Kamuda başörtüsü serbestisinin ardından, hacdan dönen bazı AKP’li kadın vekillerin başını örttüğünü açıklamasıyla birlikte Meclis’te kılık kıyafet tartışması başladı.
CHP’den “başörtüsü takan kadın vekilin Meclis faaliyetinin yok sayılması”, her oturumda yaşanacak kılık-kıyafet tartışmasının Meclis çalışmalarını kilitleyeceği yönünde açıklamalar yapıldı. Ama hep erkek vekiller konuştu.
Peki CHP’li kadınlar başörtüsü tartışmasını nasıl değerlendiriyor?
CHP Bursa vekili Sena Kaleli, İstanbul vekili Melda Onur, İstanbul İl Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok, Konya Kadın Kolları Başkanı Deniz İndibi Çelik ve İstanbul Kadın Kolları Başkanı Arzu Öner’e sorduk.
“Bu da bir temsil hakkı”
Sena Kaleli, CHP Bursa milletvekili: Başörtüsü takanı kafamıza takmamız artık gündemimizde olmamalı. Bu ülkede farklı kimlikler ve inançlar var. Türkiye’nin çoğunluğunun inancının bu yönde olduğu düşünülünce, başörtüsü de bir temsil hakkı diye düşünüyorum.
Tam bağımsızlık sözle, afaki söylemlerle gerçekleşmez, herkesin varlığını kanıtlamasıyla mümkün olacaktır. 90. yılında olduğumuz Cumhuriyet kazanımları demokratikleşmedikten sonra, haklar ve özgürlükler yerini bulmadıktan sonra, zamanımız sonuçsuz tartışmalarla harcanıp gider.
Hepimiz geçmişimizle nasıl yüzleşip yüzümüzü ileriye çeviriyorsak, artık siyasi anlamda da bunu yapmak lazım. Ben bu ülkenin CHP’ye gerçek anlamda ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bizim de siyasetimizi bu yönde geliştirmemiz gerekir.
Şimdiye kadar basına görüşlerimi yansıtmamak, partide ikilik yaratmamak konusunda özen gösteriyordum ama bazı arkadaşlarımız çok daha rahat bir şekilde konuşup, değişim sürecine engel olmaya çalışıyorlarsa, bizi etkisizleştirmeye çalışıyorsa ben de kendi görüşlerimi daha rahat söylemeye hakkını kendimde görüyorum. Değişim bu partide olmalıdır.
Azınlıklar, dindar vekillerin kendi hakkını savunamayacağı, taraflı olacağı endişesine düşüyorlarsa, bu başörtüsü nedeniyle olmaz zaten. Çoğunluğun Müslüman olduğu bir ülkedeyiz, azınlıklarımız da bunun farkında.
Burada doğru ve hakkaniyetli olan insanların hakkının teslim edilmesi. Ben bir insan olarak bu özgürlüğün yer bulmasını istiyorum. Bu konuda partinin tuzağa düşmemesini ve yanlış yapmamasını diliyorum. Gereksiz konularla gündemi meşgul edip üretimimizi durdurmayalım. Siyaset üretelim yeter. Her şeye karşı çıkmak siyaset yapma biçimi olamaz.
Ama aynı özgürlüklerin Alevi vatandaşa da, tüm inançlara ve inançsızlıklara da sağlanmasını talep ediyorum. AKP’nin belli kesimleri, kendi kafalarında marjinalleştirip, ötekileştirmesi yanlıştır. Mağduriyet sadece başörtüsü değildir ama böyle bir mağduriyet varsa giderilmelidir.
Ne kadar hak ve özgürlük tanırsanız, o kadar hak ve özgürlük alırsınız. Vermeyenler utansın.
Ben çifte standartsız, tutarlı bir demokrasi istiyorum. Bunu yapmıyorlarsa halk bunun karşılığını verecektir. Kendisine karşı her eleştiriye, terörist muamelesi yapan bir iktidarı da herhalde daha fazla ödüllendirmez.
“Hep bana, hep bana özgürlük’ anlayışı”
Zeynep Altıok, CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı, iletişimci, yazar: Meclise başörtüsünün bir özgürlük konusu olarak getirilmesi şu anki Türkiye gerçeğiyle örtüşmemekte. Elbette her türlü kişisel hak ve özgürlükten yana bir partidir CHP. Ben de her türlü özgürlüğü savunuyorum. Ancak CHP’nin Demokrasi Paketiyle ilgili önerdiği birçok madde var. Özgürlük adına gerekli olan bu düzenlemelerin hiçbirini yapmayan bir iktidarın, özgürlüklerin bu kadar kısıtlı olduğu bir ülkede siyasal bir sembol olarak sadece türban özgürlüğünü gündeme getirmesi “hep bana, hep bana özgürlük” anlayışını ortaya koyan ve siyasi gündemi karıştırarak yapmadıklarının üstünü örtüp kendi mağdur edebiyatlarını gündemde tutabilmek için yapılan siyasi bir hamleden başka bir şey değil.
