Bebek ve annesi, geliyorum diyen bir tehlikeyi erken fark edecek bir sistemin yokluğu nedeniyle akıl almayacak bir vahşetin kurbanı olmuş durumdalar. Aynı zamanda ortaya çıkan tehlikeden sonra bile çocukları koruyacak bir sistemin olmaması nedeniyle de bütün dünyanın gözünün önünde mağdur edilmeye devam ediyorlar. Kapalı kapılar ardında istismarı engelleyemeyenler, tacizler gözlerinin önünde devam ederken de sessiz kalmayı sürdürüyorlar.
Öfkenin aklın önüne geçmesine engel olmak mümkün
17 aylık bir bebeğin canını yakabilen, ona akıl almayacak eziyetleri yapabilenlere öfkelenmemek elde değil. Ama bu öfkenin aklın önüne geçmesine engel olmak mümkün. Benim kanım da bu noktada donuyor. Bu olay karşısında akla gelen tek ve en büyük tepki, çocuğa bunu yapan adamlar ile annesinin cezalandırılması. Bir de basın kullandığı dile dikkat ederse, tamam! Sorunu çözmüş olarak hayatımıza devam edebileceğiz.
Basının kullandığı dil, Nuray Mert'in 7 Kasım'da Radikal'de yayınlanan yazısında belirttiği gibi gerçekten de tecavüzcünün gözünden. Örneğin 11 Kasım tarihli Radikal dahil bütün gazetelerde yayınlanan haberlerde kullanılan dil, haberi yazarken girilen ayrıntılar, çocuğun kimliği hakkında yayınlanan bilgiler, aslında sadece bu bebeğin değil, Türkiye'de bütün çocukların ne kadar büyük bir tehlikenin altında olduğunun çok açık bir göstergesi.
Bu toplum çocukların cinsel istismarına nasıl yaklaştığına bir bakmalı. O haberleri kimler yazıyor, hangi genel yayın yönetmenleri kontrol ederek yayınlatıyor bilmiyorum ama şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, çocukların cinsel bir obje olarak görülmesi ve istismar edilmesinin önüne geçilmesine yönelik hiçbir kaygıya sahip değiller.
Pedofililere adeta yol gösteriyor
Olay öyle ayrıntılar ile anlatılıyor ki, şimdiye kadar böyle bir eyleme cesaret edememiş pedofililere adeta yol gösteriyor, bir bebeğin cinsel obje olmasını normalleştiriyor, öte yandan bu olaya maruz kalan bebeğin de ileride bu tür eylemlerle yeniden karşılaşma riskini arttırıyor.
Böylesi eylemelere maruz kalan çocukların kimliklerinin açıklanmasına yönelik yasak, çocuğun etiketlenmesi ve bu tür bir riskten korunmasını sağlama amacı taşır. Bizim basın mensuplarımız için bu amaç hiçbir değer taşımıyor, nedense.
Bu tür haberleri kontrol etme ve engellemeye yönelik mekanizmalar işlemiyor
Basın bu vakadaki tutumu ile çocukların korunması konusunda her türlü duyarlılıktan yoksun yaklaşımının en ürkütücü örneğini verdi. Bunu görmezden gelemeyiz. Ama bunu görmek, kabul etmek, dillendirmekle de yetinemeyiz. Bu haberleri yazanların, yayınların sorumlulukları üzerinde durmak gerekir. Ama basında olayın yer alış biçimi bakımından tehlikeyi büyüten ve başa çıkılmaz gösteren şey, bu tür haberleri yazan kişileri yönlendirme ve bu tür haberleri kontrol etme ve engellemeye yönelik mekanizmaların işlememesidir.
Gazetelerin ve gazetecilerin sorumluluklarını geçelim ve neden hiçbir savcı bu yayınları önleyecek bir girişimde bulunmuyor, ona bir yanıt bulmaya çalışalım. Keşke bir basın mensubu da gidip bir savcıya sorsa, "resen harekete geçme veya suç duyurularını dikkate alarak işleme koyma yetkinizi kullanmanız için daha ne olması gerekir" diye.
Benzer bir soru, çocuğun korunmasından sorumlu birimlere de sorulabilir. Malatya Çocuk Yuvasındaki olaylarda, yuva ve kurum aleyhine yapılan yayınlara "çocuğun korunması" amacıyla yayın yasağı talep eden idare olayın üzerinden 15 gün geçmesine rağmen bu olayla ilgili yayınların durdurulmasını sağlayamadı.
Herkes kabul etmedikçe bu olayların tekrarı önlenemeyecektir
Bu olay, Türkiye'de çocuk koruma sistemine olan ihtiyacı bütün açıklığı ile ortaya koyuyor. Bu bebek bizim yüzümüze bir gerçeği haykırıyor: "Başıma size sözcüklerle ifade edemeyeceğim kadar kötü şeyler geldi, çünkü bazı insanlar bebeklere bile zarar verebilecek kadar kendilerini idareden acizler, siz diğerleri ise bebekleri bu tür insanlardan koruyabilecek bir mekanizmayı kurmaktan acizsiniz."
Ey bu ülkenin merhamet sahibi insanları; bizlerin dahli olmadan 17 aylık bir bebeğe bunların yapılmasına imkan olmadığını sıradan vatandaşından, çocuğun korunmasından sorumlu Bakanına, bir ülkede dirlik ve düzeni sağlamaktan sorumlu Başbakanına kadar herkes kabul etmedikçe bu olayların tekrarı önlenemeyecektir.
