Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 29. duruşma periyodunun 1. oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde dün görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
“IŞİD’in saldırılarını önlemeye çalışıyorduk”
Duruşmaya Sincan Cezaevinde tutuklu bulunan siyasetçiler Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata, Nazmi Gür ve Günay Kubilay’ın yanı sıra diğer tutuklu siyasetçiler ile tutuksuz yargılanan Prof. Dr. Beyza Üstün ve izleyiciler katıldı.
Tutuksuz yargılanan siyasetçi Prof. Dr. Beyza Üstün yaptığı savunmaya, “İddia makamı mütalaa ile bir senaryo yazdı" diyerek başladı. "Biz neden buradayız?" diye soran Üstün, "Bunu size anlatacağım; kurgu tehlikeli bir şeydir. Gerçek olmayan kurgunun hayatları nasıl yok ettiğini anlatayım. Bu dava ve ardından açılan HDP kapatma davası halkların iradesine müdahaledir” diye konuştu.
Üstün, savunmasında şunları söyledi:
“Ben örgütlü bir insanım ve bir iradem var. Kimse bize diktede bulunamaz. Biz kadınlar, erkek egemen sisteme karşı mücadele ediyoruz. Biz bunu sadece siyasette değil, evimizde, partimizin içinde de yapıyoruz. Siyasetimiz gereği talimat almayız. Bu siyasi komplo, çok ürkütücü. Bu sadece bizim ile ilgili olmayacak, Türkiye siyasetine de etkisi olacak. Eğer bu bir karara dönüşürse, HDP kriminalize edilecek. Bu davaya delil olarak gösterilen dayanışma tweeti var. Dayanışma ile şiddete çağrı arasında ciddi fark vardır. Biz İŞİD saldırılarını önlemeye çalışıyorduk.
“HDP’nin tweet’inin azmettirme ile ilgisi yok”
6 Ekim’de bir şey olmadı. İktidar süreci yönetemedi ve 7 Ekim’de ölümler yaşanmaya başladı. Savcı bey sadece 37 kişiyi dosyaya almış. Bunun nedenini bilmiyoruz. Bir gün öğreniriz belki. HDP’nin attığı tweetin azmettirme ile bir ilgisi yok. AKP ve MHP’li siyasetçilerin HDP’li siyasetçilere yönelik söylemlerinin ardından Demirtaş’a ilişkin “idam” sloganları atıldı. Bu sloganlar ve AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ifadeleri dosyaya alınmalıdır.
“Savaşı önlemek için barışı istiyoruz”
Devlet destekli organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in Barış Akademisyenlerine dönük “Oluk oluk kanlarını akıtacağız” sözleridir azmettirmektir. Bu söylemler, geri alamayacağımız sonuçlar yaratır. Bunlardan biri Deniz Poyraz’dır.
Biz HDP olarak savaşı önlemek için çabalıyoruz. Ben ve arkadaşlarım halklara silah doğrultulduğunda ‘bu suça ortak olmayacağız’ dedik. Yıllarca bu ülkede sorumluluk aldık. Ülkemizde savaş istemediğimizi söyledik. Siyasi iktidar da ‘Öyle mi? Benim kararlarıma mı karşı çıkıyorsunuz?’ dedi.
Savaşı değil, savaşı önlemek için barışı istiyoruz. Eşit ve özgür yaşam için bir aradayız. Hepimiz farklı farklı düzlemden geliyoruz. Hepimiz farklı deneyimlerden geliyoruz ancak birlikte karar veriyoruz. Amacımız sadece barışın yaşanmasıdır. Kürt halkının sorunlarının demokratik olarak çözümü, kadınlara, çocuklara olan şiddet ve istismarı engellemek, işçilerin güvencesizliğine karşı haklarının kazanmasını savunuyoruz.
“Barışı esas aldığı için HDP’de buluştuk”
Biz katliamlara karşı siyaset yapıyoruz. Bu ülkeye demokrasi gelsin diye çabalıyoruz. Burada verilecek herhangi bir karar yaşama son derece etkide bulunacak.
Biz HDP olarak halklar ile birlikte katliamları önlemeye çalıştık ancak başaramadık. Çünkü hala çocuklar ölüyor. Bu katliamları yapanlar ise tatil yapıyor. Halkların, çocukların, kadınların ölmediği ve özgür bir ortamda yaşadığı bir ortamda yaşamak istiyoruz.
Barışı, insanca yaşam hakkını, Kürt sorunun demokratik çözümünü esas aldığı için HDP’de buluştuk. Meclis’te hem feministler vardır hem de Kürt Özgürlük Hareketi’nden gelenler vardır. Ekolojik mücadeleyi sürdürürken Marksist, eko-sosyalistler, eko-feministler de var.
“Çoğulcuyuz, birlikte hareket ediyoruz”
Biz son derece çoğulcuyuz. Yıllarca mücadele edenler olarak ortaklaşıyoruz, birlikte hareket ediyoruz. Ancak bize talimat verildiğini söyleniyor. Biz birbirimize talimat veremiyoruz. Başkası nasıl talimat verecek.
Hasankeyf’ten tutun Karadeniz’e kadar ekolojik perspektifte, yaşamı korumak için mücadele edenlerin yanında olduk, olmaya devam edeceğiz. Akbelen’de ormanlar kömür için katlediliyor. Oradaki termik santrallerin kömür ihtiyacı için yapılıyor.
Ormanlar doğal barajlardır, doğal arıtım sistemidir. Üzerinden ne kadar kirlilik varsa yutar ve oksijen verir. Demek ki artık daha az oksijen alacağız. Biz bunu görürken, sessiz kalamazdık.
“Bu davayı sonlandırın”
Demokrasiyi güçlendirmek hepimizin sorumluluğudur. Doğayı, bir arada eşit ve özgür yaşamı koruma konusunda kararlıyım. Kapitalizm ve patriyarkaya karşı siyaset yaparken, özgürlüğümüzü elimizden almak ile tehdit etmeyin.
HDP’nin politikalarını ortadan kaldırmak için siyasi iktidarın yaptığı saldırıları meşrulaştırmayın. Vereceğiniz karar sadece ben ve siyasetçiler ile ilgili olmayacak. Kararınız aynı zamanda sizin geleceğiniz ile ilgili olacak. Hukukun ve bilimin ilkelerine aykırı olan bu davayı sonlandırın.”
Duruşma bugün devam edecek. (AS)