Öte yandan bir kadın olarak türbanın değil, başörtüsünün yani başını kapatabilmenin bir özgürlük olduğunu savunurum. Türban kelimesi bile siyasi ideolojinin baskı ve sınırlamasıdır. Temel çıkış noktası kadın-erkek eşitsizliği olan bir sembolü savunabilmem ise bir kadın olarak mümkün değil. Kadını erkekten ayıran, kadını kapatılması gereken bir meta olarak gören bir zihniyetin özgürlüğü tartışıyor olması kendi inançlarını da siyasi malzeme yaptıklarının göstergesidir. Kadın vekillerin her şeyden önce, erkeklerden ayrı tutulmaya tepki koyması gerekir.
Şafak Pavey’in pantolon özgürlüğü olmadığı, birçok vekilin mini etek, dekolte özgürlüğü olmadığı bir ortamda türbanı konuşmanın da aynı sınırlayıcı yaklaşım içinde değerlendirilmesi gerekiyor. Herkesin her türlü özgürlüğü olmalıdır. Kadının “ben erkeğin baskıcı bakış açısını yaşamak istiyorum” deme özgürlüğü de vardır ama o zaman tüm Türkiye’nin kadınlarını temsil eden bir yerde durması anlamlı değildir.
Tüm özgürlüklerin serbest bırakılması koşuluyla, türban özgürlüğü de tartışılabilir. Aksi takdirde bunu tartışmak bile abes.
“Başörtülü vekillerin meclis performansına baktınız mı?”
Melda Onur, CHP İstanbul milletvekili: Bu konuyu konuşmak istemiyorum çünkü Türkiye bunları aştı. Ama sadece şunu söyleyebilirim: başörtüsü takacağını söyleyen iki vekil arkadaşlarımın iki yıllık meclis performanslarını inceledim. Biri şimdiye kadar hiç kürsü konuşması dahi almamış. Umarım başlarını örttükten sonra daha iyi bir performans sergilerler.
“Kıyafet düzenlemeleri düzeni sağlamak için”
Deniz İndibi Çelik, CHP Konya Kadın Kolları Başkanı: CHP başörtüsüne hiçbir zaman karşı olmadı. Ancak kamu kurumlarında bir kıyafet yönetmeliği sadece kapalılar için değil açıklar için de bir giyim şekli belirliyor. Hep başörtüsüne vurgu yapıldı ama etekle, şortla, kolsuz kıyafetle giremiyorlar diye bir tartışma yapılmadı. Biz, başörtüsü üzerinden siyaset yapılmasına karşıyız.
AKP’li vekillerin şu an meclise başörtüsüyle girmesi siyasi bir oyun olarak görüyorum. İktidar 11 yıldır bununla ilgili bir şey yapmadı ama Gezi parkı ve diğer eylemlerle insanların seslerinin daha yüksek duyurması bir korku yarattı. Böylece yeniden başörtüsü konusunu gündeme getirdiler.
AKP İl Başkanı’nın, Gülay Samancı hacca gitmeden önce “Gülay hanım, hac dönüşü meclise başörtüsüyle girmek size çok yakışır” şeklindeki yorumlarının da unutulmaması lazım. Maalesef analarımızın taktığı başörtü yine siyasi bir simge haline getirilmeye çalışılıyor.
Tüm CHP’liler gibi meclise başörtüsüyle girilmesine ben de hayır diyorum. Özgürlük her şeyi yapabilirlik değildir. Kıyafet yönetmeliğinde sadece başörtüsü değil, mini etek, dekolte de yasak. Herkes istediği kıyafetle giderse meclisin bir ağırlığı kalmaz. Milletvekilleri de, doktorlar da, öğretmenler de toplumun rol modelleridir. Bu rol modeller itinayla seçilmeli ki arkadan gelecek nesil bilinçli yetiştirilsin. Kuralların hepsini ortadan kaldırırsak kurum düzenini sağlamak zorlaşır. Ama kurumlarda düzen olması gerekir.
Arzu Öner, İstanbul Kadın Kolları Başkanı: Görüşümüz partimizin görüşüdür. Genel başkanımız tarafından ifade edilmiştir. (ÇT)