Uras: BM esas işlevini yerine getiremiyor
Uras, "Irak'ın ve Afganistan'ın uluslararası hukuka dayanmayan, BM baypas edilerek işgali, BM'nin meşruiyetini sona erdiren gelişmelerdir" diyor.
"Sorun, başta Irak olmak üzere, Ortadoğu'ya demokrasi getirmek iddiasında olanların 2. Dünya Savaşı konjonktüründen yol çıkarak yapılanan BM'nin demokratikleşmesi talepleri konusunda suspus olmaları."
Uras, yaşananlardan sonra, BM'nin durumunun "1. Dünya Savaşı sonrası Milletler Cemiyeti'ninkine benzer" olduğunu söylüyor.
"BM II. Dünya Savaşı sonrasının güç ilişkilerini yansıtıyor"
Uras, BM'nin alt kurumlarında, daha eşitlikçi bir düzen olduğunu, ancak kurumun kriz bölgelerinde, uluslararası ihtilafların çözülmesinde esas işlevini yerine getiremediğini söylüyor.
"Bu, BM'nin yapısı, varolan ülkelerin eşitlikçi ilişkilerinden ziyade, 2. Dünya Savaşı sonrası güç ilişkilerine dayandığından olmuyor.
"BM'nin demokrasi, insan hakları, uluslararası hukuk gibi değerlerin korunması açısından, normatif olma durumu var. Ama reel olanla normatif arasındaki makas, 2. Dünya Savaşı sonrası hegemonik ilişkinin sorgulamaya yanaşılmamasından kaynaklanıyor."
"Yaptırım gücü olan uluslararası irade maalesef ortada yok. ABD BM müktesebatına uymadığı zaman ne olduğu belirsiz."
Uras, bu makasın, "uluslararası kamuoyunun baskısıyla kapanabileceğine" işaret ediyor.
"New York Times'ın dediği gibi, bir tarafta Bush ve ekibi, diğer tarafta savaş karşıtı uluslararası kamuoyu var. Yoksa, aslında ABD, BM'nin işlevsizleştirildiği varolan durumdan, son derece hoşnut."
"Daha başındayız"
Uras, durumdan hoşnut olmayan ülkelerin ortak davranmamalarının nedeninin kapitalizmin yapısından kaynaklandığına dikkat çekiyor:
"Egemenlerden bir düzeltme beklememek gerek. G8'lerin dışında, varolan işbölümünden hoşnut olmayan ülkelerin ortak davranmaları, kapitalizmin yapısından kaynaklanan nedenlerle de siyaseten mümkün olmuyor.
"Belki de bölgesel tepkilerin büyümesiyle, Latin Amerika'daki gibi hareketlerin evrenselleşmesi gerçekleşebilir. Güçler birleşirse, karşı hegemonya oluşabilir, ama bölgeselden evrensele sıçramanın daha başlarında bulunuyoruz."
Köker: Uluslararası politika hâlâ ulusal çıkarlara endeksli
Prof. Dr. Köker, uluslararası politikaya hakim olan manzarayı şöyle özetliyor:
"Ya güç/şiddet hakim olacak ya da kozmopolit bir hukuk düzeni. BM'nin ikinciyi sağlayacak bir işleve sahip olması, birinciyi engelleyecek türden yaptırımcı bir işleve sahip olması gerekiyor. Irak türü işlere izin vermemesi gerekiyor.
"Bunun maddi koşullarıysa hem var, hem yok. İşi ikircikli ve dinamik kılan bu. Maddi koşullar yok; çünkü uluslararası politika hâlâ ulusal çıkarlara endeksli; bunun özünü savaş ve şiddet oluşturuyor; insani değerler ve hukuk ikinci planda.
Maddi koşullar var, çünkü küreselleşmenin açtığı imkanlar var. Yurttaş inisiyatifleri buna bir örnek olabilir. Habermas'ın izinden giderek söylersek, nasıl bir devletin kendi içinde demokratik ve hukuki süreçlerin işletilmesini istiyorsak, devletler arasındaki ilişkilerin de böyle olmasını istiyoruz."
"BM 400 yıllık uluslararası hukukun birikimi"
Köker, "BM'nin işlevini yitirdiği gibi bir çıkarsamayla, milliyetçiliğe teslim olmamak gerekiyor; yoksa elimizde şiddet egemen bir dünyadan başka bir alternatif kalmaz" diyor ve BM'nin kazanımlarının değerine dikkat çekiyor:
"BM'nin en büyük değeri, kabaca, 400 yıllık uluslararası bir hukuk birikiminin olması. 1600'lerden başlayan, Avrupa merkezli bir birikim bu.
"BM düzeni daha tam hale gelmiş değil. İhlalci ABD olduğunda, BM geride kalıyor. Bu da kendi karar mekanizmalarının antidemokratik düzenlenişinden kaynaklanıyor. Kozmopolit olursa, demokratik düzeye taşınabilir. En büyük engel ulusal çıkar mantığı ve yükselen milliyetçilik."
Köker, BM'nin uluslararası hukuka katkılarından söz ediyor:
"İnsan Hakları hukuku somutlaştırıldığı zaman, BM olması gerekenleri hep yaptı. Avrupa Birliği'nin anayasa tasavvuru BM'nin bir adım ötesine gidiyordu.
"Bu, kozmopolit bir demokratik dünya düzeni tasavvurunu, etnik, dinsel, çok kültürlülük, beraber yaşama ve bunların siyasi ifadelerinin demokratik ilkelerle uyumlaştırılması ilkelerini koruyor.
"Bu ilkeler, BM'nin uluslararası hukuka kazandırdığı beyannameleriyle yerleşmiş vaziyette; bunları ilerletmek gerekiyor." (TK)