Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 29. duruşma periyodunun 2. oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde dün görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Ayna: Anadilde eğitim talep edebilirim
Duruşmada tutuksuz yargılanan siyasetçi Emine Ayna söz aldı:
“Ben Kürdüm, anadilde eğitim hakkı talebinde bulunabilirim. Bir yüzyıldır asimilasyon politikalarıyla Türk gibi yaşamam dayatılıyor. Türkçe ile bir problemim yok. Çok da seviyorum. Ancak neden anadilimi bilmeyeyim? Neden bu hak bana tanınmıyor?
Devlet anadili eğitimi vermiyor ama neden biz vermeyelim? Biz okul, üniversite açabiliriz’ demişim. Bu sözlerim suçlama konusu yapılmış. Bunun nesi yanlış? Şiddet içeriyor mu? Türkiye’nin aleyhine mi? Hayır. Bir ortamda bir düşünceyi ifade etmişim. Buradaki suçlama konusu ne gerçekten anlamıyorum.
“Demokratik özerklik neden suç olsun?”
Ayrıca, ‘Devleti anadil hakkını tanıması için zorlamalıyız’ şeklinde ifadeler de yer alıyor. Bunun neresi yanlış? Bir talebimiz olduğunda devletten isteyeceğiz. Ben siyaset yaparken böyle yaptım. Siyasi partinin etkinliklerinde bunu konuşmuşum. Peki, bunu nerede konuşacağım?
Ben neden burada siyaseti tercih etmişim? Çünkü burada Kürt sorunu ile ilgili cümle kurma şansı var. Demokratik özerklik neden suç olsun? Ayrıca bu sadece Kürtler ile ilgili bir kavram değil. Dünyanın pek çok yerinde özerklik var ve bu ülkeleri bölmedi. Küçük küçük mahalleler ve köyler kendi kaderleri hakkında karar veriyor. Belediyeler falan demeyin bana. Bunların kararını bir siyasi partinin başındaki veriyor, halk vermiyor. Asgari düzeyde demokrasi ile birçok ülkede denenmiş, tutmuş ve geliştiriyor. Çok basit; demokrasi geliştirir.
“Çözüm için Öcalan ile görüşeceksiniz”
İki kişi kavga ediyorsa barıştan söz edilebilir. PKK ve devlet savaşıyor. Barış olacaksa bunların arasında olur. Bu yüzden ‘Öcalan’a özgürlük’ dedim. Abdullah Öcalan ile niye görüşmeler kesildi? Yok Emine Ayna şöyle demiş, öbürü şöyle demiş. Halt etmiş Emine Ayna. Siz Emine Ayna’yı niye dinliyorsunuz?
Siz niye görüşmeleri kesiyorsunuz? Çözüm için Abdullah Öcalan ile görüşeceksiniz. Orada duruyor! Düşünsenize Çözüm Süreci bitmeseydi nasıl bir Türkiye’de yaşıyor olurduk? Neden ölümler bitmesin hem de bu kadar kolayken? ‘Öcalan’la görüşüp sorunu çözebilirsiniz’. Bunu panelde söylemişim, mitingde söylemişim. Bir şiddet çağrısı var mı, yok. Bunları ifade ettiğim için yargılanıyorum.
“Daha yıllarca acı çekmeyelim”
‘Siyaset öyle bir güçlensin ki silahlar sussun, artık konuşmasın’ demişim. Evet, silahlar sussun. Oradaki insanlar gelip siyaset yapsın ve silahın önü artık alınsın. Bundan nasıl örgüt üyesi çıkarırsınız? Peki, biz gençlere nasıl anlatacağız? Nasıl gelin siyaset yapın diyeceğiz? Onlara nasıl ‘taleplerinizi siyaset ile dillendirin’ diyeceğiz?
Kürtler var. Bombalanma devam ediyor. Hadi hepsini öldürdünüz, ne olacak, bitecek mi? Yeni bir örgüt çıkar. Bu siyasi ve sosyolojik bir gerçek. Düşünün bir insana kutu içinde evladının cenazesi veriliyor. Böyle olmaz, çözüm odaklı olmamız lazım.
Önümüzde deneyimler var. Bu deneyimlere bakarak daha yıllarca acı çekmeyelim. Örneğin İspanya, Güney Afrika önümüzde duruyor. Bu ülkeler bölünmedi, tam tersine geliştiler. Türkiye’nin en çok nefes aldığı yıllar hangi yıllardı? Çözümün, barışın konuşulduğu yıllardı. Şu anda yaşanan tüm krizlerin sebebi ise bu sürecin yok yere heba edilmesidir.”
Duruşma bugün devam edecek. (AS)