255 sanıklı İstanbul Gezi Davası ikinci gününde. Dolmabahçe Valide Sultan Cami'sinde yaralıları tedavi ettikleri gerekçesiyle suçlanan iki hekim de bugün duruşmadaydı.
Duruşmaya İstanbul Tabip Odası yetkililerin de aralarında olduğu çok sayıda izleyici katıldı. Dr. Eren Yasemin Dokudan ve Dr. Sercan Yüksel’in aralarında olduğu beş sanık savunma verdi. Dört sanık ise diğer celsede savunma yapma taleplerini iletti.
Yargılanan hekimler, hastalara yardımın görevleri olduğunu, ortada suç olmadığını belirterek derhal beraatlerini istedi. “Yaralılara hekimlik yapmak suçsa beni de yargılayın" diyen 235 hekim de kendilerini ihbar dilekçelerini mahkemeye teslim etti.
Duruşma sonrası Çağlayan Adliyesi karşısında İstanbul Tabip Odası çağrısıyla düzenlenen basın açıklamasında, “Hekimlik yargılanamaz, hekimleri yargılayanları tarih yargılayacaktır” mesajı verildi.
İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen dava yarın devam edecek. Sanıkların tamamı 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten bir yıl ile 11 buçuk yıl arasında değişen hapis cezaları istemiyle yargılanıyor.
TTB Başkanı: Hekimler doğruyu yaptı
Açıklamaya İstanbul Tabip Odası’nın yanı sıra insan hakları savunucuları ve avukatların da aralarında olduğu en az yüz kişi katıldı.
İstanbul Tabip Odası imzalı “Camii’ye Ayakkabı ile değil steteskoplarımızla ile girdik”, “Gezi Hekimliği Yargılanamaz” pankartları açan grup Valide Sultan Camii’de doktorların yaralılara yardım ettiği fotoğrafları taşıdı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Özdemir Aktan “Burada yargılanan Türkiye’nin onuru, insan haklarına olan saygısıdır, hükümettir” dedi.
“Ayrımsız sağlık hizmetine devam”
İstanbul Tabip Odası, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Adli Tıp Uzmanları Derneği'nin ortak açıklamasını İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Hakan Hekimoğlu okudu.
Açıklamada Dünya Tabipleri Birliği Uluslararası Tıbbi Etik Kuralları, Dünya Tabipleri Birliği İnsan Hakları Bildirgesi, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü ve Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi’nden alıntılarla hekimlerin hastalara her koşulda tıbbi yardımda bulunmasının bir görev olduğunun altı çizildi.
“Yargılamak bir yana, Hekimlik değerlerimizi kabul etmek hatta sadece kabul etmek değil saygı da duymak zorundasınız! Hekimliği yargılayamazsınız...
“Meslek etiğine, insanlık onur ve değerlerine uygun davranışları nedeniyle baskıya, yaptırıma uğrayan bütün hekimler, tıp öğrencileri ve sağlıkçıların yanındayız. Biz de oradaydık, orada olabilirdik, orada olacağız, bu nedenle bizi de yargılayın ve bilin ki, her zaman düşünceleri, politik tutumları, cinsiyet ve cinsel yönelimleri, sosyal durumları ne olursa olsun, ayrımsız olarak tüm insanlara, sağlık hizmeti sunmaya devam edeceğiz.”
"Müdahale etmesek ölebilirlerdi"
Radikal’in haberine göre Dr. Sercan Yüksel, 2 Haziran gecesi hastanedeki nöbetinden çıktığını ve doktor kıyafetiyle evine gitmek için dolmuşa bindiğini söyledi.
