|
Çocuk dostu, çocukların katıldığı bir medyanın nasıl yaratılabileceğini tartışırken, eğitmenler de, katılımcılar da çocukların medyada hep sorunla eşleştirildiğine dikkat çektiler.
Belki de -daha önceki eğitimlere göre- kadın katılımcıların sayısının çokluğu sayesinde, Adana'da "suçlu çocuk" klişesi neredeyse hiç tartışılmadı.
Adana, Gaziantep, İskenderun, Kahramanmaraş, Mersin ve Osmaniye'den 40'ı aşkın yerel medya temsilcisi, avukat ve sivil toplum örgütü üyesi, medyanın bu yaygın çocuk hakları ihlalini ilk aşamada saptadıktan sonra, çocukların seslerini nasıl duyurabileceklerini tartışmaya girişti.
Habercilerin tartıştığı bir başka konu da, resmi ağızlardan gelen bilgilerin nasıl çocuk hakları ihlali içerebildiği ve gazetecilerin bu ihlaller karşısında neler yapabilecekleriydi.
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Doç. Dr. Gülgün Tosun, "Çocuklar medyada olumsuz özellikleriyle yer almak istemez" diyordu; ardından Değirmencioğlu ekliyordu: "Çocukların zor hallerini gösterenler yerine etkin oldukları halleri gösteren fotoğraflara, yayınlara ihtiyaç var" diyordu. "Hayatlarının her haliyle görünür olmak istiyorlar."
Gazeteci ve Galatasaray Üniversitesi öğretim elemanı Ragıp Duran'sa, "Çocuğun bağımsız bir birey, kişili olarak kabul edilmesi"nin zorunluluğunu vurguluyordu.
"Ezberimizi bozmuş olduk"
Gaziantep Beyaz Sayfa gazetesinden Murat Güreş, eğitimin sonundaki değerlendirme konuşmasında "Çocuğu görünür kılmak adına önemli bir çalışma oldu. Özellikle hukuki anlamda ezberimizi bozmuş olduk" diyordu.
Çocuklarla ilgili sık sık haber yapan Bugün Mersin gazetesinden Mihriban Amanoğlu da, "Özenli olduğumu düşündüğüm bir konuda çok şey öğrendim" dedi.
Hosta: Çocuk dilini en iyi yerel medya oluşturabilir
UNICEF İletişim Programı Sorumlusu Sema Hosta, örgütün 2006-2013 arası geçerli olan 5 yıllık Yeni Ülke Programı'nı tanıtırken, ana amaçlarının "çocukların kendi seslerini duyurması, bir çocuk dili oluşturmak" olduğunu söyledi. Hosta, yerel medyanın uluslal medyaya göre insanlara daha yakın olduğunu belirtti ve "Çocuk dilini oluşturmayı en iyi siz yapabilirsiniz" dedi.
Onat: Medya, çocuğun haklarına ulaşmasında asli unsurdur
Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni (ÇHS) ve çocuk haklarıyla ilgili mevzuatı anlatan Antalya Barosu avukatlarından Yasemin Onat, Medya, çocuğun temel haklarına, yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarına ulaşmasında, anne baba kadar sorumludur" dedi.
Onat'ın yönetimindeki atölye çalışmasındaysa, katılımcılar, çocukların, ailelerin, toplumun ve medya kuruluşlarının medyadan ne beklediğini saptamaya çalıştı.
Çalışmanın sonucunda, medyadan beklentiler şöyleydi:
Çocuklar: Fikirlerinin sorulmasını, haklarına saygı gösterilmesini, kendilerine değer verilmesini, teşhir ve istismar edilmemeyi, olumlu örneklerle haberlerin öznesi olmayı bekliyorlar.
Aileler: Çocuğun teşhir edilmemesini, damgalanmamasını, rencide edilmemesini ve desteklenmesini bekliyorlar.
Onat, ÇHS'nin medyaya getirdiği iki önemli yükümlülüğe daha dikkat çekti:
* Çocukların gereksinimine uygun haberler yapılması ve çocukların bunlara ulaşabilmesi.
* Zarar verici ve damgalayıcı haberlerin yapılamaması.
Onat, son olarak suçlu çocuk veya sokak çocuğu ifadelerinin de kullanılamayacağını, bunların yerine "suça itilmiş çocuk" ve "sokağa itilmiş" ya da ""sokakta yaşama/çalışma riski olan çocuk" denmesi gerektiğini anlattı.
Tosun: Gazeteciler çocuk dostu medyayı yaratmak için çalışmalı
Gülgün Tosun, haber örnekleriyle medyada çocuk haklarının nasıl ihlal edildiğini gösterdi ve gazetecilerin çocuk dostu medyanın yaratılması için çalışması gerektiğini söyledi.
