Türkiye'de en kırılgan sektörlerden biridir sanat. Salgın nedeniyle de ilk "kepenk" kapatan kurumlardan biri de tiyatrolar oldu. Yaklaşık iki aydır perdeleri kapalı olan özel tiyatroların taleplerine de hükümet tarafından net bir yanıt verilmedi.
Mesleki alanda özel tiyatroları temsilen, tiyatro sektöründeki tüm üretim ve uygulama süreçlerinin iyileştirilmesi ve profesyonelleştirilmesi amacıyla kurulan Tiyatro Kooperatifi de Bakanlıkla ilk görüşen ve önerilerini sunan sanat kurumları arasındaydı.
Yönetim Kurulu Başkanı Iraz Yöntem, dün açıklanan yönetmelik değişikliği konusunda şunları söylüyor:
"Bu yönetmelikte bütçenin arttırıldığı ve destek oranın %50'den %70'e çıkarıldığı görülüyor. Bu olumlu bir adım ama masa çok ayaklı ve bunlardan sadece birkaç tanesi henüz gerçekleşti ve bu hala yeterli değil. Özellikle mevzuat konusundaki önerilerimizin tamamının karşılık bulmasını istiyoruz; üzerimizdeki vergi yükünün kaldırılması çok önemli."
İki ayın sonunda "Artık özel sanat kurumları olarak net bir cümle duymaya ihtiyacımız var" diyen Yöntem sanatın birleştirici gücü olduğunu belirterek ekliyor:
"Bugünleri atlattıktan sonra en çok sanata ihtiyaç duyulacak, biz toplumu bir arada tutan ve moralleri yükselten bir tutkal vazifezi de görüyoruz. Ama bu kurumlar ayakta kalmazsa, bu sanatçılar işlerini icra edecekleri kurumları bulamazlarsa bu toplumun iyileşmesi de çok zor olacak."
Tiyatro Kooperatifi aktif faaliyetlerine koronavirüs salgını gündemiyle birlikte başladı diyebiliriz. Türkiye'de ilk vakanın açıklanmasının hemen ardından Oyuncular Sendikası ve siz Kültür Bakanlığı yetkilileri ile görüştünüz ve öneriler sundunuz. Kooperatif bu süreçte nasıl bir çalışmanın içine girdi?
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın davetiyle ilk toplantıyı 14 Mart'ta gerçekleştirdik. Hatta ilk vaka görüldüğü zaman ilgili bakanlığıyla görüşme yapan ilk kurumlardan biriyiz, Oyuncular Sendikası ile birlikte. Ekonomik olarak ilk sanatı vurur. Toplumsal olaylarda, doğal afetlerde, şehit haberleri geldiğinde... Eğlence sektörü diye tanımlanıyoruz ama sanat yapıyoruz biz. Kamusal bir hizmettir sanat. Tıpkı eğitim, sağlık ve adalet gibi tüm vatandaşların ihtiyacı olduğu, yeniden hatırlanılması gereken kamusal bir hizmettir sanat.
Dünyada sanata yapılan destekleri de çok iyi takip ediyoruz. Kooperatif ortağı tiyatrolar değil sadece. Türkiye'de bütün tiyatroların şu anda çok kırılgan bir sürece girdiğini, bunun farkında olduğumuzu ve tüm tiyatrolar için de bir hazırlık yapılması gerektiğini dile getirdik.
Biliyorsunuz ilk vakanın açıklanmasının ardından birçok tiyatro Resmi gazetede yayımlanmadan önce kendi kendilerine kapılarına kilit vurdular. Hassasiyet ve endişe nedeniyle. Genelge yayınlandıktan sonra da zaten iş yeriyle beraber tiyatrolar da kapatıldı.
Bu noktada hep altını çiziyoruz, kooperatifin uzun vadeli hedefi yasal değişikliklerle Türkiye'deki tiyatro sanatının dünya standartlarında yapılması için yasal zemini oturtmak.
Bizim uzun vadeli hedefimiz bu covid-19 süreciyle birlikte hızlandı biraz da.
"Üzerimizdeki vergi yükü çok yüksek"
Bu görüşmelerin ardından taleplerinizin ne kadarı hayat buldu? Dün açıklanan yönetmelik ne kadar yeterli olacak?
