İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Başkanı Raci Bilici bianet’e yaptığı açıklamada, 90’lı yıllarda gözaltında kayıpların devlet politikası olduğunu, bugün de hükümetin, bu politikayı failleri açığa çıkarmayarak sürdürdüğünü söyledi.
Bugün, “Kişilerin Gözaltında Kayıplardan Korunması Bildirgesi”nin kabulünün 22. yılı.
“Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme" de BM Genel Kurulu’nda 20 Aralık 2006’da onaylandı, 6 Şubat 2007’de imzaya açıldı. Türkiye sözleşmeyi halen imzalamadı. Ayrıca “insanlık suçlarında zamanaşımının kaldırılması” kabul edilmesine rağmen, gözaltında kaybedilenler ilgili suç duyuruları, 20 yıllık “zamanaşımının” ardından takipsizlik kararıyla sonuçlanıyor. Raci Bilici, açılan birkaç davanın da adil yargılama ilkesine tabi tutulmadan kapatılmaya çalışıldığı görüşünde.
Toplu mezarlar haritası
İHD Diyarbakır Şubesi’nin toplu mezarlar haritası da yenilendi. Haritaya göre, gözaltında kaybedilenler ile yargısız infaza maruz kalıp cenazesi ailesine teslim edilmeyen 4 bin 201 kişi gömülü.
348 toplu mezar |
Açılmış toplu mezar: 45 İddia edilen toplu mezar sayısı: 303 Toplam mezar sayısı: 348 Gömülen insan sayısı: 4201 |
“İnsanlığa karşı işlenen suçlar”
Raci Bilici, 90’lı yılların politikaları, gözaltında kaybetmeler, zamanşımı hakkında sorularımızı şöyle yanıtladı:
“90’lı yılların devlet politikası katletmek, ortadan kaldırmaktı. Devletin kararı böyleydi. Bugün de devletin almış olduğu karar, kayıplarla ilgili dava açılmaması, faillerin korunması yönünde. Soruşturmaları zamana yayarak kapatma derdindeler. 20 yıllık sürenin sonunda da dosyalar kapatılıyor. dolayısıyla kimse yargılanmıyor. bu da devletin ikinci bir politikası.”
“Bizim yoğun baskılarımızla birkaç sembolik dava açıldı ancak etkin soruşturma ve araştırma yapılmadığı için sonuçlar ve gidişatları istenen düzeyde olmadı. Kamuoyunu oyalamaya yönelik davalar olarak kaldılar. Faillerin açığa çıkması temelinde çaba gösterilmedi.”
“AKP hükümeti samimiyse, geçmişteki katliamlar sorununu çözmek istiyorsa, bu suçlarla ilgili zamanaşımı maddesini kaldırmalı demiştik. Gözaltında kaybetmeler, insanlığa karşı işlenen suçlar, zamanaşımına tabi tutulamaz.”
20 yılda 757 kayıp |
Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) 1980-2000 arasındaki rakamlarla oluşturduğu verilere göre, en fazla gözaltında kayıp Diyarbakır, Lice, İstanbul ve Cizre'de yaşandı. TİHV'nın rakamlarına göre, bu 20 yılda 757 kişiye gözaltına alındıktan sonra bir daha ulaşılamadı. Gözaltında kayıplar 1994'te önceki yılları oranla üç katına ulaştı. |
“Her Cumartesi insanlar İstanbul’da, Diyarbakır’da, başka illerde isim vererek failleri söylüyor, olayları detaylarıyla anlatıyor, tanıklar konuşuyor. Ancak şimdiye kadar bir savcı çıkıp da bu olaylarla ilgili etkin soruşturma yapmaya bile yanaşmadı. Çünkü yöntem, katilleri aklayarak, arkasındaki güçlerin açığa çıkmasını önlemek. Hükümet 90’lı yılların devlerini savunduğu için devletin kirli yüzünün açığa çıkmasını istemiyor.”
“Geçmişteki tüm suçların açığa çıkması için Hakikatler Komisyonu kurulmadığı sürece bu böyle devam edecek.”
“Bizim mücadelemiz de kayıtlarımızdaki herkesin akıbeti açığa çıkana dek devam edecek. Hükümet zamanaşımına uğratarak sonuç alabileceğini düşünüyorsa yanlış düşünüyor. O dönemki katliamları devlet arşivlerinde olduğu halde açığa çıkarmayan zihniyet de dönemin ortağıdır.”
