Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Yavuz Önen, "Bu nedenle, Türkiye'de işkencenin cezasız kalmasıyla da sistematik olduğunu söylüyoruz" diyor.
"Hükümet 'İşkenceye Sıfır Tolerans' dedi; işkence davalarında zaman aşımı süresi uzatıldı. Bunlar pozitif mevzuat değişiklikleri. Fakat henüz yargıya, uygulamaya ulaşmış değil. İşkencenin cezasızlığı sistematik problem olarak devam ediyor" diyor İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Yusuf Alataş.
Alataş ve Önen, Türkiye'de işkencenin cezasız kalmasını ve cezasızlığa çözüm önerilerini bianet'e anlattı.
Alataş, "Türkiye'nin en ciddi sorunu, işkencenin cezasız kalması. Diğeri de yargısız infazlar" diyor. Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Alt Komitesi Başkanı Helene Flautre'la görüşmelerinde de bu konuyu gündeme getirdiklerini ve takip ettikleri işkence davalarıyla ilgili raporu sunduklarını belirtiyor.
İşkencecilerin dokunulmazlığı
Önen, Altınbaş davasının "işkencecilerin dokunulmazlığının, koruma altında olduğunun çok önemli bir örneği" olduğunu söylüyor.
"Bu yalnız hükümetin politikasını değil, yargı mekanizmasının politikasını da gösteriyor. Güvenlik görevlisini koruma anlayışı var. Sanıklar yıllarca duruşmaya getirilemiyor; davalar zaman aşımına uğruyor. İşkenceyle ilgili soruşturma sayısı çok az. Cezalandırma oranı da çok düşük. Davalar uzun sürüyor. Altınbaş davası böyle bir dava."
Alataş'sa "İşkenceciler her aşamada korunuyor" diyor.
"İHD olarak sadece Altınbaş davası değil, 51 işkence davasını takip ediyoruz. Bunlardan edindiğimiz ortak izlenim şu: Sadece Altınbaş davasına özgü değil; Türkiye'de halen, işkencecilerle ilgili cezasızlık anlayışı var."
Alataş, işkencecilerin dokunulmazlığının şu süreçlerle sağlandığını söylüyor:
"* İlk soruşturma sırasında, savcılar dahil, soruşturmayı yürüten kamu görevlileri tarafından korunuyorlar.
* Mahkemeler onlara daha 'anlayışlı' davranıyor.
* Kişilerin çalıştığı kamu kurumları, işkence davalarında mahkemelerle işbirliği yapmıyor. Örneğin sanığa davet gönderiliyor; bu kişi polisse, yeri belli yurdu belli. Oysa "ulaşılamıyor"; tebligat "yapılamıyor". Kamu görevlilerine ulaşamamak mümkün değildir.
* Tebligat memurları da dahil olmak üzere, kamu görevlilerini, uluslararası hukuka göre insanlık suçu işleyen işkenceciler için 'devleti için fedakarlık yapmış kamu görevlisi' olarak görüyor. Aynı sorun Altınbaş davasında da yaşandı. Tebligat yapılamıyor.
* İşkenceden ceza verilmesi gerekirken, kötü muameleden ceza veriliyor. Sanık lehine olacak ne kadar zorlama yorum varsa, devreye giriyor. Davalar Yargıtay'da -kamuoyunun da baskısıyla- farklı şekilde sonuçlansa bile, genellikle ya zaman aşımıyla, ya beraatle ya da işkence dışı bir suçtan, örneğin kötü muameleden ceza verilmesiyle sonuçlanıyor.
* İşkence mağdurlarına yönelik yıldırma: İşkenceyle ilgili suç duyurusunda bulunanlara karşı suçlama getiriliyor. Kamu görevlilerine karşı koymakla, örgüt üyeliğiyle, örgüte yataklıkla suçlanıyorlar."
Önen: Zamanaşımının kaldırılması çözüm değil
Yavuz Önen, işkence davalarında zamanaşımının olmamasının tek başına çözüm olmadığını söylüyor:
"Zamanaşımı olmasa da, davalar 20-30 yıl sürebilir. Önemli olan, işkence davalarının belli bir süre içinde sonuçlandırılmasının yasal olarak zorunlu olması. Adalet kısa sürede tecelli ederse, bu hem emsal olur hem de caydırıcı olur."
Alataş: Adil yargılama ve insan hakları terfi kriteri olmalı
Yusuf Alataş'ın işkencenin cezasız kalmasının önüne geçilmesi için önerileri şöyle:
* Soruşturma doğrudan doğruya savcılar tarafından yürütülmeli: Polisin işkencesiyle ilgili hazırlık soruşturmasının kanıtlarını toplama işi polise verilmemeli. Sağlıklı soruşturma yapılamaz. Delillerin karartılma ihtimali var.
* Tebligatlarda soruşturma: 'Tebligatın yapılamadığı' durumlarda, tebligat yapmakla yükümlü olan memurlar da dahil olmak üzere, sanığın çalıştığı birimin, devlet kurumunun yetkililerinin idari ve cezai soruşturmaya tabi tutulması. Tebligatın engellenmesi, zaten tebligat kanununa göre suçtur. Bunun yanı sıra, yargı kararlarının yerine getirilmemesi anlamına da geliyor.
Yargıçlar ve savcılar: Yargıç ve savcıların işkence konusunda kendini gözden geçirmesi gerek. Davalarda, işkence kötü muamele kapsamına sokuluyor. Yeni TCK'de bu anlamda olumlu düzenlemeler var. Ancak yasa haziranda yürürlüğe girdi. Eski davalardaysa, haziran öncesi düzenleme geçerli. Zaman aşımındaysa sanık aleyhine olan koşullar devreye sokulmuyor.
* Mahkemelerde çapraz sorgu: Çok önemli olmasına karşın mahkemelerde uygulanmıyor.
* Adil yargılama ve insan hakları: Yargıç ve savcıların adil yargılama konusunda eğitilmeleri şart. Terfilerinde, davalarda verdikleri kararların bozulmasına göre not alıyorlar. Bunun için insan haklarını korumaya riayet ilkesi getirilmeli. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu değerlendirmesinde, adil yargılama ve insan hakları birer terfi kriteri olmalı."
Alataş'ın dikkat çektiği diğer noktalar da, yargıdaki kadrolaşma ve mevcut yapıda yargıçlıkla savcılığın mesleki olarak ayrışmaması.
"Sorun eğitimden çok, yargıdaki statükonun, alışkanlığın korunması. Sınav sistemlerinde Adalet Bakanlığı'nın tercihleri öne çıkıyor.
"Yargıçlık ve savcılık meslekleri aynı prosedürden geçiyor; bunlar farklı meslekler olarak yapılanmıyor. Aynı sınavlardan ve aynı eğitimden geçtikten sonra yargıç ve savcı olarak ayrılıyorlar. Oysa bunlar farklı uzmanlık alanları." (TK)
* İşkencenin cezasızlığıyla ilgili bianet haberlerinin listesi için tıklayın.
* Birtan Altınbaş davasıyla ilgili bianet haberlerinin listesi için tıklayın.