Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Haluk Koç, barış çağrısını imzalayan aydınların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la yarınki görüşmesi konusunda yaptığı açıklamada, "Terör örgütünü devletin muhatabı haline getirmek sonucunu doğuracak bir tutum sergilenmemeli" demişti.
Keyman, sendikacı yazar Yaşar Seyman ve aydın çağrısının imzacılarından Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkan Yardımcısı Veysi Sarısözen, Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Başkan Vekili Erol Kızılelma ve İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlum-Der) 2. Başkanı Ayhan Bilgen CHP'li Koç'un sözlerini bianet'e değerlendirdi.
Keyman:"Değişimden kopuk olan CHP milliyetçiliği ve güvenliği ön plana çıkarıyor"
Keyman, CHP'nin, aydınların yarın Başbakanla yapacağı görüşmeye güvenlik temelinde karşı çıkıyor olmasının üzücü olduğunu belirterek, "Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Mehmet Ağar bile olumlu karşılarken Koç'un söylemi CHP'ye yakışmıyor," dedi.
Bugünkü durumuyla Kürt sorunu ve kimlik sorunu konularında CHP'nin bütünüyle güvenlik ekseninde hareket ettiğini belirten Keyman şöyle devam etti:
"CHP, Türkiye'nin 1990 yılındaki söyleminde kalıyor.2000'li yıllarda Türkiye'de ve dünyada yaşanan değişimden kopuk olan CHP zorunlu olarak milliyetçiliği ve güvenliği ön plana çıkarıyor.
"Böyle olduğu için CHP'nin sadece terör ve Kürt sorunu değil, YÖK, kamu reformu, dinsel kimlikler, yerel kalkınma konularında da daha çok güvenlik eksenli hareket ettiğini ve demokratikleşmeyi ikinci planda tuttuğunu görüyoruz. Bunlar göz önünde tutulduğunda aydınlara yaklaşımı şaşırtıcı değil."
Devlet aktörlerinin ve özellikle Genelkurmay'ın, Kürt kimliğine sahip insanlara yönelik hak ve özgürlük söylemleriyle terörü birbirinden ayrıştırması gerektiğini vurgulayan Keyman, "Kürt hareketlerinin de kendi içlerinde dönüşmesi ve teröre karşı tavır almış olması gerekiyor" dedi.
Keyman, sorunun çözümünde demokratik ve ekonomik kalkınmanın temel ekseni oluşturduğunu ve sol partilerin de bu çizgide olması gerekirken, CHP'nin bu çizgide olmadığını söyledi.
Keyman, CHP'nin aydınlar girişimine eleştirel tavır almak yerine destekleyip, "devlet-sivil toplum ekseninde" çözüm üretmesi gerektiğine dikkat çekti:
"* Türkiye'de son dönemde yükselen PKK terörüne karşı en güçlü mücadele, güvenlik önlemleriyle demokratik hak ve özgürlüklerin artırımı ilişkisini beraber yürüten bir politikanın yaşama geçirilmesi. Bu yolla Kürt kimliği taşıyan insanlarla terör arasında ayrımın çizilmesidir.
* Sorun sadece o bölgede yaşayan insanların sorunu değil, tüm Türkiye'nin sorunudur. Bu nedenle Türkiye'de herkes kendi yapısı ve kendi söylemi içerisinde çözüm üretmek çabası içerisinde olmalıdır. CHP'nin yapması gereken de bu kesimlerin çözüm önerilerini alıp yaşama geçirmektir."
Sarısözen: CHP terörizmle savaş çizgisini AKP'yi yıpratma çizgisiyle birleştirdi
Veysi Sarısözen, CHP'nin hükümetin tereddütlü politikasını istismar ettiğini belirterek, "CHP,aydınların görüşmesini sanki PKK'yle uzlaşıyormuş gibi göstererek milliyetçi faşist oylara göz dikiyor. Ve seçimlere iç savaşı körükleyen bir politikayla hazırlanıyor" dedi.
"Bu demeçle, CHP barışçı bir çözümün önündeki en önemli sivil engellerden birini oluşturuyor. Koç'un dediğinin tam tersine, IRA ve ETA silahlı güçlerinin eylemlerini sona erdirmeleri İspanyol ve İngiliz hükümetlerinin bu iki örgütle yürüttüğü müzakere süreciyle sıkı sıkıya bağlı."
CHP'nin bu politikasının Genelkurmayın tutumuyla sıkı bir bağı olduğunu savunan Sarısözen, "Aslında seçim kampanyasını Genelkurmay başkanı 'kısıtlı yetkilerle terörle mücadele ediyoruz; bu mücadele halkın, sivil toplum örgütlerinin katılmasıyla topyekün yapılmalı' diyerek başlattı" dedi.
"Böylece terörizmle savaş çizgisi, AKP hükümetini zayıflatma çizgisiyle birleştirilmiş oldu. Biz buna ikinci 28 Şubat sürecinin başlatılmış olduğu görüşüyle teşhis koyuyoruz. CHP bir kez daha 28 Şubatçılığın basit bir aleti durumuna düşürülmüştür."
Bilgen: CHP barışı öncelemek yerine güvenlik bürokrasinin tek yanlı sözcülüğünü yapıyor
Mazlum-Der İkinci Başkanı Ayhan Bilgen, "Şiddetinin önüne geçilebilmesinin sadece tahammül ve iletişimle başlayacağını herkes gibi CHP öğrenecektir" dedi.