Bizim talep ettiklerimizden bazıları aslında gerçekleşti.
Bu sene bakanlıktan destek alan tiyatrolarda oyun sayısı şartının kaldırılmasını da talep ettik. Çünkü sahneler kapandığı için bu sayıyı tamamlayamayacaklardı. 5 Mayıs 2020'de yayınlanan Özel Tiyatroların Projelerine Yapılacak Yardımlara İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'te bu yayınlandı. Öte yandan 2020-2021 yılı için destek bütçesinin arttırılması ve projelere verilecek destek oranlarının dünya standartlarına göre %80-90 bandına çıkarılması, artırılması ile bu başvuruların öne çekilmesi de vardı. Bu yönetmelikte bütçenin arttırıldığı ve destek oranın %50'den %70'e çıkarıldığı görülüyor. Bu olumlu bir adım ama masa çok ayaklı ve bunlardan sadece birkaç tanesi henüz gerçekleşti ve bu hâlâ yeterli değil. Özellikle mevzuat konusundaki önerilerimizin tamamının karşılık bulmasını istiyoruz; üzerimizdeki vergi yükünün kaldırılması çok önemli. Ayrıca esnek bir kredi paketi önerisinde de bulunduk. Bu talebimizi de tekrar ediyoruz.
Vergilerin ve sigorta pirimlerinin ertelenmesine özel tiyatrolar da dahil oldu. Kısa çalışma ödeneklerinden faydalanan tiyatrolar da var.
Bunun gibi açıklanan paketlerden bizim de faydalanma imkanımız var, evet, ama şöyle de bir durum söz konusu... Bizler hali hazırda ticari işletmeleriz ama üzerimizdeki vergi yükü çok büyük bir yük. Uzun vadeli yasal mevzuat değişikliği talebimizde de bizim özel bir statüye ihtiyacımızın olduğu bu ağır vergi yükünden kurtulmamız gerektiği yönünde. Çünkü dünyada da sanatın üzerinde böyle ağır vergi yükü olmadığı, sanatın bir ticaret olarak algılanmadığı yönünde.
"Sanatçılar işlerini yapacak kurum bulamazsa toplumun iyileşmesi de zor olur"
Bu süreçte vergiler öteleniyor ancak sigortalı çalışanların sigortaları ve maaşları devam ediyor olacak. Sahnesi olan tiyatrolar kira ödemek zorunda. Stopaj vergisi bugün ödenmese bile ötelendiği için yine de ödenmek zorunda. Faturalar kesilmeye devam ediyor. Dolayısıyla burada büyük bir korumaya ihtiyacımız var. Çünkü sanatın iyileştirici ve bütünleştirici gücü var. Bugünleri atlattıktan sonra en çok sanata ihtiyaç duyulacak, biz toplumu bir arada tutan ve moralleri yükselten bir tutkal vazifezi de görüyoruz. Ama bu kurumlar ayakta kalmazsa, bu sanatçılar işlerini icra edecekleri kurumları bulamazlarsa bu toplumun iyileşmesi de çok zor olacak.
Evlerimize ilk kapandığımız andan itibaren dünyadaki dijital ortamlarını ücretsiz açan sanat kurumlarının eserlerine odaklandık anında. Ruhumuzu iyileştiriyor çünkü sanat. Bunun devam etmesi için de ayakta kalmamız gerekiyor. Tek bir kurumun bile zedelenmemesi gerekiyor.
Şu anda bir nakit akışı kurum olarak tiyatrolar için çok elzem. Biz sektör gereği atipik çalışanlarız. Bizler sabah 8, akşam 5 çalışmıyoruz. Sigortalanma mevzuatı bunu da karşılamıyor. Burada da yeni bir mevzuat ihtiyacımız var. Mevzuatta yaşanan karmaşa bugün güvencesiz, kriz ortamında herkesin açıkta kalmasına neden oldu. Oyuncu, tasarımcı, teknik, idari personel bunların da hayatta kalabilmesi gerekiyor.
