* Fotoğraf: Sualtı Kameramanı Serço Ekşiyan
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Marmara Belediyeler Birliği’nin (MBB) Marmara Denizi’ni etkisi altına alan deniz salyası/müsilaj ile ilgili yaptığı “Marmara Denizi'nde Müsilaj Sorunu ve Çözüm Önerileri Çalıştayı” bugün başladı.
Bilim insanlarının Marmara Denizinin nasıl temizleneceği, nasıl korunacağı ile ilgili bilimsel çalışmalarını sunacağı çalıştayın sonucunda çıkan eylem planı yarın (5 Haziran) Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un katılımı ile yapılacak olan belediye başkanları toplantısında açıklanacak.
TIKLAYIN - Marmara'nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı?
Saat 10.00’da Zoom üzerinden online olarak başlayan çalıştayın açılış konuşmasını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan Çevre Yönetimi Genel Müdürü Eyyüp Karahan ile Marmara Belediyeler Birliği ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın yaptı.
“Marmara Denizinde mevcut çevresel durum” başlıklı oturumda Prof. Dr. Barış Salihoğlu, Doç. Dr. Mustafa Yücel, Prof. Dr. Mustafa Sarı ve Prof. Dr. İzzet Öztürk konuştu.
“Marmara Denizi’nde çevre yönetiminin sektörel etkileri: Su ürünleri” başlıklı oturumda ise Doç. Dr. Ahsen Yüksek, Doç. Dr. Mahir Kanyılmaz, Prof. Dr. Cem Gazioğlu ve Dr. İbrahim Tan konuşmacı olarak yer aldı.
Karahan: Marmara çevresinde 25 milyon nüfus var
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Eyyüp Karahan, Marmara Denizi’nde 92 atık izleme noktası olduğunu belirterek şunları anlattı:
“Marmara çevresinde 25 milyon nüfus yaşıyor. İç deniz olması nedeniyle bu durum ekolojiye etki ediyor. Azot ve fosfor birikimi, iklim değişikliği ve Marmara Denizinin durgunluğu deniz salyasının oluşmasına neden oluyor. Azot ve fosfor en etkili kirletici. Bu kirleticilerin denize gitmesini engellemek için planlama yapmak gerekiyor.
“Deniz salyasının görülmesi üzerine ocak ayında bu durum belediyelere bildirildi ve önlem alınması için çalışmaların başlatılması istendi. Tarımsal kökenli kirliliğinin önüne geçilmesi için de atım atılması gerekiyor.”
Büyükakın: Fosseptik çukuru gibi kullanmışız
Müsilaj ile ilk kez karşılaşılmadığını söyleyen MBB Başkanı ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın ise şöyle konuştu:
“2007-2008 yıllarında da denk geldik. Marmara’yı bir havza olarak ele almak gerekiyor. Bütünleşik bir yönetim sistemi oluşturmak lazım. Pandemi bize iklim değişikliğinde birlikte hareket etmemiz gerektiğini gösterdi. Deniz salyası meselesinde de ortak hareket etme ve yeniden düşünme ile karşı karşıyayız.
“Burada acı bir gerçeği de konuşmak lazım. Adeta Marmara’yı bir fosseptik çukuru gibi kullanmışız. Sadece ön arıtmadan geçmiş bir atık suyu açık denize derin deşarjlarla akıtmış. Bunun dip akıntılarla Karadeniz ve Ege’ye gideceğini düşünmüşüz. Ancak öyle olmamış ve Marmara büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmış. Bu gerçekleri göz önünde bulundurarak sürece bakmamız gerekiyor.
“Çalışmalar için bütçe gerekiyor”
“Ayrıca sadece Marmara çevresindeki illerden değil sınır ötesinden gelen atıklara da bakmamız gerekiyor. Tuna nehri üzerinden Karadeniz’e sınırları olan ülkelerden gelen kirliliği de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bir sınır ötesi eylem başlıkları da düşünülmeli. Marmara Belediyeler Birliği üyeleri ortak bir eylem planı konusunda hem fikirler. Bunu genel kurulumuzda tartışmıştık. Ortak hareket etmek noktasında hemfikiriz.”
