bianet'in görüştüğü Cizre, Almanak'ın Türkiye'de güvenlik sektörüyle ilgili bilgi sunduğunu, bunun temel amacının da "tartıştırmak" olduğunu söylüyor.
Büyükanıt'ın sözleriniyse, "Eleştirilerin gerisinde, hiç yapılmayan bir şeyi yapmaya kalkışmamız, ülkede güvenlik konularında varolan toplumsal bilgisizliği ve ondan kaynaklanan duyarsızlığı silmeye çalışmamızın yarattığı, tartışılır olmanın rahatsızlığı var."
"İtaat kültürü yerine itiraz kültürü"
|
Büyükanıt konuşmasında, bu metin için "Ağırlıkla Türk Silahlı Kuvvetlerinin işlevlerinin ele alındığı raporun ön sözünde yer alan: 'itaat kültürünün yerine itiraz kültürünü yerleştirmeyi amaçladığı' yolundaki ifadeler, raporun gerçek niyetini açıkça ortaya koymaktadır" dedi.
Cizre, "Benim itiraz kültüründen kast ettiğim anlaşılmış değil. Bir sokak hareketinden değil, demokratik bir vatandaşlık kültürünün yeşermesinden söz ediyorum. Almanak buna bilgilenme yoluyla hizmet eden bir çalışma" dedi.
Araştırmanın yalnızca orduyu değil, güvenlik sektörünün bütün bileşenlerini, silahlı kuvvetler, istihbarat, polis, Milli Güvenlik Kurulu, korucular, güvenlik medyası ve güvenlik sektörüyle ilgilenmesi gereken sivil toplumu da kapsadığını vurgulayan Cizre, "Eleştiriler, hiç yapılmayan bir şeyi yapmaya kalkışmamız, ülkede güvenlik konularında varolan toplumsal bilgisizliği ve ondan kaynaklanan duyarsızlığı silmeye çalışmamızdan kaynaklanıyor" diyor.
"Güvenlik toplumun dışında ve üstünde bir konu gibi görülüyor. Teknik yöntemlerle belirlendiğine inanılıyor. Dolayısıyla Almanak'ta bilgi sunarak bunun da kabuğunu kırıyoruz."
"Sivil-asker ilişkilerinde şeffaflık ve hesap verebilirlik esas olmalı"
Cizre, sivil-asker ilişkilerinin bir "demokratik sivil denetim sistematiği" içinde yürümesi gerektiğini söylüyor. Bunun esası da "şeffaflık ve hesap verebilirliğe" dayanıyor.
"Şeffaflık ve hesap verebilmenin yarattığı rahatlamayla, sivil-asker ilişkisi basit tabiyetin ötesinde işbirliği haline gelebilir. Demokratik sivil denetim sistematiği, eşitlikçi ilişkilerden yana bir sistemdir. Askerin sivile tabiyetinin, sivilin anlamadığı konularda susup askere tabiyetinin yanlışlığını gösterir. Bu sistematik bizim silahlı kuvvetlerimiz tarafından.yanlış anlaşılıyor."
Cizre'nin Avrupa Birliği'nin aday ülkelere koşul olarak ileri sürdüğüne dikkat çektiği bu sistematikte kurulması gereken "asker-sivil kesimler arasında tartışma, bilgi zemini içinde, daha eşitlikçi ilişkiler".
Cizre: Eşitlikçi ilişkinin olmayışında sivil iktidarların payı var
Cizre, Türkiye'de bir komutanın konuşmasının bunca önemsenmesinin ardındaysa, "Asker-sivil ilişkilerinin eşitlikçi zemine oturmaması" olduğunu söylüyor. "Bu, askerin siyasi rolünün hâlâ belirleyici olmasından kaynaklanıyor."
Bu durumun yeniden üretilmesinde "sivil yönetimlerin, iktidarların da payı var" diyor Cizre. "Askerin siyasal rolünün ağırlığı ya da hiç olmayışı, sivil hükümetleri işaret eder. Askerin siyasi rolünde sivil siyasetin suskunluğu etken."
Büyükanıt'ın sözleri
Büyükanıt, "Bazı kesimlerce Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratma yönünde sürdürülen kampanyaya değinmek istiyorum" dedikten sonra, "ALMANAK: TÜRKİYE Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim" yayını için şunları söylemişti:
Bu gayretlerin bir devamı olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin konumu konusunda içeriği pek çok maddi hata ile dolu yeni bir belge yayımlanmıştır. Bu belgede dikkat çeken en önemli konu, dokümanı oluşturan 22 bölümden 9'unun Polis Akademisi tarafından yazılmış olmasıdır. Kurumsal iş birliğine en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, devletin önde gelen kurum ve kuruluşlarının bu tür çalışmalara katılmalarının nasıl bir fayda sağlayacağını da takdirlerinize bırakıyorum.Ağırlıkla Türk Silahlı Kuvvetlerinin işlevlerinin ele alındığı raporun ön sözünde yer alan: "itaat kültürünün yerine itiraz kültürünü yerleştirmeyi amaçladığı" yolundaki ifadeler, raporun gerçek niyetini açıkça ortaya koymaktadır. Bu belgenin tanıtımı 22 Eylül 2006 tarihinde, yani daha bir kaç gün önce icra edilen bir toplantı ile yapılmıştır. Bu toplantıda yerli ve yabancı konuşmacılar tarafından yapılan bazı beyanlar her türlü teamül, nezaket ve tahammül sınırını aşmaktadır.
Bu konuşmacılar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yüce Türk Milletinin anayasa ve kanunlarla, tartışılmaz bir şekilde kendisine vermiş olduğu görevlerini sahiplenmesini; "ülkenin hukuki ve kurumsal yapısına saygısızlık" olarak nitelemekte, yargıya intikal etmiş bazı münferit olayları tek merkezden kontrol edilen geniş çaplı ve planlı uygulamalar olarak göstermekte ve kullandığı her türlü mali kaynağın tahsisi, harcanması ve son kuruşuna kadar denetlenmesinin, devletin ilgili kurumları tarafından yapılmakta olduğunu göz ardı ederek, "şeffaflıktan uzak ve hesap verebilirlikten muaf olduğu" iddiaları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin de ötesinde, onu en güvendiği kurum olarak bağrına basmış olan asil milletimize de saygısızlık yapmışlardır.
Bu beyanların, Mayıs 2006'da yayımlanmış bir belgenin aylar sonra yapılan tanıtım toplantısı vasıtasıyla, kasım ayında Avrupa Birliği tarafından yayımlanacak ilerleme raporu öncesine denk getirilmesinin amacının da Silahlı Kuvvetleri cevap vermeye zorlamak ve hazırlanacak olan rapora, bu cevabî beyanatımızı bir gerekçe olarak dahil ettirmek olduğu aşikârdır.
Bütün bu mesnetsiz beyanlara maalesef devletin hiçbir kurum ve kuruluşundan, kamuoyundan herhangi bir açıklama ve tepki gelmemiştir. (TK)