"İnönü Stadı'nın orada gazlı müdahaleden dolayı havada gaz yoğunluğu oldukça yüksekti, ben de etkilendim. Bezmi Alem Sultan Camii'nin oraya geldiğimde caminin kapısında gazdan etkilenmiş, vücuduna gaz fişeği isabet etmiş, vücudunda kemik kırıkları bulunan yaralılar gördüm. Polisin gazlı müdahalesi nedeniyle kalabalık camiye doğru kaçıyordu. Eylemciler yaralıları camiye taşıyordu. Ben de yaralıların camiye taşındığını görünce hekimlik refleksiyle yaralılara yardım etmek için camiye girdim. Cami kapısında bir kişi ayakkabımı çıkarmam konusunda uyarınca ayakkabımı çıkarıp kenara koydum. Kenarda ayakkabı yığını duruyordu. İçerde birçok sağlık çalışanının da yaralılara yardım ettiğini gördüm. Ben de aldığım eğitim doğrultusunda müdahale ettim." |
Caminin kapısı sürekli açık olduğunu belirten Yüksel şöyle devam etti:
"Saat 21.00 22.00 civarıydı. Yaralıların sayısı çok artınca Yaralıları aciliyetine göre sınıflandırdık. Kafa travması geçiren, kafası gözü kanayan, gaz fişeğinden etkilenen yaralılar vardı. 112'yi arayıp ambulans istedik ama çok gecikmeli olarak geldi. Camide sigara içenlerin olduğu söylendi, sigara içen kimseyi göremedim. Oradaki herkes gazdan etkilenmiş nefes darlığı çekiyordu bu durumda kimse sigara içmeyi düşünemez. Camide yiyecek içecek tüketildiği söylendi, ağır yaralıların olduğu bir ortamda kimse yemek yemeyi düşünmez. Bizi camiyi kirletmekle suçluyorlar, kanamalı hastalardan akan kan halıya akmış olabilir. Bunlar olağan şeylerdir. Kirletme değildir. Bizi suçluyu kayırmakla itham ediyorlar. Bize yaralı olarak gelen insanlara suçlu olup olmadığını sormayız. Yaralı kişi oradan geçen bir vatandaş, bir esnaf ya da eylemci olabilir. Bizim için bunun hiçbir önemi yok. Zaten aldığımız tıp eğitiminde hocalarımız bize hiçbir insan arasında ayrım yapmamayı öğretti. Biz ağır kanamalı insanlara müdahale etmeseydik çok fazla ölüm olabilirdi, açık kırığı olanlara müdahale etmeseydik uzuv kayıpları olabilirdi, solunum sıkıntısı çekenlere müdahale etmeseydik solunum yetmezliğinden ölebilirlerdi." |
İlerleyen saatlerde caminin müezzininin polislerle görüştüğünü ve dışarıda gazın azaldığını, dışarının tamamen sakinleştiğinde toplu olarak camiyi boşaltabileceklerini müezzinin söylediğini belirten Yüksel, "Saat 03.30 civarında camiyi toplu olarak terk ettik. Yaralılara müdahale eden sağlık çalışanlarına teşekkür ediyorum ve gurur duyuyorum" dedi.
Dr. Eren Yasemin Dokudan 2 Haziran akşamı Kabataş bölgesinde çok sayıda yaralıların olduğu ve doktora ihtiyaç bulunduğunu öğrendiğini, bu nedenle tıbbi müdahalede bulunmak için camiye gittiğini belirtti. Dr. Dokudan camide yaralılara müdahale ettiklerini söyledi. İzleyiciler hekimlerin savunmalarına alkışlarla karşılık verdi. (BK)
"Olay, deprem gibi sel gibi olağanüstü bir durumdu. Bize atfedilen suçlarda suçluyu kayırmak gibi suçlamalar yöneltiliyor. Bizim amacımız bunlar olamaz, mesleki refleksimizle hareket ettik. Yolda bayılan, uçakta fenalaşan birini görüp yardımına koştuğumuz gibi Bezmi Alem Camii'nde de mesleki refleksimizle aynı şeyi yaptık. Suçlamalar beni çok şaşırttı, Tıp Fakültesi eğitimini yanlış mı öğrendim diye düşündüm. Yanlışsam benim düşüncemi düzeltsinler." |