Haberlerde olayın taraflarının çocuklar olduğu, "okullarda arttığı" söylenen şiddetin toplumu kuşatan şiddet döngüsünden bağımsız olamayacağı, dahası cinayetin bir bireysel silahlanma sorununun dolaysız ürünü olduğu da unutuldu.
Göregenli: "Kız meselesi" denilerek şiddet yeniden üretiliyor
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Melek Göregenli, "kadın/kız meselesi" kavramıyla "cinsler arası ilişki"nin bir paylaşım alanı olarak adlandırıldığını ve "kız meselesi" yüzünden denilerek her olayla birlikte şiddetin kültürel bir kodlamayla yeniden üretildiğini belirtiyor.
"Çocuklar şiddetin aktörleri gibi gösteriliyor. Oysa çocuklar genel bir şiddet bağlamının ve kültürünün kurbanları. Çocukların aşk ve kız meselesi yüzünden cinayet işlemeyi meşru göreceği bir değerler sistemi yaratılıyor."
Dalkıran: Çözüm uzun vadeli şiddetsizlik kampanyası
Uluslararası Af Örgütü Silahsızlanma Kampanyası'nın yürütücülerinden Özlem Dalkıran ise olayın "kız meselesi", "Polat'ı seyrettiler böyle oldu" gibi yaklaşımlarla basite indirgendiği ve bunun da sorunun ciddiye alınmadığının göstergesi olduğu görüşünde.
"Sadece Kurtlar Vadisi yüzünden bir sene içinde bu kadar çok şiddet olmaz" diyor Dalkıran. "Bunun altyapısı çok daha da derinde. Şiddet içinde yaşayan, şiddetten başka alternatif görmeyen çocukların başvurabileceği tek çözüm yolu şiddet."
Dalkıran, erken çocukluk döneminden başlayan "toplumsal cinsiyet eşitliği" ve "çok kültürlülük anlayışı"yla uzun vadeli bir şiddetsizlik kampanyası gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Onat: Masumiyet karinesi ihlal edildi
Antalya Barosu Çocuk Hakları Merkezi'nden avukat Yasemin Onat da, olayı birinci sayfalarına ve manşetlerine taşıyan medyanın, çocukları korumak yerine daha önce birçok olayda olduğu gibi "damgalama yoluna gittiği" ve "çocuğun yüksek yararı"nı görmezden geldiğini söylüyor.
Olayın ardından vali vekili, Emniyet müdürü ve cumhuriyet savcısının "cinayeti kimin işlediğini biliyoruz" açıklamalarının Anayasa'ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ilkelerine aykırı olduğunu belirten Onat, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini belirtiyor ve ekliyor: "Suçluluğu yargı kararıyla sabit oluncaya kadar her kişi masumdur."
Öğrenciler toprağa verildi, zanlı teslim oldu
Samsun Anadolu Lisesi 10'uncu sınıf öğrencisi Cihan Semizoğlu (17) ve 9'uncu sınıf öğrencisi Ahmet Genç, (16) dün (25 Mayıs) okula giderken Samsun Doğum ve Çocuk Hastanesi önünde uğradıkları silahlı saldırı sonucu ölmüşlerdi .
İki öğrenci evlerinin önünde düzenlenen törenin ardından toprağa verildi.
Katil zanlısı olarak aranan lise öğrencisi de dün gece silahıyla birlikte teslim oldu.
Samsun Anadolu Lisesi öğrencileri bugün toprağa verilecek arkadaşlarının öldürülmesini protesto için yürüyüş yaptı.
Göregenli: İnsanlar kendi şiddete dayalı çözümlerini üretiyorlar
Prof. Dr. Melek Göregenli, son 20 yılda şiddetin günlük hayatta yaygınlaştığını ve ortalıkta çok fazla silah ve şiddet aleti olduğunu söylüyor.
Hayatın her alanında insanların kendi şiddete dayalı çözümlerini üretmeye başladıklarını ifade eden Göregenli Samsun'daki olayda da bu noktaya bakılması gerektiğini düşünüyor.
"Hayata bir şekilde şiddetle müdahale, kendi istediği yönde hayatı kişisel ve toplumsal olarak değiştirmenin yaygın bir yolu haline gelmeye başladı. Herkes bir şekilde güç tesisi peşinde."
