"CHP, en başta hem sola hem ulusalcılara seslenirken bugün büyük ölçüde milliyetçi oylara dönük politikalara kaymış gözüküyor. Artık Kürt oylarını kazanırız kaygısından çok MHP'nin oylarından devşirebilir miyiz kaygısı hakim."
Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde Doç. Dr. Ayşen Uysal, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç'ın istifası üzerinden CHP'nin barış sürecindeki politikaları da dahil bugün geldiği noktayı değerlendirdi.
İstifayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ulusalcı olan kanat CHP içinde hakimiyetini giderek güçlendiriyor. Ama bu tespit yanlış olmamakla birlikte Uşak vekili Dilek Akagün'ün disipline sevkiyle birlikte aslında her iki kanada da 'kendinize çeki düzen verin mesajı' verilmek isteniyor.
Ancak tüm bunlar son dönemdeki gelişmelerle değerlendirilmeli. Kemal Bey'in parti başkanlığı ile birlikte söylemlerde daha çok sola kayma hakim olacak gibi görünürken bu seyir ulusalcı görüşlerin ağırlık kazanmasıyla sonuçlanıyor gibi görünüyor.
Peki yeni ekiple birlikte gerçekten ulusalcı düşünceler geri plana itilmiş miydi? Yoksa aslında kurucu ideolojinin değiştirilmesi sökülüp atılması çok da mümkün değil mi diye düşünmek gerekiyor. Cumhuriyeti kuran, devletle ilişkisi belli olan bir partiden merkez sol parti yaratmaya çalışmak belki de asıl sıkıntı.
Peki yeni ekip ve Kılıçdaroğlu ile birlikte Kürt sorununun çözümü konusunda yaratılan heyecan fırtınası ne oldu?
O heyecan fırtınasından geriye bir şey kalmadı. CHP, barış sürecinde sessizliğin ötesinde kendi önerdiği akil insanlar modeline bile çeşitli gerekçelerle karşı çıktı. Özellikle Kemal Bey, "tek adamın belirlediği listeye destek vermiyoruz" diyor ama yapıcı bir rol de almıyor; farklı bir liste sunmak vb gibi.
Parti içinde ulusal kanattaki mücadeleler etkili olmuş gibi görünüyor. Kılıçdaroğlu'nun bugünkü duruşu politik kaygı ve strateji olmaktan öte bir durum. Kılıçdaroğlu artık ikna oldu. Özelikle Kürt meselesinde çözüm hedefli düşünen insanların etkisiyle de yarattığı iyimser, yapıcı duruşu bugün tamamen ulusalcıların durduğu noktaya evrildi. Yeni politikalar üretmek yerine Başbakan'ı söylemleri üzerinden Deniz Baykal'ın eleştirildiği tepkisel muhalefete hapsoldu.
CHP barış sürecinde böyle devam ederse ne olacak?
Eğer böyle devam ederse kendi sonunu hazırlar. Aslında stratejisini değiştirip bu sürece eklemlenmek zorunda. Yoksa çok küçük bir oy tabanına hapsolmuş olacak. Ancak umut yok. Her şey değişebilir tabii ama şu anki manzarada bu çok iyimser bir bakış olur.
Diğer milletvekillerinde de istifalar gelebilir mi?
İsimler üzerinden konuşmayacağım ama süreç böyle devam ederse kendilerinden bağımsız olarak parti de onları dışlayabilir. Tabii unutmamalı ki önümüzde yerel seçimler var. Kimse kolay kolay partiden kopmak istemez. Ama yine de ulusalcı çizgi belirginleştikte istifa etme durumunda kalabilirler.
Onanç,“CHP tabanının yüzde 65’i barış sürecini destekliyor" dedi, sizce?
Taban homojen bir yapı değil. Büyük ölçüde parti politikalarıyla bağlantılı. Şekillendirme çok önemli. Öyle bir sunarsınız ki durumun ne olduğunu daha iyi anlayabilir, öyle propaganda yaparsınız ki "ülke bölünüyor, dünyanın sonu geliyor" diyebilirsiniz.
O yüzden parti yönetimi negatif bir noktada dururken parti tabanının büyük çoğunluğunun süreci desteklediği gerçekçi bir tespit değil. Son aylarda CHP tabanı büyük ölçüde sokakta, söylemlerde İşçi Partisiyle yakınlaşmış durumda. Bu yakınlaşma süreç konusundan olumlu bir yere götürmez.
Ayrıca CHP merkezi konumunu kaybetti; bu süreçle birlikte iyice merkezi konumunu yitirme söz konusu. Bu açıdan da düşünmek gerekiyor. Tabanda giderek çepere itilme hissiyatı var.
Bir söyleşinizde CHP için "Herkesi yakala partisi" diyorsunuz. Hala geçerli mi?
Herkesi yakala partisi kalmadı. Bugün aslında Deniz Baykal'ın belli dönemlerde ciddi olarak uyguladığı stratejiyi sürdürüyor; MHP'nin oylarına ortak olma. En başta hem sola, hem ulusalcılara seslenirken bugün büyük ölçüde milliyetçi oylara dönük politikalara kaymış gözüküyor. Artık Kürt oylarını kazanırız kaygısından çok MHP'nin oylarından devşirebilir miyiz, yerel düzeyde açık örtük ittifaklar olur mu kaygısı ön plana çıkıyor.
Ancak seçim çok şeye gebe. Seçim öncesinde taşlar yerinden oynayabilir. Dengeler değişebilir. AKP barış sürecinde yeniden milliyetçi söylemlere dönerse CHP de "Bakın bizim dediğimiz oldu" deyip Kürtlerle yakınlaşmaya girerse buna da şaşırmamak gerekiyor. (NV)