İşte 8 Mart'tan objektifimize ve kalemimize takılanlar:
"Tunceli'de ayrım olmaz..."
Tunceli'den tedavi için gelen 68 yaşındaki Zahide ve kızı Elif'e Gezi Parkı'nda Vakıf Gureba Hastanesi'ne gitmek için otobüs beklerken denk geliyoruz.
Zahide'nin ayakları şişmiş, zaten bir tek "şiş" diyor. Zahide "sorun sorun" diyor ama aslında Türkçe bilmiyor. Sorularımızın karşılığında anlamaz gözlerle bakıp sadece gülümsüyor.
"8 Mart'ı bilmiyorum" diyor yine gülümseyerek. Kızı Elif, "8 Mart Dünya Kadınlar Günü bugün ama annem bilmiyor. Tunceli'de yaşıyor, köyde." Elif'in iddiasına göre, Tunceli'de kadın sorunu yokmuş çünkü eşitsizlik yokmuş. Kadınlar Tunceli'de eşit oldukları için böyle günlere de ihtiyaç yokmuş...
Elif "Diğer hatunlar adına üzgünüm" diyor yine de. Sorunların temeli ona göre okumayı sevmemek: "Özellikle doğudaki olayları."
Elif ilerleme beklemiyor, Zahide gülüyor...
"Hastanede insanca muamele..."
Teybimizi 21 yaşındaki Fatma Akgün ve 6 yaşındaki kızı Hatice Akgün'e uzatıyoruz. Fatma az biraz tedirgin oluyor teybe konuşmaktan ve 8 Mart ne günü "emin olalım" hiç bilmiyor.
Sonra da "inanalım" hiç düşünemiyor. Hastaneye gidip geliyormuş beş gündür. Dile kolay bu beş gün içinde sorunun ne olduğunu şöyle özetliyor: "Biraz oralarda güzel davransalar insanlara daha iyi olur bence."
Fatma'nın sorunu hastanelerde maruz kaldığı kötü muamele, buna karşın bir kadın olarak ona kötü davranıldığı fikrinde değil.
Zaten hastaneye gide gele yol yorgunu olmuş, daha ne desin?
"Temel sorun ne biliyor musunuz? Ayrımcılık"
Bu sözlerin sahibi 48 yaşındaki Rıza. Teybi uzattığımız eşinden "rol çalıyor".
Eşi Aynur kadınların temel sorunlarının en başta insanca yaşam olduğunu belirtip, "eşit yaşam hakkımız o da şu an imkansız" diyor. "Neden?"in cevabı "Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)". O kadar kesin ki "AKP eşittir eşit olmayan yaşam" ona göre, "AKP olunca ne daha zor?" diyemiyorum, o noktayı koyuyor.
Bu arada araya giren eşi Rıza, "temel sorun ne biliyor musunuz? Ayrımcılık" diyor. Bundan sonra "kadının siyasette temsili, eğitim hakkının engellenmesi, çalışma yaşamında yaşadığı sıkıntılar" gelecek değil mi?
"Hayır". Rıza'ya göre, kadınla erkek arasındaki ayrımcılık "kadının erkeğe şiddet uygulamaktan kaçınmasıyla" başlıyor. Bu oldukça karmaşık sonuca Rıza şu kısa yoldan varmış: "Daha dün bir kadın bir erkek tarafından dövüldü. Sesini çıkarmadı, arabaya bindi gitti kuzu kuzu. Sesini çıkarsa müdahale edeceğiz. Ama kadınlar sesini çıkarmıyor. Sesini çıkarsın gerekirse vursun. Çünkü kadının da gücü var erkeğin de..."
Gözümün önünden geçen insan hakkı kılavuzları içinden "şiddete şiddetle karşılık vermek çözüm değil yeni bir sorundur" cümlesini çekip bir karta yüz kere yazarak Rıza'ya hediye etme isteği ile çifte teşekkür edip, uzaklaşıyorum...
"Aklım olaydı böyle mi olurdu?"
Havva Zeren 65 yaşında. O aslında birçok kadının yakınmaları içinden süzülüp gelmiş bir kadın. "Aklım olsaydı, zamanım olsaydı, desteğim olsaydı... Her şey böyle mi olurdu?"
Dünya Kadınlar gününü biliyor ve ona göre en önemli sorun kaynaşmamak. Hak tanınması gerektiğini söylüyor. Gerçi geçen 8 Mart'tan bu 8 Mart'a biraz hak tanınmış. Ama daha çok hak tanınması isteği ve iyi niyeti içinde.
Hikayesi tanıdık: "4 katlı evim vardı. Adamdan ayrıldım. Geldi evi aldı, beni oğlanla attı. Ne hukuk biliyorum, ne yol? Sonra güç bela bir yere soktuk başımızı. Oğlanla kaldık bir yerde. Şimdi iyi kötü geçiniyoruz."
Yanında oturan güvercin yemi satıcısı kadın arada "ne hakkı ne hakkı?" diye çıkışınca ona da uzatıyorum teybi. Haşa konuşmuyor. Konuşmama gerekçesi de aklının kıt olmasıymış. Önemli değil söyleyin deyince, "aman konuşurum başıma iş alırım, hem de kadının konuşmasını kim dinlemiş?" diyor.
Fotoğraf çektirmeye de yanaşmıyor. Elimi elleri arasına alıp tüm hassasiyetini göstermek için önce özür diliyor, sonra başarı diliyor...
Almanya'da da eşitlik sorunu var...
Nicol Almanya'dan gelmiş. Ben onu öğrenci sanıp bu kadar üzgün kadın içinde belki iyimser bir şey söyler umuduyla yanına gidiyorum.
Çok çekingen. Zaten biraz evvel şahit olduğu kadın eylemi onu şaşırtmış. Arkadaşını bekliyormuş. Türkiye'de de böyle kutlamalar olduğunu bilmiyormuş. Almanya'da da varmış ama Dünya Kadınlar Günü kutlamaları.
Ona göre en önemli sorun eşitsizlik. Yaşadığı karmaşık duygular içinde yaşadığı tek net his, fotoğraf çektirmek istememe hali.
"Asıl bu günleri kutlamak ayrımcılık"
Yemek yediğimiz lokantanın garsonu Aykut bugün kadınlara özel ikramı olan Kemalpaşa tatlılarını masaya getirirken söylenmeden edemiyor:
"364 günü koca bir günü bir güne sığdırıyorlar. Kadın dayak yiyor başka günler bir gün bir çiçek alınıyor, sorun bitmiş oluyor. Başka günlerde yapsana bunu? Günleri böyle kutlamak da ayrımcılık bence."
Hediye alınmasına külliyen karşı olan Aykut'un hediyesi olan Kemalpaşa'yı yiyoruz bunları not alırken.
"Biz kutlayamadık, siz kutlayın kadınlar gününü"
Günün son sözü 70 yaşındaki gündelikçimiz Menekşe'den: "Siz çimdi çok güzel bir durumdasınız. Ben sizin yaşınızda olacaktım ki... Hiç yaşatmadı kocam beni. Hiç... Hep eve kapattı, çalıştım, paramı aldı. Şimdi siz böyle yapmayın. Kutlayın gününüzü..."
8 Mart bilene bilmeyene kutlu olsun...(AÖ/EZÖ)