Satranç, yüzyıllardır zekâ ve stratejiyle ilişkilendirilen bir oyun olsa da, Sovyetler Birliği (SSCB) döneminde oyuna bambaşka bir anlam yüklendi. SSCB, satrancı yalnızca bir strateji oyunu olarak değil, ideolojik bir mücadele sahası ve kültürel bir savaş silahı olarak benimsedi. Satranç, akılcılığın ve bilimsel üstünlüğünün simgesine dönüştü.
Halka bu zeka oyununu yayarak daha güçlü ve zeki yurttaşlar yaratılabileceği düşünüldü. Böylelikle Lenin’in liderliğinde, satranç eğitim sistemine entegre edildi ve halkın geniş kesimlerine yayılması için devlet tarafından teşvik edildi.
Herkesin erişebileceği kamusal bir etkinlik olarak parklarda, iş yerlerinde ve gençlik merkezlerinde satranç masaları kuruldu. Halkın bu oyunu benimsemesi sağlandı. Devlet desteğiyle düzenlenen turnuvalar ve eğitim programları sayesinde satranç, günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldi.
Fotoğraf: Valentin Khukhlaev arşivi / rbth.com
Soğuk Savaş ve satranç: İdeolojik rekabetin izdüşümü
Satranç, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler ve Batı arasındaki büyük rekabetin entelektüel cephelerinden biri haline dönüşmüştü. ABD ve SSCB, askeri ve ekonomik üstünlük için yarışırken, kültürel ve entelektüel savaşın da en güçlü olduğu alanlardan biri tabii ki satranç oldu.
Sovyetler satrancı, sosyalizmin üstünlüğünü kanıtlayan bir vitrin haline getirdi. 1948-1991 yılları arasında düzenlenen 24 Dünya Satranç Şampiyonası'nın 23’ü Sovyet oyuncular tarafından kazanıldı.
Bu süreçte yalnızca ABD’li büyük usta Bobby Fischer (1972) Sovyet satranç hakimiyetini kırabildi. Fischer’in zaferi, Batı’nın Sovyetler’e karşı kazandığı sembolik bir zafer olarak görüldü.
Devletin satranç politikası: Eğitim ve kurumsallaşma
Sovyetler Birliği, satrançta üstünlük sağlamak ve bu üstünlüğü sistematik hale getirmek için seferberlik ilan etti. Satranç, okullarda zorunlu ders olarak okutulmaya başlandı.
Yetenekli çocuklar küçük yaşlardan itibaren tespit edilerek, özel satranç akademilerine yönlendirildi ve profesyonel antrenörler eşliğinde yetiştirildi.
Örneğin, 1922-1991 yılları arasında faaliyet gösteren Genç Pionerler Örgütü, satrancı, disiplini ve stratejik düşünmeyi teşvik eden bir kurumdu.
Devlet destekli ulusal ve uluslararası turnuvalar düzenlenerek oyuncuların rekabet gücü artırıldı.
Fotoğraf: Vintage Soviet Chess / Facebook
Bir propaganda aracı olarak satranç
Stalin döneminde satranç, Batı’ya karşı entelektüel bir propaganda unsuru olarak da kullanıldı. Sovyet liderleri, satrançta elde edilen başarıları, kapitalist sistemin bireyselciliğine karşı sosyalist kolektivizmin zaferi olarak sundular.
SSCB, satrancı bireyin zihinsel gelişimini teşvik eden bir araç olarak tanımlarken, Batı’daki bireyci oyun anlayışını eleştiriyordu. Sovyet sisteminde satranç, kolektif eğitimin ve disiplinin bir sonucu olarak başarıya ulaşıyordu. Bir nevi devletin eğitime verdiği önemi, zeki ve kıvrak zekalı insan yetiştirebilme kabiliyetini gösterme şekliydi.
İlerleyen yıllarda da satranç şampiyonları ulusal kahramanlar olarak gösterildi. Dünya çapında ün kazanan Garry Kasparov ve Anatoly Karpov gibi büyük ustalar, devletin üstün eğitim politikalarının birer ürünü olarak lanse edildi.
Satranç mirası bugün ne durumda?
Sovyetler Birliği'nin dağılışı sonrasında, eski Sovyet ülkeleri satranç alanında büyük başarılar elde etmeye devam etti. Sovyetler'den ayrılan ülkelerde, özellikle Rusya, Ermenistan, Azerbaycan, Kazakistan ve Ukrayna, satranç geleneklerini sürdürdü ve dünya çapında yeni büyük ustalar yetiştirdi.
Öne çıkan isimlerden bazıları, Rusya'dan Yan Aleksandroviç Nepomnyaşi ve Vladimir Kramnik, Azerbaycan'dan Şahriyar Mammadyarov ve Vügar Həşimov, Ermenistan'dan Levon Aronian oldu.
Günümüzde de başta Rusya olmak üzere, eski Sovyet ülkelerinde satranç, büyük bir prestije sahip. Okul müfredatlarında hem önemli bir yer tutuyor hem de genç yeteneklerin erken yaşlarda keşfedilmesi için devlet destekli programlar düzenlenmeye devam ediyor.
Moskova’da büyüyen Zeynep Gülşade Akbaş, 2000’li yıllarda satrancın eğitim sistemindeki etkilerinden bahsederken, dönemin “influencerları” olarak kabul edilen satranç büyük ustalarının adlarının sıklıkla anıldığını belirtti.
Zeynep, ilkokul yıllarını anımsayarak şunları söyledi:
“Zorunlu satranç dersimiz vardı ve bu dersi tüm gün sabırsızlıkla beklerdik. Genel derslerin ardından, her gün bir saat boyunca öğretmenimiz, bizi eşleştirir, oyunu başlatır ve tüm hamlelerimizi dikkatle izlerdi. Kazananlar, derste yüksek puanlarla ödüllendirilirdi. O dönemde yaşadığımız rekabet oldukça heyecanlı geçiyordu. Satranç hafızamda çok özel biri yere sahip bu nedenle.” dedi.
Kaynaklar:
* Alişoğlu, B. (2020, December 18). SOĞUK SAVAŞ REKABETLERİ VE SATRANÇ.
(BG/HA)