“AKP bizim dönemimizde tek bir kayıp yok, diyor. Doğru. Çünkü açıktan öldürdüler. Daha iki gün önce Diyarbakır’da bir çocuk sokakta vurularak öldürüldü. Son dönemde sokakta öldürülenlerin failleri soruşturulmadı, yargı önüne çıkmadı. Önceki dönemle farkı, artık cenazelerin ailelerine teslim edilmesi. Yaşam hakkı halen ihlal ediliyor.”
“Adalet, toplu mezarların açılması ve faillerin bulunmasıyla gerçekleşmiş olacak.” (AS)
BM Kayıplar Bildirisi |
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 18 Aralık 1992 tarih ve 47/133 sayılı kararıyla bir bildiri kabul etti. "Zorla Kayıp Edilmeye Karşı Herkesin Korunmasına Dair Bildiri" adını taşıyan Bildiri, zorla kaybedilmeyi insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak nitelemektedir. Bildiri'nin 1. maddesi şöyle: "Zorlanmış ortadan kaybolma insanlığa karşı bir suçtur. BM şartı amaçlarının inkarıdır ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde yer alan insan hakları ve temel özgürlükleri ağır ve açık bir ihlali olarak kınanmalıdır ve bu alandaki uluslararası belgeler pekiştirmeli ve daha ileri götürülmelidir. Zorla kayıp edilme, kişileri kanunun korumasının dışında bırakmakta ve hem kaybolan kişilere hem de ailelerine büyük acılar vermektedir. Uluslararası hukukun güvence altına aldığı kanunu önünde birey olarak tanınma, serbest bırakılma hakkı ve bireyin güvenliği hakkı ile kişinin işkence ve diğer zalimane insanlık dışı ya da küçültücü davranış ve cezanın konusunu oluşturamayacağı hakkının ihlalini oluşturur." |
BM Kayıplar Sözleşmesi |
Tam adı "Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme" olan metin, zorla kaybetmeye mutlak bir yasak getirmesinin yanı sıra taraf devletlerin iç hukuklarında bu eylemi bir suç olarak tanımlamasını da şart koşuyor. Ayrıca yaygın veya sistematik kaybetme eylemlerini de insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında sayıyor. 18 Aralık 1992'de BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen bildirinin ardından BM Kayıplar Sözleşmesi hazırlanmaya başlandı. Sözleşme 20 Aralık 2006'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edildi, 6 Şubat 2007'de imzaya açıldı, 23 Aralık 2010'da 20 devletin taraf olması şartı yerine getirilince yürürlüğe girdi. Türkiye sözleşmenin imzacısı değil. Sözleşmeye göre "zorla kaybedilme" devletin ajanları ya da devletin yetkisi, desteği ya da rızasıyla hareket eden kişiler veya bu kişilerin oluşturduğu gruplar tarafından gerçekleştirilen tutuklama, gözaltı, kaçırma ya da özgürlükten yoksun bırakmanın diğer biçimlerini takiben bir kişiyi kanun koruması dışında bırakacak şekilde özgürlükten yoksun bırakma gerçeğinin reddi ya da akıbetinin veya kayıp kişinin nerede olduğunun gizlenmesi olarak kabul ediliyor. Sözleşme, hem kaybedilenlerin hem de ailelerin haklarını garanti altına alıyor. Bunların arasında kaybetme eyleminin koşullarıyla, kaybedilen kişinin akıbetiyle ilgili gerçekleri bilme hakkının yanı sıra, zararın tazmini de yer alıyor. |
Dünyadaki kayıplar |
Dünya çapında zorla kaybedilenlerin sayısı kesin olarak bilinmiyor. Irak'ta 1980'den bu yana çatışmalar nedeniyle kaybedilenlerin sayısının 375 binle 1 milyon arasında, eski Yugoslavya'da on yıl önceki çatışmalar nedeniyle de hala 17 binden fazla kişinin kayıp olduğu tahmin ediliyor. Afrika'da da on binlerce kişinin kayıp olduğu biliniyor. Kızılhaç'a göre, yalnızca Angola'daki kayıpların sayısı 22 bini buluyor. |