Trabzonlu yazar ve siyasi yorumcu Hüseyin Hasançebi ise, "Trabzon'da katolik papazın öldürülmesi, eğer düz mantık yürütürsek, devleti güç duruma soktu, sorgulayıcı bir mantık kullanırsak, devletin işine yaradı" görüşünde.
Hasançebi, kentteki olağandışı gelişmelerin İran ile batı arasındaki artan gerilimle ilgisi olduğunu düşünüyor.
Trabzon Santa Maria Katolik Kilisesi'nin 61 yaşındaki papazı Andrea Santoro geçtiğimiz pazar göğsünden iki kurşunla vurularak öldürüldü. Söz konusu olayın zanlısı sıfatıyla 16 yaşında bir çocuk kolluk kuvvetlerince yakalandı. Cumhuriyet Savcılığında çocuğun ifadesi alınmaya devam ediyor.
Gazete haberlerindeyse, olayın, Danimarka'da yayınlanan Hz. Muhammed karikatürlerine oluşan tepkiyle ilişkili olduğuna ve zanlının papazla ayine katılmak için para konusunda tartıştığı için cinayeti işlediğine ilişkin iddialar yer aldı.
Santoro'nun katil zanlısı ile birlikte ele geçirilen silahın balistik incelemesini tamamlayan Samsun Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü, silahın x-ray cihazında fark edilmeyen Avusturya yapımı "Glock'" marka tabanca olduğunu ve daha önce başka bir bir cinayet ve yaralamada kullanılmadığını açıkladı.
Kapasitesi 17 mermiye kadar artırılabilen çeşitli modelleri bulunan söz konusu tabancaların fiyatları ise 10 bin YTL'ye kadar çıkabiliyor.
Prof. Dr. Göregenli ve yazar Hasançebi, daha önce "milliyetçi hassasiyet" dolayısıyla gündeme gelen Trabzon'da yaşanan şiddet olaylarını bianet'e değerlendirdi.
Göregenli: Ayrımcılık şiddeti her düzeyde besliyor
Göregenli papaz cinayetinin karikatür sorunuyla ilişkilendirilmesiyle ilgili olarak, "Ayrımcılık her düzeyde şiddeti besliyor, hem iktidarların hem de mağdurların bir tür adaleti gerçekleştirmek için uyguladığı şiddeti meşrulaştırıyor ve besliyor. Çünkü ayrımcılık hiyararşik olarak en çok alt ve orta kesimleri vuruyor" diyor.
Göregenli, yaygın medyanın ve iktidarın bu tür olayları olabildiğince bir meczuba mal etmeye çabaladığı, olayın gerisindeki siyasi süreci örtmek için kişileştirdiği görüşünde.
"Böyle davranıldığında olaya teşhis koymamız gerekmiyor. Devlet siyasal ve toplumsal boyutunu görmezden gelerek birkaç kişiyi damgalayıp bu sorundan kurtuluyor. Bu olaylar medyada çokça verilerek yüceltiliyor" diyor göregenli Kahramanlık mitleri oluşturulmasına Kurtlar Vadisi filminin de "iyi bir örnek" olduğunu söylüyor.
Popüler kültür "kahramanlık" mitini pekiştiriyor
Popüler kültürün de "erkeklik" ve "cesaret" üzerine kurulu bir miti sürekli olarak yaygınlaştırdığına dikkat çeken Görgenli'ye göre, "Popüler kültür, genel olarak ezilmişlik, kendini gerçekleştirememe, yoksulluk halleriyle birleşince bireysel adaleti gerçekleştirme hakkını meşrulaştırır hale geliyor. Bu tür mitlerin içselleştirilmesi erkek egemen ideolojinin hakim olduğu bir coğrafyada militer varolma biçimi sürekli pekiştiriliyor."
Göregenli, "Bazen pekiştirilen şiddet ve muhafazakarlık kültürü iktidarların da işine yarayacak dozu aşıyor" diyor.
"İktidarların kitleleri kontrol etmek için her zaman bir takım provokasyonlar yapmaları gerekmiyor, zaten sistemi bir kez öyle kurduğunuz zaman o sistem zaten sürekli şiddeti üretiyor.