Toplumsal barışın sağlanabilmesi için ana muhalefet partisinin yerine getiremediği sorumlulukları bağımsız sivil aydınların üstlenmiş olduğunu söyleyen Bilgen, "Siyasi iktidarın sorunu salt güvenlik sorunu olarak görmemesi ya da iç barışın AB sürecine endekslenmemesi konusunda gelişen inisiyatif, takdir edilmesi gerekirken engellenmek istenmektedir" diye konuştu.
"CHP'ye düşen görev muhalif aydınlarla ortak zeminler aramak olmalıdır. Bu görüşmenin, sonuçları olan bir başlangıç adımı haline gelebilmesi için, herkesin elinden geleni yapması gerekmektedir. Bir siyasi şova, partizan ya da popülist söyleme kurban gitmemesi için, sorumlu davranılması gerekmektedir. "
CHP'nin halkın barış içinde yaşayabilmesini öncelemek yerine güvenlik bürokrasinin tek yanlı sözcülüğünü yaptığını savunan Bilgen şöyle devam etti:
"Bölgede ve ülkenin iç dinamiklerinde değişen şartları okumamakta direnen bir ana muhalefet partisi, iktidarla birlikte, alternatifsizlik ve çözümsüzlüğün kısır döngüsüne kendisin hapsetmektedir. İktidardan daha demokratik daha özgürlükçü uygulamalar için kamuoyu oluşturmak yerine, faşist totaliter politika özlemi içeren söylemlerde inat etmek, CHP'ye de Türkiye'ye de çok şey kaybettirir."
Kızılelma:"Barışı istemeyen sosyal demokrasi olmaz"
Erol Kızılelma, "Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük istemeyen, barış istemeyen sosyal demokrasi olamaz" dedi.
150 kişi tarafından imzalanarak kamuoyuna açıklanan ve "çok olumlu yankılar alan" metnin imzacıları arasında, SODEV üyesi olan veya olmayan birçok sosyal demokratın da bulunduğunu hatırlatan Kızılelma, "Sosyal demokrasinin, toplumsal sorunlara yaklaşımındaki politikası, evrensel ilkelerinden hayat bulmaktadır" dedi.
"* Bu çerçevede, son zamanlarda ülkemizde tekrar yaşanmaya başlanan terör ve şiddet olaylarının son bulması, toplumsal sorunlarımıza çözüm için gerekli siyasal kanalların açılması isteğimizdir. Her zaman dile getirdiğimiz gibi terör, şiddet, baskı, antidemokratik uygulamalar ve silahlı mücadele yöntemleri ile çözüm üretilemez.
* Ülkemize çok pahalıya mal olmuş, yıllardır süren sorunlarımızın çözümü isteniyorsa, 'kahrolsun edebiyatı' yerine sonuç alıcı yeni politikalar üretilmesi gerekmektedir.
* Demokratikleşmenin geliştirilmesi, yerel sorunların çözümü doğrultusunda adımlar atılmaya başlanması, sorunların çözümü doğrultusunda politikalar üretilebilmesi için iyi bir başlangıç olacaktır."
Seyman:"Muhalefet boşluğunu aydınlar dolduruyor"
Yaşar Seyman, Türkiye'de toplumsal muhalefetin bir önderinin bulunmadığını ve muhalefet boşluğu yaşandığını, bu boşluğun sivil toplum ve aydınlar tarafından doldurulmaya çalışıldığı söyledi.
Başbakan'ın yarın aydınlarla yapacağı görüşmeyi son derece olumlu karşıladığını belirten Seyman, aydınların muhalefet boşluğundan üzerlerine düşen yükü yerine getirdiklerini ifade etti.
"Çatışma ortamına dönülmesini, bir yurttaş olarak istemiyorum. Yaşadığımız coğrafyada, komşularımızda savaşlar yaşanıyor. Türkiye'nin de bunun yaşamaması için, barışın önderliğini yapmak gerekiyor. Barışı kalıcı kılmak için herkes elinden geleni yapmalı; böyle çağdaş adımları da desteklemeliyiz."
Koç: Terörle uzlaşma olmaz
Başbakan Erdoğan'la aydınların buluşmasında karşılıklı arabuluculuk beklentisinin yaratılmamasını isteyen ve "terörle uzlaşma olmaz" diyen Koç şunları söylemişti :
"İyi niyet temeli seçeneği yanında karşılıklı arabuluculuk gibi bir yolun kullanılacağı beklentisi oluşturmak terörle mücadelede zafiyet yaratır. Bu girişimi oluşturanların iyi niyetinden şüphe etmiyorum, ama muhatap olarak devletin böyle bir uzlaşmayla çözüm yolu araması, arayış içine girer bir hava vermesi yanlış.
Terörle, devlet gibi mücadele etmek gerekir. Bu konuda ikircikli bir tavır sergilemek veya sergiliyor gibi görünmek yanlış. Terör örgütünü devletin muhatabı haline getirmek sonucunu doğuracak bir tutum sergilenmemeli. İspanya ve İrlanda'da bu tip uzlaşma arayışları sonrası oluşan af beklentisi teröre çare olmadı. Devlet, bu noktadaki arayışları muhatap kabul etmemeli." (KÖ/TK)