Ergenlerde aynı olgunun başka boyutlarda göründüğünü ifade eden Göregenli, "Çocuklar hayatı nasıl yaşıyorlarsa aşkı da öyle yaşıyorlar ve 'aşka ilişkin adalet'i de öyle algılıyorlar. Bu olayda da gücün, erkekliğin ve sahip olmanın statü kazandıran değerler olarak görülmesi ve bundan kaynaklanan bir adaletsizlik algısı var" diyor.
Onat: Medya çocukları korumak yerine yine afişe etti
Avukat Yasemin Onat ise, olayın mağdurları ve zanlısının çocuk olmalarının kanun uygulayıcılar ve medya tarafından göz ardı edildiği kanısında. Onat, medyada yer alan haberlerdeki başlıklar, haber kurgusu ve kullanılan fotoğraflarla çocukların ulusal ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan haklarının ihlal edildiğini belirtiyor.
"Basın Kanunu 21. madde gereğince 'Çocukla ilgili her türlü haberde çocuğun kimliğinin yayınlanması yasaktır.' Aynı şekilde Çocuk Koruma Kanunu'nun (ÇKK) 4. maddesinde 'Çocukla ilgili haberlerde kimliğe ilişkin hususlara azami özen gösterilmesi' gerekliliğini vurgulanıyor" diyor Onat.
Onat, Vatan ve Hürriyet gazetelerinin "olaya neden olduğu" iddia edilen kız öğrencinin fotoğraflarına yer vererek çocuğu afişe ettiğini ve Basın Kanunu'nun 21. maddesinin ihlal edildiğini söylüyor.
Dalkıran: Çözüm şiddetsizlik
Özlem Dalkıran ise, "Gençlere yönelik uzun vadeli bir şiddetsizlik kampanyası gerekiyor" diyor.
"Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) rehber öğretmenlerden bu yönde çalışma yapmasını istedi. Ama bu rehberlik dersleri yetmez. Öncelikle öğretmenlere böyle bir eğitim verilerek altyapının sağlanması lazım. "
Dünyada bu konuda birçok örnek çalışma bulunduğunu da ifade eden Dalkıran MEB'in öncelikle bir araştırma başlatması ve sivil toplum kuruluşlarıyla ve UNESCO gibi uluslararası örgütlerle işbirliği giderek soruna kapsamlı bir çözüm araması gerektiğini ifade etti.
"Erken çocukluk döneminden itibaren, toplumsal cinsiyet eşitliğiyle, şiddetsizlik ortamında ve çok kültürlülük anlayışıyla büyütülen çocuklar şiddete daha az ihtiyaç duyacaklar. Şiddetten ve silahtan farklı bir yöntemle soruları çözebileceklerini öğrenecekler ve içselleştirecekler."
"Kurusıkı tabancalarla ilgili yasa hala yürürlüğe girmedi"
"Bu çocuklar bu silahları bu kadar kolay nasıl ediniyor?" sorusunun çok önemli olduğunu belirten Dalkıran, "Türkiye'de silah almak bakkaldan ekmek almak kadar kolay hale geldi. Kurusıkı tabancalarla ilgili taslak yasa hala yürürlüğe girmedi. 25 YTL si olan herkes kurusıkı silah alabiliyor" diyor.
"Baktığımızda hafif silahların iki ucunda da -silahı doğrultan ve kendisine doğrultulan- tüm dünyada genç erkekleri ve daha çok yoksul kesimin genç erkeklerini görüyoruz" diyen Dalkıran silahın "maçolukla" bağlantısına da dikkat çekiyor.
"Türkiye 'at, avrat, silah' anlayışı bugüne kadar hiç değişmeden geldi. Atın yerini araba aldı ama silah ve kadın hala orada duruyor. Dolayısıyla bunlardan birine birisi başka gözle baktığında cevap hemen şiddet oluyor.
"Bireysel silahsızlanmaya yönelik yapılacak her türlü çalışmada çok yönlü bakmak lazım olaya. Dünyanın doğusuna doğru gidildiğinde baskın bir hale gelen erkeklik kültürü, kadını bir 'mal' ve 'namus' olarak görüyor ve silahı beline taktığında delikanlı olduğunu sanıyor." (KÖ/EÖ)