"Mesela papazın öldürülmesi Türkiye'nin hiç işine yarayan bir şey değil. Tıpkı peygamber karikatürlerinin bu düzeyde bilinir hale gelmesi ve fark edilmesinin Danimarka'nın işine gelmediği gibi."
Ama diye ekliyor Göregenli, "İktidarların, kontrolleri dışına çıksa da, bu olup bitenlerden her şeye rağmen çok rahatsız olacağını düşünmüyorum."
Trabzon'da muhafazakarlığa dayalı "mafyatik" bir durum var
Göregenli, şiddeti gerçekleştirenlerin aynı zamanda mağdurları olduğunu söylüyor, "Papaz hiçte ayrımcılığı falan temsil eden ya da bu işin sorumlularından birisi değil katilde aynı şekilde öldürende. Bu tıpkı maçlarda birbirini öldüren taraftarlara benziyor."
Göregenli, Trabzon'da çok hızlı bir sosyal değişmeyle çok farklı çıkar gruplarının çatışmasına bağlı muhafazakarlığa dayalı "mafyatik" bir durumun ortaya çıktığı ve bunun da şiddeti beslediği görüşünde.
"Çözüm için işsizliğe ve eşitsizliğe dayalı ayrımcılıkla uğraşmak gerekiyor. Çünkü, aşağıdaki grupların kullandığı şiddet aslında iktidarların ayrımcılığa dayalı şiddetini meşrulaştırıyor."
Hasançebi: "Olay devletin işine yaradı"
Hüseyin Hasançebi ise "Trabzon'da katolik papazın öldürülmesi, eğer düz mantık yürütürsek, devleti güç duruma soktu, sorgulayıcı bir mantık kullanırsak, devletin işine yaradı" diyor.
Bu çelişik gibi görünen saptamasını da "Türk devleti meşruiyetle ilgi olarak iki ayağını bir pabuca sokmadan hangi yararını gerçekleştirebilmiştir ki?" diyerek başka bir soruyla karşılıyor.
Trabzon Türkiye'nin zayıf noktası
"16 yaşındaki bir çocuk, aklına esmiş de gidip bir papazı öldürmüş ve 'Medeniyetler çatışması'nı kışkırtmış olamaz" diye düşünüyor Hasançebi. "Abdullah Gül'e bakılırsa öyle. Medyaya göre de öyle ama gerçek başka" Hasançebi'nin kanısınca.
Uzun yıllar Trabzon'da yaşamış ve toplumsal mücadeleye katılmış olan yorumcu ilin kendine özgülüğünü şöyle yorumluyor: "Mesele Türkiye'de varlık-yokluk bağlamında konulduğu veya böyle ortaya çıktığı zamanlarda kaşınan ilk yerlerden biridir. Çankaya'dan oraya da görünmez bir hat bağlıdır.
"Koç Holding emeklisi Rahmi Koç oraya nasıl yatını sokamadıysa, İran üzerine devletten 'aykırı' olanlar da oraya başını sokamaz."
Hüseyin Hasançebi Önümüzdeki dönemde de Trabzon'da daha pek çok gelişme bekliyor: "Trabzon limanına çok 'iş' düşecek" diyor" Hasançebi ve ekliyor: "Trabzon olayı için asıl sorulması gereken, nasıl olup da devletin orada 'iş'ini, sivil toplum eliyle ve yağdan kıl çeker gibi kolayca halettiğidir."
Hasançebi İran ile batı arasındaki artan gerilimle kentteki olağandışı gelişmeler arasında ilgi kuruyor: "Şu İran meselesi bir başlasın da, işin anhası minhası çıksın açığa" diyor. "Çocukmuş, münferitmiş!" diyerek alaya alıyor ilk günlerde ortaya atılan yorumları.
Hasançebi Trabzon'un kendine özgü toplumsal kültürel dokusuna da tarih içinden bakarak şu yorumu getiriyor: "Oradan, Ermeniler ve Rumlar, Osmanlı ordusunun içinde mevzilenmiş Almanların bile farkına varamadıkları şekilde 'sivil toplum' eliyle çıkarılmıştır. Çıkarılanların yerine kim konduysa, Trabzon'da 'sivil toplum' odur. İsterseniz Mustafa Suphi'lere sorabilirsiniz!"(KÖ/EK)