Gezi direnişi boyunca çevik kuvvet polisleri sivil giyimli polislerle birlikte görev yaptı. Çevik kuvvet polislerinin birçoğunun kask numarası olmadığı gibi, sivil giyimli polislerin de çoğu zaman polis yeleği olmadan görev yaptığına şahit olduk.
bianet’e konuşan Emniyet-Sen avukatı Emrullah Aksakal, “Sivil polisle çevik kuvvet iç içe çalışmaz” dedi ve ekledi, “Olayın niteliği gereği sivil polis varsa bile mutlaka üzerinde numarası olan yelek giymek zorundadır. Ama maalesef bu görüntülerde onları göremiyoruz. Bu, polis için çağdaş bir müdahale tarzı değil.”
Aksakal, devletin kamuya hesap veren bir yapı olduğunu hatırlatırken, devlet memurlarının da buna dahil olduğunu belirtti. Kasksız, numarası olmayan kasklarla ya da yeleksiz göreve çıkan sivil ve çevik kuvvet polislerinin idari (polis amirleri) ve siyasi idare (İçişleri Bakanı) tarafından denetlenebileceğini söyledi.
Polisin çalışma koşullarının iyileştirilmesinin hizmet kalitesini arttıracağının altını çizdi, “Polisi anlamadan polis şiddetini çözemeyiz” dedi.
“Yelek numaralarıyla tanınabilir olmalılar”
Gezi olaylarında çevik kuvvetin yanında çalışan birçok sivil giyimli kişi gördük, sivil polis olduklarını tahmin ediyoruz. Sivil polis toplumsal olaylarda çalışır mı?
Şimdi oradaki kişilerin tek tek kim olduklarını, sivil polis olup olmadıklarını bilmiyorum. Ama sivil polisle çevik kuvvet iç içe çalışmaz. Olayın niteliği gereği sivil polis varsa bile mutlaka üzerinde numarası olan yelek giymek zorundadır. Ama maalesef bu görüntülerde onları göremiyoruz. Bu, polis için çağdaş bir müdahale tarzı değil.
Birlikte çalıştığı durumlar da olur. Mesela bir narkotik operasyonu ya da bir cinayet araştırması var. O zaman çevik kuvvet çevre güvenliğini sağlar, sivil polis de görevini yapar.
Peki işleri gizlilik üzerine kurulu olan sivil polisler, Gezi olaylarında görev yaparken deşifre olmadı mı?
Resmi elbiseler, hizmetin kalitesi artsın diye kullanılır. Bazı olaylarda ise sivil-resmi diye bir ayrım kalmaz, orada herkes polistir. Böyle durumlarda sağlayacakları fayda düşünülerek, deşifre olmalarını düşünmüyorsunuz. Ama önemli olan sivil polislerin numaralarının olduğu yelekleriyle tanınabilir olması.
Çevik kuvvet polislerinin kasklarındaki numaralarının olmaması, işe yeni alınmış olmalarıyla açıklandı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Olmaz öyle şey. Diğer illerden getirilen polislerin kask numarası olmayabilir. Ama bir kırtasiyeye gidersiniz, kask numaralarını bastırıp takarsınız. Kask numarası tartışması Gezi’ye mahsus değil, daha önce de tartışılmıştı. Ama 2013’te polisin kask numarasının takılmaması söz konusu olamaz.
Ama 15-16 saat çalışan memura da kaskını tak demek abesle iştigal. Geçtiğimiz günlerde Çeşme’de bir polis intihar etti. Bu intihar çok önemliydi, çünkü ilk kez bir polis çalışma şartları gerekçesiyle intihar etti. Üstelik Çeşme gibi bir yerde, yani çalışma koşulları Gezi’den çok farklı. Bu artık emniyet teşkilatının geldiği noktanın göstergesidir.
Çalışma koşulları hep mi böyleydi?
Çalışma şartlarının iyi olması sadece polis için değil, hizmet verilen halkın güvenliği için önemli. Hizmetin kalitesi, polisin iyi şartlarda çalışmasına bağlı.
Avrupa standartlarında 100 bin kişiye 350 polis düşerken, bizde 418 polis düşüyor. Dolayısıyla Avrupa standartlarınıza göre polis sayımız fazla. Buna rağmen polise yetersiz dememiz mümkün değil. Yurtdışında karakollar fiziksel güçle korunmuyor ama biz her karakolun önüne polis dikiyoruz. Bunun yerine bir kamera koysanız olur. Ama polisin sesi çıkmıyor, kendini ifade edemiyor. Bunları içinde biriktiriyor ve bu nedenle verdiği hizmetin kalitesini sorgulamıyor. O yüzden polise sahip çıkmak lazım.
“Numarasız kaskları siyaseten İçişleri Bakanı denetler”
Polislerin kask ve yelek numarası olmadan görev yapması nasıl denetleniyor?
Kask numarasını ya da numaralı yeleğini takmayan memurlar, disiplin tüzüğüne göre görevin gerekçelerini yerine getirmiyor ve eksik donanımla göreve çıkıyor. Amirler de denetim görevini yerine getirmiyor.
Öncelikle polis memuru kendi davranışından sorumludur, sonra birim, grup ya da ekip amiri; daha sonra büro amiri, şube amiri ve ilçe müdürü sorumludur.
Ancak siyaseten sorumlu ararsanız, İçişleri Bakanı sorumludur.
Haftasonu kask numarası olmayan polislere nedenini sorduğumda, amirleri “Benim sinirimi bozma” dedi. Bu doğru bir yaklaşım mı?
Size böyle bir şey diyemez. Bunu kesinlikle basına gaz vermek için söylemiyorum. Ama basın, kamunun gözü olmak için orada bulunan kişidir. Böyle bir şey söylemek, kamuya “İşimize karışmayın, biz bildiğimizi yaparız” demektir. Devlet hesap verir, ajanları da buna katlanmak zorundadır.
Polisi anlamadan polis şiddetini çözemeyiz. Polisi anlayacağız ki o da bizi anlasın. Polisi dışladıkça şiddetin oranı artıyor. Kamudaki memurla polis ayı. Üstelik polis bizim temel hak ve hürriyetlerimize müdahale ediyor.
Ama polisi anlamak istesek de konuşmamız mümkün olmuyor. Röportaj da vermiyorlar.
Basına demeç vermek, Polis Disiplin Tüzüğü’nde meslekten ihraç nedeni. Siz konuştuğunuz polisin kimliğini saklasanız da, polis kim olduğunu bulur.
Örneğin geçenlerde hem sosyal medyada hem de basında yayılan bir videodaki polis soruşturma geçiriyor. Üstelik röportaj da değil, anlık bir tepki vermiş.
Polis disiplin hukukunun da acilen değişmesi gerekiyor. Anayasa’da ifade özgürlüğü deniliyor ama Polis Disiplin Tüzüğü’nde basına demeç vermek yasak. Tüzükte torba maddeler var. Mesela “polisin saygınlığını zedeleyen tutum ve davranışlar” deniyor ama hangi davranışlardan bahsedildiğini bilmiyoruz. Disiplin soruşturmasında kuralı koyan da, iddiayı yapan da, cezayı veren de aynı yer. Bize bir tek savunması kalıyor, onu da çok takmıyorlar. (ÇT)