Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Hayri Kozanoğlu, 7 Haziran seçimleri öncesi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) ekonomi temelli seçim vaatleri ve bu vaatler karşısında Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AKP) gelen “kaynak yok” çıkışlarını bianet için değerlendirdi.
Söz konusu vaatlerin uçuk olmadığını ifade eden Kozanoğlu, bahsedilen sosyal harcamaların gayri safi milli hasılanın sadece yüzde 3’üne tekabül ettiğine dikkat çekerek, durgunlaşan ekonomileri canlandırmak için bütçeden bu seviyede çıkışlar yapılmasının vatandaşların harcamalarını artıracağını ve ekonomiye canlılık getireceğine dikkat çekiyor.
AKP-İslami muhafazakarlık-neoliberalizm
CHP ve HDP’nin seçim beyannamelerinde ekonomiyi ön plana çıkardığını görüyoruz ve bu durum geniş yankı uyandırıyor. Sizce muhalefet partilerinin beyannamelerde ekonomiye bu kadar yer ayırmasına ne neden oldu? Geçtiğimiz 12 yıl boyunca AKP ekonomi politikalarıyla övünüyordu. Yanlış giden bir şeyler mi oldu?
Türkiye ekonomisi son üç yılda ancak yüzde 3'lük büyüme temposu tutturabildi. İşsizlik yüzde 10'un üstüne çıktı, döviz kuru tutulamıyor. Hükümet yüksek faiz-değerli TL politikasıyla hızlı büyüme sağlamıştı. Dünya likidite denizine dönmüştü. Türkiye de başkalarının tasarruflarıyla büyüme sağladı. Bir ülkenin cari işlemler açığı aynı zamanda yatırımlarının büyük ölçüde yabancı tasarruflarla finanse edildiğini gösterir.
Şimdi bu dünya konjonktürü değişti, AKP'nin aslında uyguladığı ekonomi politikalarının bir kerameti olmadığı, tam tersine dünya konjonktüründen, yelkenleri şişiren bir rüzgardan kaynaklandığı ortaya çıktı. O rüzgar durulunca da ekonominin tabiri caizse pili bitti.
Ayrıca AKP genel olarak İslami muhafazakarlığın ideolojisiyle neoliberal ideolojinin örtüşmesinden de kendi hikayesini satabildi.
Nasıl?
Neoliberalizmin genel kurgusu, insanlar işsizse, eğitimsizse, insanlar yaptıkları girişimlerde başarısızsa, örneğin dükkan açıp dükkanı kapatmak zorunda kalıyorsa, bu kişinin başarısızlığıdır, kişinin piyasa süreçlerine ayak uyduramamasıdır. Bunun ceremesini de kendi çekmelidir.
Ama diğer taraftan yoksulluk, açlık çok ileri boyutlara da varırsa bu kez de devlet ona yardım elini uzatmalıdır. Bu bir hak değildir ama bir lütuftur.
Neoliberalizmin genel mantığı AKP'ye ve İslami muhafazakarlığa çok uyuyor. Çünkü sizin başınıza bir dert geldiyse bu Allah’tandır. Bunun sonucunda da size sınırlı yardımlar uzanıyorsa bu aslında minnet duymanız gereken sadaka mantığının uzantısıdır. Yardım yapana minnet duyacaksınız, diğer taraftan da birileri beni açlıktan kurtardı diye tanrıya şükredeceksiniz.
Kriz dönemlerinde harcamaların artırılması…
CHP ve HDP’nin ekonomik vaatlerini nasıl yorumluyorsunuz?
Gerek CHP'nin gerekse de HDP'nin ekonomi vaatlerinde altı çizilen konu bunun yurttaşlık hakkı temelinde olduğu, sosyal hak temelinde olduğu. Sonuçta ekonomi dediğimiz zaman ekonominin genel amacı insanların yaşam standartlarını yükseltmek, onlara yaşanabilir bir maddi olanak sağlamaktır.
Toplumun kaynakları yeterince paylaştırılamıyor, yurttaşlarının önemli bir kısmı işsiz, yoksul, çaresiz bırakıyorsa buna müdahale etmek gerekir. Bu anlamda her iki partinin de çıkışını doğru ve anlamlı buluyorum.
Muhalefet ekonomi alanında vaatlerini sıralarken, iktidar sadece “kaynak yok” demekle yetiniyor ve kamuoyunu vaatlerin gerçekçi olmadığı yönünde ikna etmeye çalışıyor. Sizce CHP ve HDP’nin ekonomi noktasında vaatleri popülist vaatler mi yoksa sosyal devlet anlayışının bir parçası mı?
Öncelikle neoliberal kurguya göre sizin vaatleriniz bile olamaz. Geleceğe yönelik yurttaşlarınıza belli vaatlerde bulunduğunuz zaman bunlar hemen reddedilir, bunlar gerçek dışı, uygulanamaz, hayattan kopuk şeklinde daha baştan mahkum edilir.
CHP sözcülerinin kendi verdikleri rakamlara göre bu sosyal programlardaki genişleme 68-69 milyar liraya mal oluyor.
Türkiye ekonomisinin büyüklüğü orta vadeli programda yaklaşık 2 trilyon lira civarında. Böyle baktığımızda gayri safi milli hasılanın, yani ekonomideki pastanın yüzde 3'ü kadar maliyeti olacak bunun.
Zaten burjuva ekonomisinin genel mantığı içerisinde de ekonominin hızlı büyüyemediği dönemlerde sizin bütçe harcamaları yoluyla ekonomiyi canlandırmanız doğaldır ve beklenir.