“Marmara Denizine yapılan deşarjların sayıları biliyoruz. Marmara Denizine yapılan deşarjın ileri ve biyolojik arıtma yapılmayan deşarjlar. Azot ve fosfor giderimi yapmayan tüm arıtmalar bu sorunu bitirmeyecektir. Endüstriyel kaçaklar, yüzey sulardan gelen tarım ilaçları da düşünmek gerekiyor. Derin deniz deşarjlarının düşünülmesi gerekiyor. Arıtma tesisleri ileri ve biyolojik arıtma olarak düzenlemek gerekiyor. Bunun için bütçe lazım ve bunun üzerinden titizlikle durulmasında fayda var”
Prof. Dr. Sarı: Sorumlusu biziz başkası değil
Marmara Denizi’ndeki çevresel duruma ilişkin konuşan Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, iklim değişikliğine bağlı sıcaklık yükselmesi ile durağan deniz koşullarının müsilaja neden olduğunu ve bunların değiştirilebilir etkiler olmadığını ancak atıkların tek yönetilebilir parametre olması nedeniyle insanlığın kendi elinde olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Sarı, sıcaklıkların yükselmeye devam edeceğine, Marmara Denizi'nin yapısının da değişmeyeceğine dikkati çekerek “Atık yönetim sistemimizi değiştirmediğimiz sürece müsilajdan kurtulma şansımız yok” dedi ve şöyle devam etti:
“40 yıldır Marmara Denizi’ni bir fosseptik çukuru gibi kullandınız. Yıllardır buraya giren atıklarda sadece ön arıtma yapılıyor ancak ön arıtma, arıtma değildir. Denizin altından gelen görüntüler korkunç. Müsilaj balıkların solungaçlarını tıkıyor, süzülmüş oksijen azalıyor ve hayvanlar yaşayamaz hale geliyor. Mercanlar ve midyeler ise doğrudan müsilajın altında kaldıkları için nefes alamayıp ölüyor.
“Müsilajın ekonomik olarak en çok etkisi balıkçılığa oldu. Ama balıkçılığın müsilaja hiç mi etkisi yok? Ben 2016’dan beri Bandırma’dayım, 2016’dan beri uyardık. Kanuna aykırı çıkarılan bir maddeyle trolle avcılık yapılıyor, denizin yükü artırılıyor dedik. Kimse dinlemedi ve sonuç olarak ekosistemin özümlemesine yardımcı olacak organizmalar yok oldu. Sorumlusu biziz başkası değil. Denizin dibini kazıdık.”
* Müsilajın altında kalan midyeler
Müsilaj temizliği
Prof. Dr. Sarı, müsilaj temizliği sırasında yapılan yanlışlara da dikkat çekerek şunları söyledi:
“Deniz süpürgeleriyle müsilajlar toplanmaya çalışılıyor. Biraz sonra bunlar yine bir araya geliyor. Bu sürdürülebilir çözüm değil. Liman, barınak, marina gibi sığ koy, körfez gibi alanlarda yüzeyde kalınlaşan kısımların alınması lazım ki aşağıdaki organizmalar yok olmasın.”
* Müsilajın sardığı mercanlar
Avcılık, ön arıtma, derin deşarj…
Sarı, “Kainat yoktan var olmadığı gibi hiçbir şey de kendiliğinden yok olmaz” diyerek, Marmara Denizi’nin müsilajdan kurtulması için evsel ve endüstriyel atıkların ileri arıtmaya tabi tutulması, derin deşarj anlayışının bırakılması, akarsu ağındaki atık yükünün azaltılması gerektiğini ifade etti:
“Tarımsal üretimdeki gübre ve kimyasal ilaç kullanımını azaltmamız ve değiştirmemiz lazım. İyi tarım uygulamalarına geçmemiz lazım. Arıtılmış sular, tarımsal amaçla veya park, bahçe sulamada kullanılabilir. Bunu artırmamız lazım. Marmara Denizi için bütüncül yaklaşımla ama mutlaka iklim değişikliğini dikkate alan yeni bir atık yönetim politikası belirlememiz gerekiyor.
* Müsilajda hareket etmek zorunda kalan gemilerin filtreleri
“Deniz dip yapısına zarar veren algarna, çerçeveli trol gibi avcılıktan vazgeçilmeli, alternatif avcılık yöntemleri geliştirmemiz lazım. Deniz patlıcanı, pina gibi denizi süzerek beslenen organizmaların avcılığını kontrol altına almamız lazım. Mutlaka Marmara Denizi için müsilaj erken uyarı sistemi kurmamız lazım."
Prof. Dr. Öztürk: Detaylı araştırma lazım
Aynı oturumda konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzzet Öztürk de Marmara Havzası'na, 1990'dan başlayan 2005’ten sonra hızlanan, Avrupa Birliği uyum sürecinin de etkisiyle ciddi yatırımlar yapıldığını, belediyelerin çoğunun arıtma tesislerini kurduğunu kaydetti:
“Bütün arıtmalar yapıldı. Küçükçekmece hariç hepsinde ileri biyolojik arıtmalar yaptık. Yani çok ciddi yatırımlar yaptık. Bütün bunlara rağmen bu olayı yaşıyoruz. Neden, çünkü nüfus artıyor, artık ön arıtmalar yoluyla, ileri arıtmalar sonrası üst tabakaya verilen kirlilik yükleri nedeniyle bazı stresler oluşabiliyor.
“İklim değişikliği etkisi olabiliyor. Ani sıcaklık yükselmesi, belki bir ölçüde çöl tozlarının bile müsilaja katkısı var. Bu konuyu bütün boyutlarıyla bilmiyoruz. Bizim başımıza yeni geldi. Dünyada değişik yerlerde görüldü ama konuyu bütün yönleriyle disiplinler arası masaya yatırmamız lazım. Konuyu çok detaylı araştırmamız lazım.”