Haberin doğası itibarıyla gerçek olmadığına, tarafsız olmadığına dikkat çeken Tosun, haberin gerçeğin yerine geçmesiyle hakların gözardı edildiğini vurguladı.
"Taraf olacaksanız, yurttaşın, hakların tarafında olun."
Tosun, "Mikrofonu çocuklara uzatın" dedi; çocukların haklarını gözeten haberciliğin, çocukların sesi olmakla bağlantılı olduğunu söyledi.
Tosun çocuk dostu medyanın yaratılmasında şu konuların önemli olduğunu söyledi:
* Çocuk haklarını gündemde tutmak
* Çocuğu değil, haklarını ihlal eden süreçleri teşhir etmek
* Çocuklarla ilgili yaygın imgenin (imajın) nasıl iyileştirilebileceğini,
* Çocukların medyaya katılımının nasıl sağlanacağını,
* Çocukların zararlı etkilerden nasıl korunabileceğini araştırmak.
"Resmi ağızlardan gelen bilgiyi tek doğru kabul etmeyin"
Tosun, çocuk haklarını ihlal eden haberlerin çoğunda, gazetecilerin haberi, polisin, kolluk kuvvetlerinin veya mülki idare amirlerinin verdiği bilgileri tek doğru kabul ederek kurduğunu gösterdi ve uyardı:
"Haberde dengelilik ilkesini gözetmek gerek."
Bir katılımcının "Valilikten gelen bir bülteni araştırma imkanımız" olmuyor demesi üzerine yükselen ilk ses, "Araştırma yapamayacaksa, gazetecilik yapmanın ne anlamı var?"dı.
Gazeteciler, resmi ağızlardan gelen bilgilerin araştırılması gerektiğinde hemfikirdiler.
Gaziantep Türkiyem gazetesinden Ahmet Orhan, idari birimlerin yerel medya üzerindeki baskısına dikkat çekti:
"Yönetimleri eleştirirken korkuyoruz. Gücümüz yok; ulusal basınla uğraşamıyorlar, ama yerel basını tehdit ediyorlar."
Katılımcıların dikkat çektiği bir başka konu da ekonomik baskıydı:
"Hukuken haklı çıksak da, ekonomik olarak zarar görebiliyoruz."
Tosun'un çocukları damgalayan, teşhir eden haber örnekleri üzerine tartışmada, Osmaniye Bahçenin Sesi gazetesinden Özay Doğan'ın saptaması ilginçti:
"Çocuklar kendini savunamadığı için, onları mağdur edenler değil, çocuklar üzerinden haber yapılıyor. Haberi yaptığınızda, 'mağdur eden yetişkin dava açabilir, belki de güçlü biridir' diye düşünülebiliyor."
Tosun da, örneklerle, çocuk haklarının ihlal edilmesi durumunda, birçok dava açılabildiğini anımsattı.
Değirmencioğlu: Katılımın yolu çocuklarla birlikte çalışmak
Serdar Değirmencioğlu da, "Sorunu olan çocuklar üzerinden haber yapmanın, yalnızca buna odaklanmanın magazin haberciliği olduğunu" söyledi ve kaçırılan çocuk haberlerinin dördüncü sınıf çocukların sokağa çıkmalarını nasıl engellediğini örnek olarak verdi.
Değirmencioğlu, çocukların katılım hakkı uyarınca medyaya nasıl katılabileceğinden söz ederken, "Medyanın sürdürülebilirliği, çocukların katılımından geçiyor" dedi.
"Medya çocuğa yakın durmak zorunda. Bu olursa, çocuklar da medyayı ciddiye alabilir."
Adana Radyo Dünya'dan Fatih Demir de, bia2'nin yerel medyalar için hazırladığı "Çocuk Radyosu" programlarını kullanmaya başladıklarından beri, çocuk dinleyicilerinin sayısında artış olduğunu söyledi. Demir, programlarla birlikte reklam gelirlerinde artış olduğunu da ekledi.
Demircioğlu, çocukların katıldığı yayınların Türkiye'deki ve dünyadaki örneklerini verdi; gazetecilere "Siz bunu yapar mıydınız?" diye sordu.
Yanıt, Özay Doğan'dan geldi:
"Evet; çünkü çocuklar hiçbir şeyden korkmuyor. Bazı şeyleri öyle güzel, öyle yalın anlatıyorlar ki..."
Neden bütün kuşları öldürüyorlar?