Ekonominin tıkandığı bu dönemde de gayri safi milli hasılanın yüzde 3'ü kadar harcama yapmak doğaldır. O açıdan da bunu abartılı bulmamak gerekiyor.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü'nün yaptığı araştırmaya göre kriz dönemlerinde harcamaları artırarak ekonomiyi canlandırma hamlesi oldukça etkili oluyor.
Bunu katsayılarla da hesaplamışlar; Türkiye'de de bu katsayı gayet yüksek çıkıyor. Yani siz bir puanlık harcama yaptığınız zaman bunun çok daha üstünde büyüme sağlayabiliyorsunuz. Bu bakımdan ekonominin mantığına da uygun olduğunu düşünüyorum.
Gereksiz harcamalar
Muhalefet sıklıkla iktidarın lüks harcamalarından bahsediyor. Gerçekçi bakacak olursak kaynak yaratma konusunda tasarruf çözüm olur mu?
Genel olarak çok ciddi tasarruf sağlanabilecek olan, hem ekonomik büyümeye katkısı çok düşük hem de ülkenin geleceğine hiç bir şey katmayan çok ciddi harcamalar var. Bunların kesilmesi katkı sağlayacaktır.
Bir de bunun iktisadi yönü şöyledir: Örneğin siz yurtdışından silah aldığınız zaman, bunu döviz olarak doğrudan doğruya oraya ödersiniz. Bu da bütçeye bir kalem olarak yansır. Halbuki siz emeklinin gelirini artırdığınız zaman emekli yaptığı harcamalarla ekonomiye canlılık kazandırır.
Bir de yapılan araştırmalar, düşük gelir gruplarının ellerine geçen geliri harcama yüzdelerinin çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Ekonomik büyümenin yavaşladığı yıllarda bu tip sosyal yardımlar etkin talebin sıçratılmasında makro ekonomiye çok ciddi etkisi olur.
Muhalefet ekonomik vaatleri çerçevesinde kaynak bulma konusunda yeterince ikna edici olabildi mi?
Kaynak konusunda eksik kalan nokta şu: Türkiye'de vergi adaletsizliği çok belirgin durumda.
Vergi gelirlerinin yüzde 70'inden fazlasını dolaylı vergiler oluşturuyor. Yani bakkaldan yoğurt, gazete vs alırken ödediğimiz vergiler. Sermayeden alınan vergiler ise gerek kurumsal vergiler gerekse finansal gelirlerden elde edilen rantlar çok düşük vergilendiriliyor.
O bakımdan gelir ve servetten daha yüksek vergi alınarak Türkiye'de çok daha ciddi büyümeye yönelik hamleler yapılabilir. Ülkedeki gelir ve servet dağılımındaki bozukluğu da düzeltebilir.
İktisadi alanın demokratikleşmesi
Bir tartışma da şu an iktisadi alanın demokratik olmaması. İktisadi alanın demokratik olması ne demek, iktisadi alan nasıl demokratikleştirilir?
Genel olarak iktisadi alanın demokratikleşmesi demek, alınan kararlardan yaşamı ve çıkarı etkilenenlerin bu karar sürecine katılmaları demek. Örneğin kamu çalışanları için toplu görüşme var ama toplu sözleşme yok. Sonunda kamu çalışanları kendileriyle ilgili bir karara katılamıyorlar. Bunun yolunun açılması iktisadi alanın demokratikleşmesidir.
Ekonominin demokratikleşmesi dendiği zaman atılacak çok adım vardır ama özet olarak yaşamı ve çıkarı ekonomik kararlardan etkilenen sade yurttaşların karar sürecinde söz sahibi olabilmeleri, bu süreçleri şeffaf olarak izleyebilmeleri, kamu tarafından bunun denetlenebilmesi ve sonunda itirazlarını, taleplerini, önerilerini rahatlıkla gündeme getirebilmeleri ve bunun karşılık bulması anlamına gelir.
AKP kendi derdine düştü
AKP'nin suskunluğunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Beyannamelerinde açık vaatler, projeler vs. bulunmuyor. Muhalefet konuşuyor, AKP sessiz…
Yapılabilecek çıkışların hepsinin önünü başbakan ilk aşamada kesti. Önce uçuyorlar dedi. Sonra da bunların hepsini biz zaten yaptık dedi. Şimdi hangi yönden hamle yapsalar kendi içinde çelişkiye düşecekler.
İkincisi kendi içlerinde ciddi bir kavga var. Özellikle Ali Babacan, Mehmet Şimşek'in temsil ettiği, önceliği uluslararası piyasalara ağırlık veren kesimle "Ekonomi daraldı, bir şeyler yapmalıyız" diyen saray ve çevresi arasında çelişki var. Kendi aralarında da tartışmalar sürüyor ve sürecektir. (EKN)
CHP'nin vaatleri |
* Emeklilere Ramazan ve Kurban bayramında birer maaş ikramiye. * Maaşlardan kesilen yüzde 15 sosyal güvenlik destek primi kalkacak. * 4 yılda Türkiye'de yoksul kalmayacaktır. * Aile sigortası gelecek, hiçbir ailenin geliri 720 liranın altında olmayacak. * Asgari ücret net 1500 lira olacaktır. Asgari ücret üzerinden vergi kalkacak. * Ayda 277 TL sabit taksitle 70 metrekarelik ev. * Çiftçiye mazotun litresi 1,5 lira olacak. * Tüketici kredisi ve kredi kartı borçluların faizlerinin en az yüzde 80'i silinecek, kalan borç yeniden yapılandırılacak. |
HDP'nin vaatleri |
* Emekli maaşı, asgari ücret 1800 lira olacak. * Her eve 10 metreküp su, 180 kW/h elektrik ücretsiz verilecek. * Gençlere 200 lira para yardımı verilecek. * Örtül ödenek kalkacak. |