Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana, Başbakanlık dönemindeki eylem ve söylemlerini sürdürmesi bir tartışma konusu haline geldi.
Erdoğan’ın “Bu makamdan böyle konuşmak istemezdim ama artık cumhurun başı olarak bunları söylemek durumundayım”, “Farklı cumhurbaşkanı olmak budur” gibi açıklamaları da eleştirilerin kendisine ulaştığının bir göstergesi.
Erdoğan “Birilerinin dediği gibi 'Cumhurbaşkanı, bir siyasi partinin sözcüsü gibi konuşuyor' gibi yakıştırmalar, kusura bakmasınlar, bizim prim vereceğimiz yakıştırmalar değildir. Hükümetimizle hemfikir olduğumuz her konuda, sonuna kadar, bir cumhurbaşkanı olarak onların arkasında duracağım, durmaya devam edeceğim. Yola çıkarken ne demiştik, 'Biz farklı bir cumhurbaşkanı olacağız'. Onun adımlarını atıyoruz” diyor.
Erdoğan’ın Danışmanı Yiğit Bulut da Erdoğan’ın aldığı oy ve kişisel özellikleri ile sistemin eksiklerini kapattığını ve Türkiye’de başkanlık sistemine geçme zamanı geldiğini söylüyor.
Peki Başbakan ve Cumhurbaşkanının görev tanımları nedir? Türkiye’nin mevcut siyasi tablosunda bu tanımlar nasıl karşılık buluyor?
Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu, “Cumhurbaşkanının söylem ve eylemleri, Anayasa'nın kendisi için çizmiş olduğu görev ve yetki alanının sınırlarının dışına çıktığı gibi, Başbakan ve Bakanlar Kurulu olarak Hükümet'in yetki alanına girdiği için ‘çifte anayasal ihlal’den söz etmek mümkündür. Böyle devam etmesi durumunda, ‘sürekli anayasal darbe’ nitelemesi gündeme gelebilir” diyor.
“Eylem ve söylemleri Anayasal sınırların ötesine geçiyor”
Kaboğlu, Cumhurbaşkanı yetkileri ile Hükümet ve Başbakan yetkilerinin Anayasa’da açık bir şekilde birbirinden ayrılmış durumda olduğunu, bu yetki düzenlemesinin parlamenter rejim çerçevesini yansıttığını belirtiyor.
“Cumhurbaşkanı’nın söylem ve eylemleri, anayasa karşısında iki sonuç doğurmakta:
* Anayasal sınırların ötesine geçmekte;
* Hükümet ve Başbakan'ın yetki alanına mütecaviz söz konusu olduğundan, onların anayasal yetkilerini, siyasal ve hukuki sorumluluk ilkeleri gereği kullanma iradelerini zedelemektedir.
“Siyasal rejim pratiği ise, genel olarak ‘anayasa-dışı’ bir görünümle, fiili rejim haline dönüşmektedir.”
Anayasal tanımlar, görevler, yetkiler
Kaboğlu, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hükümetin yetki alanlarını ise
“Cumhurbaşkanı'na özgülenen Anayasa'nın ilk maddesi, ‘tarafsızlığı’ kenar başlığını taşımakta ve şu hükmü öngörmekte: ‘Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeliği sona erer.’ (md.101).
“Ant metninde sayılı uzun bir görev listesi, ‘aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim’ (md.103), yükümlülüğü ile noktalanıyor.
“Görev ve yetkileri ise, ‘Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını’ gözetme yükümlülüğü şeklinde belirleniyor.”
Sorumluluk sınırları
Kaboğlu, devlet yönetiminden kaynaklanan eylem ve işlemlerden de Cumhurbaşkanının değil Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nun sorumlu olduğunu ve
“Sorumluluğu, ‘vatana ihanet’ suçu ile sınırlı olan Cumhurbaşkanı, Anayasa ve/ya yasalardan kaynaklanan görev ve yetkilerini kullanması nedeniyle sorumlu değildir (md.105).
“Anayasa'ya göre, devlet yönetiminden kaynaklanan eylem ve işlemlerden Başbakan ve Bakanlar Kurulu sorumludur (md.112). Sorumluluk, ‘siyasi, hukuki ve cezai’ olmak üzere üç halkadan oluşmaktadır. Bakanlar Kurulu'nun sorumluluğu, parlamenter rejim çerçevesinde, bireysel ve kolektif olmak üzere ‘çifte sorumluluk’ şeklinde kendini gösterir. Başbakan'ın, Bakanlar Kurulu ve her bakan karşısında ve üstünde güçlü ve hiyerarşik konumu nedeniyle sorumluluğu daha belirgindir.
“Başbakanın anayasal konumu, ‘güçlü başbakan yönetimindeki Hükümet’ nitelemesini haklı göstermekte: Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir.
“Anayasa'nın parlamenter rejim lehine tercihi ve bu çerçevede açık hükümleri, Cumhurbaşkanı'nın işlem ve eylem alanının, aynı zamanda sınırlarını oluşturmaktadır.” (ÇT)