Bugünkü ilk durağımız Plaza Bolivar'dı. Latin Amerika'nın efsanesi doğduğu evde ve evin etrafındaki bir kaç binadan oluşan komplekste anılıyor. Eve girerken elimizdeki rehberdeki (gezginlerin rehberi Lonely Planet) anlatıların doğru olduğunu anladık.
İspanyolca'dan başka hiç bir dili konuşmayan Venezüellalılarla bir kaç gündür zaten beden diliyle anlaşmaya çalışıyoruz ve oldukça da başarılıyız. Ancak evin girişindeki güvenlik görevlisi el kol hareketleriyle "çantanızı sırtınızdan çıkarın" deyince, anlamazlıktan gelmeyi yeğledik.
Venezüella için o bir Aziz
Bir anda aklıma rehberde okuduğum bir cümle geldi: "Bolivar Venezüellalılar için bir aziz. Dolayısıyla onunla ilgisi olan bir mekanda hatta adını taşıyan bir meydanda bile ona saygısızlık etmek, ki bu ülke kültüründe sırt çantasını da kapsıyor, başınıza iş gelmesine neden olabilir."
Neyse ki evdeki çalışanlar sakin insanlardı da, onları geç anlamış olmamıza itiraz etmediler. Bir kaç dakika önce Bolivar meydanındaki Bolivar anıtının önünde gördüğümüz çiçeklerin aynısından evde de gördük. Dünya Sosyal Forumu için Küba'dan gelen ekip belli ki forumdan önceki günü resmi ziyaretlerde geçirmişti.
Evden çıktık, bu kez sıra Bolivar müzesindeydi. Evin hemen yanındaki sömürge konağı müze haline getirilmiş. Ama anlaşılan hayatını pek de sabit bir yerde durarak geçiremeyen Bolivar ardında sadece resimler ve bir kaç mektup bırakmış. Bir de Bolivar'ı İsa gibi resmeden ve "kurtarıcı" olarak betimleyen duvar panoları.
Bolivar Caracas'ı seyrediyor
Simon Bolivar Caracas'ta doğmuş, Kolombiya'da ölmüş, naaşı ise daha sonra Caracas'a getirilmiş. Fransızlardan, Voltaire ve Rousseau'dan bağımsızlık öğretisini alan Bolivar Fransızların o büyük yazarlarına yapıldığı gibi bir Pantheon'a gömülmüş. Panteon Nacionale Caracas'a hakim bir tepede.
Sokaklardaki hayat sizi yürümekten alıkoymazsa Bolivar meydanından yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüşle varıyorsunuz. Alıkoymazsa diyorum, çünkü Venezüella'da hayat sokakta akıyor. Yemek de, içmek de, alışveriş de, müzik de, her şey sokakta. Hava şartlarının da izin verdiği bir durum bu elbette. Çok keyifli ve kıskandırıcı olduğunu belirtmeliyim.
Sokaktaki şamatadan kaçıp, Panteon Nacionale'ye ulaşıyoruz. Kapısında tıpkı Anıtkabir'de olduğu gibi bir tabur asker var. İki kadın içeri doğru hamle ediyoruz ki henüz 20'lerini bitirmemiş oğlan çocuğu (ki kendisi asker bey oğlum oluyor) ellerini çapraz yapıp "giremezsin"i yapıştırıyor.
Etekli kadına yasak
İçeride hali hazırda dolanan insanlar olduğundan anlayamıyoruz elbette. Sonra ben Fransızca'dan kaynaklı az buçuk kelime kapma becerimle asker bey oğlumun aslında eteklerimize taktığını anlıyorum.
Efendim şu sıralar buralarda hava 35 derece civarında seyrediyor, daha önce de belirttiğim gibi. Biz de elbette normal insanlar olarak gelmeden önce İstanbul'un öldürücü soğuğunda yazlıklarımızı çıkardık, parmak arası terliklerimiz, askılı bluzlarımız ve yazlık eteklerimizle ekvator yakınlarındaki kente vardık.
Eh o kıyafetleri de tüketiyoruz tabi. Meğerse söz konusu Panteon Nacionale'ye kadınların etekle girmesine izin yokmuş. Ama elbette erkekler şortlarla içeride dolaşıyorlar. Tam çıngar çıkartmaya hazırlanıyorduk ki içeriden bir kadın çıkageldi.
Evet, doğru tahmin ettiniz, pantolonluydu ve orada çalışıyordu. Asker bey oğlumla konuşmaya başladı, anladığım kadarıyla kıyafetimizin içeri girmek için uygun olduğunu çünkü söz konusu kısa etek yasağının oldukça kısa etekler için geçerli olduğunu söyledi ve biz de girmek için izni kopardık. Bu arada bir üst seviyeye geçerek burada sırt çantalarımızı kapıdaki güvenliğe teslim ettik.
120 erkek üç kadın kahraman
İçeri girdikten sonra fark ettim ki söz konusu binaya ölü ya da diri bir kadın için girmek çok zor. Zira Venezüella'nın bu ulusal isimlerinin yattığı anıtta 120 erkek ve üç kadın var.
Çok da fazla zaman geçirmeden kendimizi forum alanına doğru savurduk. Sosyal forumun bir yürüyüşle başlayacağı alan Venezüella hükümeti tarafından bir "devlet tanıtım ofisi" haline dönüştürülmüş.
Elinizi kaldırdığınız yerde Chavez'e ve onun ne kadar şahane bir insan olduğunu anlatan metinlere çarpıyorsunuz. Her bir bakanlık kendine ayrı ayrı standlar açmış, kendi bakanlığını ilgilendiren yerel üretimleri sergiliyor ya da yaptıklarını anlatıyor.
Savunma Bakanlığı stadında ne var dersiniz? Silahlar, ağır makineli araçlar ve bilumum saldırı aleti... Yani ya Bakanlık ya da ben bu forum işini bir yerden yanlış anlamışız ama hangimiz o belli değil.
Her şeye rağmen Venezüella'da sosyal forum insanları sokağa dökerek başlamak üzere, herkes özellikle salsa için çok heyecanlı... (ÇM/BA)