Uzun süredir takip ettiğim bianet’in Dijital Okuryazarlık atölyesine katıldığımda “Bu kıymetli ekipten öğrenecek çok şeyim var.” diye düşündüm ve birkaç gün içerisinde kendimi bianet ofisinde stajyer olarak buldum.
Ofise ilk gittiğim gün çok gergindim. Fakat karşımda beni öylesine sıcak karşılayan insanlar vardı ki birkaç gün içerisinde bu ofise hiç yabancı değilmişim gibi uyum sağladım.
Hangi konuda haber yapmak istediğim, herhangi bir konu hakkında ne düşündüğüm bana soruluyordu ki çoğu yerde stajyerlere sunulmayan bir imkandı bu. Dört hafta boyunca ilgi alanlarım ve yer yer editörlerimin önerileriyle çok keyif aldığım yazılar, haberler hazırladım.
Bu süreç, bana hem haberciliğin teknik yönlerini hem de "hak odaklı habercilik" bakış açısını kazandırdı. Haber yazmanın yalnızca bilgi aktarmaktan ibaret olmadığını, aynı zamanda bir vicdani bir sorumluluk da taşıdığına şahit oldum.
Hannah Arendt’in dediği gibi, "Kötülük kayıtsızlıktan beslenir ve o olmadan var olamaz". Habercilik de tam burada anlam kazanıyor: Görmezden gelinenleri görünür kılmak, kayıtsızlığın sıradanlaştırdığı haksızlıklara dikkat çekmek…
Gönderdiğim her yazıyı özenle okuyan ve bana geri bildirimde bulunan kıymetli editörlerim -Eda abla, Tuğçe abla, Ruken abla, Evrim abla, Hikmet abi ve Vecih abi- her birine ayrı ayrı minnettarım. Her gün sabırla ve dikkatle yazılarıma dair görüşlerini sundular, bu da beni her geçen gün daha geliştirdi.
Her sabah erkenden bana kapıyı açan Korcan abiye, şakalarıyla beni güldüren Leyla ablaya, stajyer arkadaşım Abbas’a, bana bu şansı veren Vecih abi ve Murat abiye sonsuz teşekkürler.
Güneş doğarken yürüdüğüm Beyoğlu sokaklarını, sabah toplantılarını, Fıccın’da yediğim öğlen yemeklerini ve ofiste hep birlikte içtiğimiz Türk kahvelerini çok özleyeceğim.
Artık Faikpaşa yokuşunda, bir oda dolusu sevdiğim ve işlerine saygı duyduğum bir ailem var.
Yollarımızın tekrar kesişmesi dileğiyle...
Sevgiler,
Beyza
(BG/RT))