Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) İstanbul İl yöneticisi Asiye Kolçak, iki aydır önce üniversite öğrencilerinin "Kürtçe seçmeli ders olsun" talebiyle rektörlüklere dilekçe vermeleriyle başlayan daha sonra ilköğretimde çocukları olan velilerin milli eğitim müdürlüklerine başvurularıyla süren kampanyayla ilgili böyle konuşuyor.
Kolçak; kampanyayı Bianet'e değerlendirdi:
* Bu kampanyanın yıllardır Türkiye'nin demokratikleşmesinde bir engel olarak duran Kürt sorununa çözüm açısından önemli bir katkı olacağının düşünüyoruz.
* Ana dil önündeki bu antidemokratik hukuki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz.
* Dilekçe verdikleri için okuldan uzaklaştırılan, haklarında soruşturma açılan gençlerimize, kadınlarımıza uygulanan baskı ve şiddete son verilmesini istiyoruz.
20 bin dilekçe
17 üniversitede 20 bin kadar öğrencinin "Kürtçe seçmeli ders olsun" dilekçesi verdiği tahmin ediliyor. Dilekçe veren öğrencilerden gözaltına alınan ve tutuklananlar olduğu gibi kimilerinin dilekçeleri kabul edilmedi, verilen dilekçelerin geri alınması talep edildi, idari soruşturmalar açıldı.
Halen, sayıları net bilinmemekle birlikte "dilekçeci" velilerden tutuklananlar bulunuyor.
Yel: Ekmeği eşim aldı
Muhterem Yel, 28 yaşında, 12 yaşındaki oğlu öğrenci. "Eminönü İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü dilekçemizi kabul etmedi"diyor.
Yel, İstanbul'a geldiği ilk iki yıl boyunca Türkçe bilmediği için ne bakkala ne pazara gidebilmiş. Evin ekmeğini, akşam işten dönen eşinin aldığını anlatıyor. Dil nedeniyle komşularıyla da ilişki kuramayan genç kadın "ne doğru dürüst Türkçe öğrenebildim ne de kendi dilime sahip çıkabildim" diyor.
"Bu kampanyanın başarıya ulaşacağına inanıyorum. Çocuklarımızın geleceği için kampanyayı sonuna kadar destekliyorum."
Eldemir: Veli toplantısına gidemiyorum
Bir başka anne Kevser Eldemir de, 35, başvuruyu çocuklarının geleceği için yaptığını söylüyor. 8 yaşındaki kızı Rozerin okula başlayınca Türkçe öğrendiği için okul ortamında uyum sorunları yaşamış.
Büyük kızı ise 14 yaşında. Eldemir, iki dilin birbirine karıştığını düşünüyor.
"Dil problemi bana da yansıyor. Okulda yapılan veli toplantılarına bile gidemiyorum. Gittiğimde de zaten anlatılanları anlayamıyorum. Dilekçeler için herhangi bir engel bizim geri adım atmamıza neden değildir. Hakkımızı sonuna kadar savunacağız ve bu yolda ilerleyeceğiz."
Dede Gülmez: İsterim ki Kürtçe de
53 yaşındaki Nevzat Gülmez ise yedi yaşındaki torunu Tuğba için dilekçe başvurusunda bulunmuş. Onların evinde de sorun aynı gibi. Evde Kürtçe konuşulduğundan Tuğba okula gittiğinde Türkçe bilmiyormuş.
"Tuğba okula başladığında çok zorlandı. Torunum okulda günde altı saat ders görüyor. Bunun bir saati Kürtçe eğitime ayrılabilir. Okullarda İngilizce, Fransızca eğitim verilebiliyor. İsterim ki Kürtçe de verilsin. "
Dede Gülmez, "anadilde eğitimin kesinlikle bölücülüğü getirmez, tam tersine bütünleyici olduğunu düşünüyorum. Çünkü farklı diller, kültürler bir ülkenin zenginliğidir" diyor.
Tosun: PKK'ye endekslemek yanlış
Kampanya başladığından bu yana, hükümet düzeyinde de çok farklı görüşler dile getirildi. Koalisyonda, Anavatan Partisi (ANAP) Genel Başkanı Mesut Yılmaz, "dilekçe hakkının anayasal bir hak olduğunu" dile getirirken, diğer liderler "oyuna gelinmeyeceği" tarzında açıklamalar yaptılar.
Milli Güvenlik Kurul toplantısında, kampanyanın gündem maddelerinden biri olduğu basında yer aldı.
Hadep İstanbul İl Örgütü Kadın Kolları Başkanı Hümeyra Tusun, "Özellikle son iki üç yıldır barış ve demokrasiye yönelik bütün taleplerin PKK ye endekslemek doğru değildir. PKK istiyor diye barış ve demokrasiyi başka kimse istemeyecek diye bir kural yok" diyor.
Tosun, HADEP olarak, dil, din, ırk gözetmeksizin herkesin kendisini özgürce ifade edebileceği bir ülke hedeflediklerini söylüyor.
"Bugün Türkiye'de bir yasak varsa, bu ülkedeki herkesin sorunudur. Bu nedenle herkes kampanyaya sahip çıkmalıdır."
Tosun, "dilekçe" ile ilgili de şöyle konuşuyor: "Devlete dilekçe vermek her vatandaşın doğal hakkıdır. Dilekçedeki talepleri ancak dilekçe işleme girdikten sonra yasa dışı bir şey varsa dava açılabilir. Ancak daha dilekçeler verilmeden insanlar gözaltına alındı, bir çoğu da tu tutuklandı. Bu da ülkede demokrasinin ölçülerini, çifte standartlığını ortaya koyuyor. " (AK/ÖK/NM)