Ötekileştirmeden tanıma
İki yıldır faaliyet gösteren Başak Kültür ve Sanat Vakfı, çocuğun sanatsal yeteneklerinin geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapıyor. Göçle gelen çocuklarla yapılan çalışmalarda çocukların ötekileştirilmemesi ön planda tutuluyor.
Panel katılımcılarından Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. Serdar Değirmencioğlu da tanımanın ve temasın önemini vurguluyor.
Değirmencioğlu'na göre çocukları ötekileştirmenin yanında, sıkça yapılan bir diğer yanlış da, onları pasif kurbanlar olarak görmek. İçinde bulundukları durum hakkında düşünen ve çözüm üretmek isteyen çocuklara sahip çıkılmalı ve çocuklar çözümün bir parçası haline getirilmeli.
Çocuklarla birlikte çalışmak söz konusu olduğunda sanat devreye giriyor. Ancak, sanatın bireysel yönü öne çıkarılmamalı, iletişim aracı olan yönüne ağırlık verilmeli.
Sanatçı-pedagog Serdar Yılmaz "özellikle, göç ettikleri yerde konuşulan dil konusunda zorluk çeken çocuklar için sanat yoluyla kendini ifade etmenin daha kolay olduğunu" söyledi.
Değirmencioğlu, çocukların ve gençlerin kamusal alandan uzak tutulduğunun da altını çiziyor ve yaptıklarının galerilerde değil sokaklarda ve duvarlarda olması gerektiğini belirtiyor.
Göç ve aile içi şiddet
Göç ve ekonomik sıkıntı, aile içi şiddeti artıran iki önemli faktör.
Göç eden aileler tanıdık coğrafyaya özlem duyduklarını belirtirken, göçle kaybedilen aile ve komşuluk ilişkileri de göçün zayıflatıcı etkilerinden.
Umut Çocukları Vakfı Başkanı pedagog-gazeteci Yusuf Kulca da "kaybedilenlerin büyük şehirlerde tekrar oluşturulmasının çok zor olduğunu" belirtiyor. Göç eden aileler, geniş ailenin sorun çözücü özelliğinin eksiliğini yaşıyor.
Artan aile içi şiddet çocukların sokağa kaçmasında en önemli etkenlerden biri.
Demircioğlu çocukların evden kaçmasının kadınlara göre daha kolay olduğunu belirtirken, Yusuf Kulca da çekirdek aile yapısının evden kaçmayı artırıcı niteliğine değiniyor.
Kulca'ya göre, eskiden sevdikleri hala veya amcalarına kaçan çocuklar, geniş ailenin eksikliğinde, sokağa kaçıyorlar.
Sokakta yaşamak ve çalışmak
Yusuf Kulca sokakta yaşayan çocukların çoğunun üvey aile şiddetine maruz kaldığına dikkat çekiyor ve ekonomik nedenlerle tekrar evlenmek zorunda kalan kadınların şiddete katlandığını, çocuklarınsa evden kaçtığını belirtiyor.
Sokakta yaşamanın ve çalışmanın iki farklı olgu olduğunu belirten Kulca, farklı çözümler üretilmesi gerektiği söylüyor.
Ancak, aradaki bağlantı gözden kaçırılmamalı; çünkü ailesi tarafından çalıştırılan çocukların şiddete maruz kalınca evden kaçma ihtimalleri yüksek.
İki grup arasında göze çarpan farklılıklardan biri sokakta yaşayanların -Ege ve Karadeniz dahil- Türkiye'nin her bölgesinden geliyor olması, ancak ailesi tarafından yoksulluk nedeniyle çalıştırılan çocukların çoğunun Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelmesi.
Çocuk sorun değil, sonuç
Sokakta çalışan ve yaşayan çocukların sorun olarak görülmesi, orta ve uzun dönemli çözümler bulunmasını engelliyor.
Kalıcı sonuçlar bulunabilmesi için, sokakta yaşayan ve çalışan çocukların, aile içi yaşanan ekonomik güçlüklerin ve şiddetin sonucu olarak görülmesi gerekiyor.
Bu bağlamda yapılması gereken, sokaktan çocuk toplamak değil, aile planlaması gibi konuların üzerine gitmek, yani Yusuf Kulca'nın deyişiyle "sorunun kaynağını kurutmak."
Daha sistematik çözümler bulunabilmesi için Yusuf Kulca risk altındaki çocukların haritasının çıkarılması gerektiğini belirtirken, Serdar Demircioğlu da Türkiye'de toplumsal şiddet konusundaki araştırmaların eksikliğine dikkat çekiyor.
Çözüm önerilerinde, Yusuf Kulca evrensel sevgilerin aşılanmasının üzerinde dururken, Demircioğlu'ysa ulaşılabilir bilginin önemine dikkat çekiyor.
* Bu bağlamda, kısa ve kolay okunur broşürler basılmalı ve dağıtılmalı.
* Yasal olarak yapılması gerekenlerin başında ise 18 yaşını dolduranların korunmasına yönelik gençlik kanununun çıkarılması geliyor. (EK/TK)
Başak Kültür ve Sanat Vakfı ve Umut Çocukları ile ilgili daha fazla bilgi için