“Ekolojik dengeyi gözeten bir yaklaşım”
Mevcut atık su arıtma tesislerinde proses ve kapasite yeterliliğinin sağlanması gerektiğini belirten Öztürk, ileri biyolojik arıtma tesislerinin tam kapasite çalışmasının önemine değindi. İleri biyolojik atık su arıtma tesisi çıkış sularının, kentsel yeşil alanların ve varsa tarım alanlarının sulamasında kullanılarak Marmara'ya verilen atık su debisinin azaltmaya çalışılması gerektiğini de söyledi:
"Çünkü bunu azalttığınız ölçü de nitrat girdisini özellikle azaltabiliyoruz. Özellikle Susurluk Havzası'nda nüfusu 5 binin üzerindeki bütün yerleşimlere, biyolojik arıtma kurdurmak lazım. Buradaki tarım ve hayvancılık faaliyetlerini, iyi tarım ve hayvancılık pratiklerine uygun olarak desteklemek lazım."
“Atık sularını merkezi arıtma tesislerinde arıtan OSB ve tekil sanayi tesisleriyle ilgili sorunlar var. Bu tesislerin bazıları, vidanjörle atık alma lisansı alıyor. Vidanjörle bazı tehlikeli atıklar buraya getirilebiliyor. Bunların neticesinde de merkeze arıtma tesislerinde zaman zaman krizler yaşıyoruz. Biz İstanbul'da Tuzla ve Ataköy tesislerinde bu krizle sık sık muhatap oluyoruz.
“Dolayısıyla bu tesislerin çok iyi denetlenmesi lazım. Bu atık lisansları çok daha sıkı bir kontrole bağlanması lazım. Sadece mühendislik tedbirleriyle bu konunun çözümü mümkün değil. Burada biyoçeşitliliği ve türler arasındaki ekolojik dengeyi gözeten bir yaklaşım benimsenmesi lazım."
Müsilaj nedir, neden ortaya çıkar?Balıkçıların nez, köpük ya da salya olarak tanımladığı müsilaj tek hücreli bitkisel canlılardan bir tür fitoplankton olan Gonyalux fragilis’in yoğun çoğalması ve oluşturduğu renk sarmalı. Sakin denizlerde kendini daha çok gösteren müsilaj, doğal olmasına rağmen aşırı çoğalınca ekosisteme zarar verebiliyor. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) sarı, beyaz, renkli çamurumsu bu maddenin son iki yıldır, Karadeniz, Marmara ve Ege Denizi’nde suyun üstünde ve altında sıkça görülmeye ve yayılmaya başladığını belirtiyor. Marmara Denizi'ndeki müsilaj sorununa 2007 yılından bu yana dikkat çeken Marmara Çevresel İzleme Projesi (MAREM) ise bu tür anomalilerin denizde kirlenme düzeyinin göstergesi olduğuna işaret ediyor. Proje yöneticisi Levent Artüz çok yapışkan, bulaşkan bir yapıya sahip olan müsilajın denizdeki canlıların sonunu getirebileceğini vurguluyor. Balık yumurtalarının büyük çoğunluğunun denizin yüzeyinde bulunduğuna ve yüzeydeki yumurtaların müsilajın içinde hapsolarak yaşama şanslarını kaybettiğini belirten Artüz larvalar için de aynı şeyin söz konusu olduğunu kaydediyor. Artüz'ün 1+1'de aktardığı bilgilere göre müsilaj zamanla, hareket edemeyen (sesil) midye, istiridye, tunikatlar gibi canlıların üzerine de çöküyor, deniz çayırlarını örtüyor ve ışıkla temaslarını kesiyor. Öte yandan uzmanlar müsilajın nedenlerini ise kıyıların doldurulması ve atıklar nedeniyle denizdeki oksijen kaybı ve küresel iklim değişimine bağlı olarak Akdeniz havzasında sıcaklıkların yükselmesi şeklinde açıklıyorlar. Marmara Denizi ne durumda?Deniz yüzey sıcaklığı verilerine bakıldığında, Marmara Denizi'nin sıcaklığı bu yıl 40 yıllık ortalama verinin 2,5 derece üzerinde, yani 2,5 derecelik bir anomali söz konusu. Marmara Denizi'nin çevresinde yaklaşık 25 milyon insan yaşıyor. Türkiye'nin endüstrisinin yarıya yakını da Marmara Denizi'nin çevresinde yer alıyor. Yani evsel, endüstriyel ve tarımsal atıkların tümü doğrudan ya da dolaylı olarak Marmara Denizi'ne gidiyor. Ne yapılmalı?Bilim insanları müsilaja karşı yapılması gereken en önemli şeyin Marmara'ya arıtılmamış atığın boşaltılmaması olduğunu söylüyor. İklim değişikliğini de dikkate alan yeni bir atık yönetim politikası geliştirilmesi için çalışmalara bir an evvel başlanılması da bir diğer öneri olarak sunuluyor. |
(TP)