"Belki de mekan, salon tasarımları değişmeye başlayacak"
Normalleşme sürecinden söz ediliyor son zamanlarda. İnsanlar yeniden tiyatro, sinema salonlarında yan yana gelebilecek mi sizce?
Türkiye olarak yaklaşık iki aydır bu süreci yaşıyoruz. Görmediği bir şeyle insanın mücadele etmesi zaten yeterince zorlu bir durum. Bir süre sonra yok saymaya başlıyorsunuz. Bir kayıp yaşıyoruz bütün insanlık olarak. Fiziksel değil, zihinsel bir kayıp bu. Evlere tıkıldık konfor, maddi güç ve özgürlüğümüzü kaybediyoruz. Ve aslında hep beraber bir yas sürecinin içine girdik. Bu yas sürecinin aşamaları var; öfke, inkar bu aşamalardan. Bir süre sonra sinir bozuklukları da devreye giriyor.
Bizim gibi toplumlarda insan bağı çok kuvvetli ama elbette bir sürü insanın çekincesi olacaktır. Birçok insanın da nefes aldığı alanların sanat olduğunu tekrar hatırlayacağını düşünüyorum. Yeniden o hayatın içine girmek isteyecektir. "Yeni normal" ne olacak bilemiyoruz tabi. Dolayısıyla net cümleler de kuramıyoruz. Bireyler olarak da yeni alışkanlıklar, refleksler geliştirmemiz gerekiyor. Belki mekan, salon tasarımları değişmeye başlayacaktır.
200'den fazla tiyatronun önerileri Bakanlık'a sunuldu
Kooperatif olarak sadece İstanbul merkezli tiyatrolar değil, Anadolu'daki farklı tiyatrolarla da temastasınız. Onların istekleri, kaygıları nedir?
Anadolu da dahil 200'den fazla tiyatrodan topladığımız önerilerle Bakanlığa bir önlem paketi sunduk. Bunun öncesinde farklı şehirlerden 80'den fazla tiyatroyla video konferans düzenledik, pek çoğundan mailler aldık, telefon görüşmeleri yaptık.
Aslında hepimiz aynı sorunları yaşıyoruz. Bütün tiyatrolar aynı sorunları yaşıyorlar. İzmir, İstanbul Anadolu... İster kocaman sahnesi olsun, ister 50 kişilik oda tiyatrosu olsun, isterse sahnesi olmasın. Ama herkesin sıkıntısı aynı şu anda. Aynı kurallara tabiyiz çünkü. Yok birbirimizden fakımız.
"Artık işimizin ekonomisinden çok, estetiğini tartışmak istiyoruz"
İki hafta önce üç büyükşehir belediyesinin başkanlarıyla-İstanbul, İzmir ve Ankara-görüştünüz. Orda neler konuşuldu?
Sadece tiyatro değil, müzik, yayıncılık gibi sektörlerden de birçok temsilci vardı. Herkes sıkıntılarını dile getirdi ve bilgilendirme yapıldı. Biz de bu doğrultuda yerel yönetimlere önerilerimizi sunduk. Ancak orada da yine mevzuat ve kaynak sıkıntısına takılıyoruz. Niyetler çok iyi ve olumlu, ancak süreç uzuyor mevzuatlardan kaynaklı.
Bizim ivedilikle bu desteklere ihtiyacımız var. 45 günü geçti ve insanlar çok zor durumdalar.
Bu arada elbette ki küçük esnafından her kesime kadar aynı sorunları yaşadığımızın farkındayız. Ama artık özel sanat kurumları olarak bir cümle duymaya ihtiyacımız var. Ufak da olsa adımların atılması gerekiyor. Şu an sadece sözel olarak bir şeyler dillendiriliyor. Bu kurumları ayakta tutmak zorundayız.
Herkesin talepleri ortak; aslında kültür sanat hayatının 21. yüzyıla yakışır bir şekilde ülkede yerini almasını, gerçekten artık sadece estetik tartışmalar yapılmasını istiyoruz. Ben bir tiyatrocuyum ama şu an sadece hukuk ya da maliyeden söz ediyorum size. Ekonomik kaygılarımızı bir kenara koyalım artık. Ve yaptığımız işin sanatsal üretimiyle ilgilenelim. (AÖ)