Bu çocuğun annesi daha önce 2 çocuğunu SHÇEK'na bırakmış. Bir çocuk hakkında koruma kararı verildiğinde ayrıca bir hüküm yoksa bu karar doğacak çocukları da kapsıyor. Pekiyi, bu ülkede bunu tespit edebilecek bir sistem var mı? Ne yazık ki yok.
Dolayısıyla da yeni doğanı takip etme olanağı yok. Pekiyi ben bebeğime bakamıyorum diyen kadının yararlanacağı bir hizmet var mı? Evet var ama çok sınırlı. Belli ki bu olaydaki anne böyle bir hizmetten yararlanamamış. Yararlanamamış mı, yoksa yararlanmamış mı, bunun bir haber değeri yok mu? Eğer toplumda bir sosyal devlet anlayışı yerleşmiş olsaydı olacaktı.
Bütün çocukların başına gelenlerden de sorumluyuz
O zaman bu tür bir olayda gazeteciler şunun üzerine gidecekti: Bu anne daha önce iki çocuğunu bırakmak üzere kuruma geldiğinde ne tür hizmetlerden yararlandı, sonrasında bu kadını takip edecek bir sosyal hizmet programı var mıydı, kadın takip edildi mi, hakkında çocuklarının elinden alınmasına karar verilmiş bir kadının tekrar anne olması halinde bebeği takip edecek bir sistem var mı? Bunların hiç biri olmadı, çünkü kimsenin böyle bir beklentisi yok.
Bize göre bu işi yapan adamlar ve buna göz yuman anneyi cezalandırırsak sorun çözülecek. Hatta o kadar ki, gerçekten bu işi yapanlar da önemli değil, şu an bulunan üç adamın cezalandırılması bile yetecek, bu işi yapanlar sadece onlar mı, bununla bile ilgilenmiyoruz.
İşte bu ilgisizliğimiz nedeniyle de, siz ne kadar kabul etmek istemeseniz de bu bebeğin yaşadıklarında ona bunu yapabilenler kadar her birimiz de sorumluyuz. Sadece bu bebeğin değil şu an ülkenin neresinde, hangi evin hangi odasında başına neler geldiği hakkında fikrimiz olmayan bütün çocukların başına gelenlerden de sorumluyuz. Bunu gerçekten düşündüğünüzde canınız çok acıyacak, ne yapabileceğiniz konusunda kendinizi çaresiz hissettikçe de bu acı büyüyecek içinizde.
Eğer gerçekten içinizi acıtıyorsa bu bebeğin başına gelenler; o zaman başka bebeklerin bunları yaşamasını engelleyecek bir sistem kurmasını isteyin başbakandan, sosyal hizmetler ve çocuk esirgemeden sorumlu devlet bakanından. Üstelik o makamda şu anda çocuk istismarı konusunda çok duyarlı bir insan oturuyor. İsteneni anlaması ve yerine getirmesi her zamankinden daha kuvvetli olasılık olan bir hukukçu.
Çocuk hakları alanında çalışan STK'ler sorumluluktan muaf tutulamaz
Bu arada çocuk hakları alanında çalışan sivil toplum kuruluşları da var olan durumdan ve olması gerekeni yaratmadaki sorumluluktan muaf tutulamaz. Şimdi onlar için de güç birliği zamanı.
Çok bilinen şeyleri belki bir kez daha tekrarlamanın bir faydası olur ümidiyle tekrarlamak istiyorum. Başına bu kadar büyük tehlikeler geldikten sonra bir çocuğu kurum bakımına almak, çocuğu korumak değildir. Bu konuda kendimizi kandırmayalım. Çocuk koruma sisteminin esası "önleme"dir. Bunun için erken uyarı sistemimizin olması gerekir.
Bu da sadece sosyal hizmetlerin işi değildir. Hastanelerin, sağlık ocaklarının, okulların işin içinde olduğu ve riski gerçekleşmeden fark edebilecek ve gerçekleşmesini önleyecek hizmetleri sunabilecek bir çocuk koruma sistemi ve merkezi kurulmasını talep etmeliyiz. Yani daha bebek doğmadan risk fark edilebilmelidir, orada fark edilemediyse büyürken fark edilmelidir, o da fark edemediyse eğitim kurumu fark edebilmelidir. Mesele tecavüze uğramalarını engelleyebilmektedir.
Bu nedenle onların kendilerini tehlike altında hissettiklerinde veya onların tehlike altında olduğunu görenlerin hemen başvurabilecekleri bir mekanizma kurmamız gerekir, mesela bir telefon hattı, mesela bir sığınma evi. Gene de tehlike önlenememiş ise, o zaman tabi onları korumaya ve tedavi etmeye yönelik hizmetlerin olması gerekir.
Ama o durumda onların korunmasını üstlenecek bir kurumdan bağımsız bir kamu vesayeti kurumu olmalıdır. Burada bir soru daha sormak istiyorum. Sizce bu bebek nasıl iyileşebilir? Sanırım onun iyileşmesini ancak bir anne - baba sevgisi sağlayabilir. Koruyucu aile ve evlat edindirme sistemi güçlendirilmeli.
Bir bebeğin, bebeklerin ve çocukların istismarını önlemek için hepimizin yapabileceği bir şey var. Yapabileceğimi yapmıyorsam bu sonuçtan ben de sorumluyum. Bugün ben de suçluyum! (SA/KÖ)