Ragıp Duran, BM'nin üç örgütü UNICEF, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FOA), karşısında en çok çocukların savunmasın olduğu kuş gribiyle ilgili yayınlara yönelik rehberini anlattı; "Gazetecinin bilgilendirme sorumluluğu ve yöntemi, bütün pandemik (yaygın salgın) durumlarda geçerlidir" dedi.
Duran, doğru haberi doğru zamanda vermenin, karmaşık görünen bilgileri herkesin anlayabileceği, doğru ve basit bir şekilde kaleme almanın öneminden bahsetti.
Molada, katılımcıların çocuklarından Nazım ve Türkbey, Ragıp Duran'la kuş gribi üzerinde konuşmaya başladı.
Sordukları soru, Türkiye'deki itlaflarla ilgili en yalın, en çarpıcı soruydu belki de:
"Neden bütün kuşları öldürüyorlar?"
Duran: Röportajda çocukların ve anne babanın rızası şart
Duran, daha sonra, çocuklarla görüşmelerde, gazetecilerin dikkat etmesi gerekenleri sıraladı:
* Çocuk bağımsız bir birey olarak kabul edilmeli.
* Mekan gazetecinin değil, çocuğun doğal mekanı olmalı
* Çocuğun ve anne babasının rızası alınmalı.
* Sade anlaşılabilir bir dil kullanılmalı. Kısa, net sorular sorulmalı.
* Yönlendirici soru sorulmamalı.
* Çocuğun mahremiyetine saygı gösterilmeli.
* Acılarını anımsatacak, olumsuzluğa sürükleyecek sorular sorulmamalı.
Katılımcılar, daha sonra gazeteci Ahmet Şık'ın yönettiği atölye çalışmasında, yaygın medyada yer alan bir haberi analiz edip ihlal edilen çocuk haklarını saptadılar; haberi yeniden yazdılar.
En çok dikkat çekilen ihlal, 12 yaşından küçük çocukların cezai sorumluluğunun bulunmamasına karşın, haberlerde yer alan suçlayıcı, damgalayıcı ifadeler, suça itilmişliğin üzerini örten dil, haberin kolluk kuvvetlerinin gözüyle yapılmış olması ve çocuğun teşhir edilmiş olmasıydı.
Osmaniye Haber gazetesinden Hafize Kurt'un çalışma sonrası söyledikleri, çarpıcıydı:
"Bu çalışmayı yapmamış olsaydım, bu örnek haberi önüme geldiği gibi yayınlar, kim bilir ardından buna benzer ne haberler yapardım." (TK)
Katılımcılar
Adana:
Sema Erdoğan (Radyo Başkent), Özgür Onar (Turuncu Beyaz), Süreyya Uri (İlk Haber), Av. Arzu Bilge (Adana Barosu Çocuk Hakları Komisyonu), Fatih Demir (Radyo Dünya), Erdoğan Güven (Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü), Mazlum Vesek (İlkhaber), Çağlar Kaya (DHA), Zafer Erer (Kent TV), Aykut Ünlüpınar (AA), Av. Fatma Doğucu Öncül (Adana Barosu), Mehmet Şahin (Cihan), Av. Şefika Ekinoğlu (), Tunay Dağlı (DHA), Miray Şensert (Adana Haber Gazetesi), Av. Hatice Canhilal (Adana Barosu)
Gaziantep:
Nihat Düzgün (Baba Ajans), Murat Güreş (Beyaz Sayfa Gazetesi), Murat Doğan (Gaziantep Sokak Çocukları Tiyatro Gurubu), Haşim Seviniş (Büyük Şehir Belediye Basını), Selim Bacaksız (Yerel Vizyon Gazetesi), Hüseyin Küpeli (Oluşum Gazetesi), Abdullah Aslan (Ses Halkın Gazetesi), Yunus Emre Alıcı (Vizyon Ajans), Semra Öztürk (Ekspres Gazetesi), Hatice Miç (Doğuş Gazetesi), Mehmet Taşçı (Olay Tv), Yeliz Erkaya (Oluşum Medya), Cihan Yılmaz ("Şahinbey Belediyesi Özel Kalem Müdürü"), Ahmet Orhan (Türkiyem Gazetesi), Doğan Yalçın (Pusula Gazetesi), Mehmet Kılıç ( Nizip Gazetesi), Müslüm Çelik ("Halkın Sesi Gazetesi"), Ahmet Aksoy (Oluşum Gazetesi)
İskenderun:
Ersen Korkmaz (Demokrat Gazetesi)
Mersin:
Mihriban Amanoğlu (Bugün Mersin Gazetesi)
Osmaniye:
Özay Doğan (Bahçenin Sesi Gazetesi), Hafize Kurt (Haber Gazetesi)