon sınır değerleri bulunmuyor. ABD gibi ülkelerde bu tesisler için belirlenmiş sınırlar ve özel filtreleme teknolojileri mevcut. Türkiye’de de benzer düzenlemeler acilen hayata geçirilmeli.
“Maraş özelinde değerlendirdiğimizde, Afşin-Elbistan Termik Santralleri’nin bölgedeki hava kirliliğini önemli ölçüde artırdığını biliyoruz. Kömür madeni sahasında meydana gelen heyelan nedeniyle B santralinin üretimi geçici olarak durmuş olsa da, raporlar bu santrallerin hava kirliliği üzerindeki etkisinin büyük olduğunu ortaya koyuyor. Şimdi aynı bölgede yeni bir termik santral projesi daha planlanıyor. Bunu bölge halkı da, yerel yönetimler de istemiyor.
“Deprem bölgesinde artan hava kirliliği, enkaz kaldırma çalışmaları ve yeni kurulan enerji ve sanayi tesisleri nedeniyle halk sağlığı açısından ciddi riskler barındırıyor. Düzenli sağlık taramaları, enerji ve sanayi tesislerinin çevresel etkilerinin bütüncül şekilde değerlendirilmesi ve uluslararası standartlara uygun hava kirliliği yönetmeliklerinin hızla hayata geçirilmesi gerekiyor.”
Temiz Hava Hakkı Platformu hakkında
Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) sağlık, doğa koruma ve iklim alanlarında çalışan 15 sivil toplum kuruluşu ve meslek örgütünün bir araya gelmesiyle 2015 Haziran ayında çalışmalarına başladı. Platformun amacı, başta enerji ve sanayi kaynaklı çevresel kirleticilere bağlı olarak ortaya çıkan hava kirliliğinin azaltılması, halk sağlığının korunması ve temiz hava hakkının savunulması için çalışmalar yapmak.
Platformun bileşenleri ise şöyle: Çevre için Hekimler Derneği, Doğal Hayatı Koruma Vakfı, Greenpeace Türkiye, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, İklim İçin 350 Derneği, İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği, Temiz Hava Hakkı Derneği, Türk Nöroloji Derneği, Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği, Türk Tabipleri Birliği, Yeşil Barış Hukuk Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, Yuva Derneği, Avrupa İklim Eylem Ağı, Sağlık ve Çevre Birliği. (TY)