Yazıyı; "Bu kez mahkeme kararı uygulandı... Acaba öyle mi? Madenci şirketin yetkilileri, "...Başbakanlığa başvurduklarını Ağustos ayının sonuna kadar yeni bir izin alacaklarını söylüyorlar..." sözlerimle bitirmiştim.
O günden bu güne yaşanan gelişmeler, mahkeme kararlarının uygulanmasının "göstermelik" ve "doğabilecek tepkiyi önlemeye yönelik" olduğunu, bir kez daha gösterdi.
Neler oldu, neler yaşandı, neler söylendi?
ilk haberi işin sahibinden aldık. Nevvmont'un yetkilisi Hock'; "...mahkeme kararı ile şaşkınlık yaşadık, madeni destekleyen Türkiye Hükümeti yeni bir Çevre Etki Değerlendirme Raporu sunarak yeni izin sürecini başlatmamızı istedi, madeni tekrar çalıştırabilmek için önerilen süreci uyguluyoruz." dedi. (http://www.planetark.com/daily-newsstory.cfm/new-sid/27624/story.htm).
Çevre Bakanlığı gizli gizli izin vermiş
Süreç, Hock'un bu açıklamasındaki gibi işlemiş, işliyor. