Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin 2010 yılının son grup toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi.
"Cemevine yapılan saldırının BDP ile ilişkilendirilmesi hakarettir"
Demirtaş, konuşmasına İstanbul Başakşehir'de bir cemevine yönelik saldırıyı kınayarak başladı; saldırının BDP ile ilişkilendirilmesini "hakaret" olarak nitelendirdi.
Sorumluların hızla ortaya çıkarılmasını isteyen Demirtaş, "Oraya yapılan saldırı, Maraş'ta, Çorum'da Sivas'ta Gazi Mahallesi'nde oynanan oyunların bir kez daha sahneye konulması girişimidir'' dedi.
"İktidar kolluk gücünü kullanıyor"
Demirtaş, askeri darbelerin ardından işkencehaneleriyle anılan Otağ-ı Hümayun binasının insan hakları müzesine dönüştürülmesini isteyen Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) üye ve yöneticilerine yönelik polis müdahalesini de kınadı. İktidarın, elindeki kolluk gücünü, kendisine yönelik en küçük muhalefete dahi kullanmaktan geri durmadığını savundu.
"Hükümet silikozis hastalarına ilişkin olumlu adım atmıyor"
Slikozis hastalarının sorunlarına da değinen Demirtaş, bu konuda kanun teklifleri hazırladıklarını, araştırma önergeleri sunduklarını, ancak hükümetin herhangi olumlu bir adım atmadığını hatırlattı. Torba Yasa'da yer alan düzenlemeyi eleştiren Demirtaş, silikozis hastalarının yoksul ve özürlü grubuna dahil ederek 100-200 TL gibi bir rakama mahkum edilmesini onaylamadıklarını belirtti.
"İki dilde eğitim olsa ne olur, beş dilde olsa ne olur?"
2011 bütçesinde bölgelerarası gelişmiş farkını giderecek düzenlemeler öngörülmediğini kaydeden Demirtaş, halen okullarda 80-90 kişilik sınıflar olduğunu belirterek "Bu şartlarda iki dilde eğitim olsa ne olur beş dilde olsa ne olur. Her bir okulu yapmanız için uçurduğunuz bir F-16'yı uçurmaktan vazgeçseniz yeterli. Bırakın bombayı silahı. Uçağın benzinine harcadığınız parayı okula harcasanız sorun çözülür. Mesele kaynak sorunu değil, paylaşılması değerlendirilmesi sorunudur" diye konuştu.
"Zengin ekonomik özerkliğini ilan etmiş, itiraz yok"
Türkiye'de nüfusun yüzde 20'sinin gelirin yüzde 47'sini aldığını, en yoksul dilimin ise yüzde 5.8'ini aldığını söyleyen Demirtaş, şöyle konuştu:
"Halk, 'yoksul ve zengin' diye bölünmüş zaten. Buna ses çıkaran da yok. Sermaye kesimi özerkliğini ilan etmiş, onlara karşı neden kıyamet koparmıyorsunuz? Asıl ülkenin bölünmesi budur işte.
Tarım ve hayvancılık sektörünü Başbakan anlata anlata bitiremiyor. Kendileri 'çiftçinin evine misafir oluyormuş da muhalefet misafir olmadığı için bilmiyormuş.' Ben söyleyeyim, bugünlerde çiftçinin evine misafir olan bir tek kişi var, o da icra memuru. Başka misafir yok. Çiftçinin elinde bir tavuk var onu da icra memuruna kesip vermek dışında bir şeyi kalmadı."
"Demokratik özerlik, Türkiye'nin birlik modeli"
Türkiye'de her bir bölgenin kendi yerel kaynaklarını, merkezi hükümetin koordinesinde kullanarak ekonomik sorunlarını çözebileceğini anlatan Demirtaş, bu nedenle demokratik özerklik projesinin işsizliğe de çare olabileceğini söyledi.
Yerinden yönetim modelinin Türkiye'nin geciktirebileceği bir öneri olmadığını ileri süren Demirtaş, "Özerklik, bir Türkiye'nin birlik modelidir" diye konuştu:
"72 milyonluk Türkiye, sadece Başbakan'ın iki dudağının arasından yönetilemez. Artık herkes yönetime katılmak istiyor. Özerkliğe karşı çıkanlara soruyorum, acaba hayatınız boyunca oy vermek dışında bir kez bile yönetime katıldınız mı?
Demokratik özerklik projesini tartışmaktan kimse kaçamaz, kaçamayacak. Böyle bir yönetim modeli eğitimde dil sorunlarını da çözer. Her bölge kendi içinde kültürel eğitim ihtiyacını karşılayacak düzenlemeyi kendisi yapar. Neyse o bölgenin ihtiyacı, hangi dillerde eğitime ihtiyaç varsa o kadar kitap basar, okul açar. Hangi bölge kendi bütçesini nasıl yatırımına dönüştürmek istiyorsa, belediyeler kendi meclislerinde karar verir.
Hükümet, Ankara bunları koordine eder sadece. Böylece yönetime ortak olurlar: O zaman herkse kendini gerçek vatandaş olarak hisseder, devletine ülkesine bağlı hale gelir. Bu nedenle özerklik bir Türkiye'nin birlik modelidir.
"Ben bu ülke için canımı veririm, sen neyini verirsin Başbakan?"
Demirtaş, iki dil tartışmalarında hükümetten gelen tepkileri "Bir muhalefetin partisinin eş genel başkanı olarak hükümetin bu duruma düşmesini istemezdim. Maskesinin bu şekilde düşmesini istemezdim" sözleriyle eleştirdi.
Başbakan Erdoğan'ın açılımla ilgili Dolmabahçe'de yaptığı toplantıları hatırlatan Demirtaş, Başbakan Erdoğan'a "Sorunun ismi Kürt Sorunu. Kürdün kendisi öneri yapıyor, buna provokasyon diyor. Böyle bir anlayışla nasıl sorun çözülecek? Bu vahim tabloya bakıp üzülüyoruz. Bir ülkenin başbakanı alacağı oyu ülkesinden daha değerli görebilir mi? Ben açıkça söylüyorum, Ben bu ülke için canımı veririm, sen neyini verirsin Sayın Başbakan" diye seslendi.
"Hükümetin ne projesi vardı da baltaladık?"
Demirtaş, Kürt sorununun Türkiye'nin 87 yıldır gündemini en çok meşgul eden sorun olduğunu, çözümü için samimiyet ve ciddiyet gerektiğini dile getirdi; BDP'nin demokratik özerklik projesinin beğenilmeyebileceğini ancak bunun karşısında öneri ve proje konulması gerektiğini söyledi:
Demirtaş, "Demokratik süreci baltaladınız' deniyor. Ben merak ediyorum, nasıl bir süreç yürüyordu ki baltalamış olduk? Ortada proje ya da süreç yok ki baltalansın. BDP çözüm önerisi ortaya koydu. Onların torbaları boş. Tezgah, provokasyon nitelemeleri bu yüzden."
"Anadil bölmez, ırkçı, şoven dil böler"
Demirtaş, Genelkurmay Başkanlığının partilerine yönelik olarak bildiri yayımladığında hükümetin ses çıkarmadığını savunarak ''İddia ediyorum, Genelkurmay bildirisi, hükümetin bilgisi ve onayı dahilinde yapılmıştır. Eline geçirdiği vesayeti bile muhaliflerine karşı kullanan bir hükümet anlayışı var'' dedi.
Anadilde eğitimin Türkiye'yi böleceğine ilişkin görüşleri de değerlendiren Demirtaş "Anadilde eğitim bölmez, ırkçı, saldırgan, şoven dil böler. Ama ısrarla oya tahvil etmek için bölündü bölünüyor paranoyası yaratıyorlar. Bir şeyi 40 kez söylersen gerçekleşir. Bu halk bölünmek istemiyor. 'Anadilimle ülkemde eşitçe, özgürce yaşayacağım' diyor. Ama bunlar illa da bölünecek diyor. Çünkü sorun çözülürse, bunların yalanları ortaya çıkacak. Bakın bunlar Kürt sorununda ne hatalar yapmışlar, bunlar yazıldığında Türkiye halkı bunlara oy değil, günahını vermeyecek" diye konuştu.
"O gün mazlumdu, bugün zalimlerin koltuğunda"
Hükümetin "Özerklik projesi çirkin bir tezgah" şeklindeki açıklamalarını da hatırlatan Demirtaş, Başbakan'ın 1993'te yayımlanan 2. Cumhuriyet Tartışmaları isimli kitapta yer alan görüşlerinden alıntılar yaptı.
Demirtaş, kitapta, Erdoğan ile yapılmış bir röportaja yer verildiğini belirterek, Erdoğan'ın bu röportajda, ''Kürtlerin ayrı yaşaması istemesi halinde, Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabileceğini'' söylediğini belirtti:
"Soruyorlar; 'Kürtler milli yapı içinde olmak istemezlerse ne olacak?' diye. Recep Tayyip Erdoğan diyor ki; 'Onun kararını halk verecek'. 'Kürtler ayrı yaşamak istiyoruz derlerse' diye soruyorlar. Cevap; 'Bu durumda belki Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabilir' oluyor. Nereden nereye? Bu çözüm önerisini 1993'te söylemişsin. Kimse de sana tezgahçı, provokatör bölücü dememiş, demişse de yanlış yapmış."
"Yine aynı röportajda 'Türkiye Türklerindir yanlıştır' demiş. 'Türkiye, Türkiye'de yaşayan herkesin' demiş. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. 1993 'te bunları biz söylesek kıyamet kopardı. 1993'teki Recep Tayyip Erdoğan'ı kutluyoruz, cesaret etmiş söylemiş. Ne değişti o günden bu güne. O gün başbakan değildi. İktidar sahibi, muktedir değildi mazlumdu. Bugün zalimlerin koltuğunda, bu değişti. Yoksa Kürtler aynı Kürtler, Türkiye aynı Türkiye. Değişen; Recep Tayyip Erdoğan'ın başına sadece Başbakan sıfatı geldi."
"Başbakan Kenan Evren'in bile gerisinde"
Seçim barajının antidemokratik olduğunu ancak Başbakan Erdoğan'ın, seçim barajını kendilerinin getirmediğini söylediğini belirten Demirtaş, ''Biz getirmedik, biz kaldırmayız diye bir anlayış olur mu? O zaman önümüzdeki seçimlerde Kenan Evren'i getirin Başbakan yapın o kaldırsın seçim barajını, çünkü o koydu barajı'' dedi.
Hükümetin özelleştirme politikasını da eleştiren Demirtaş, Erdoğan'ın, "Ben bu ülkede ameliyata izin vermem" dediğini anımsatarak, ''Ülkenin çeyreğini satmışsın zaten. Parayla satmışsın. Ameliyat budur işte. Sen ameliyatı yapmışsın, üstelik organları satmışsın'' diye konuştu.(BB)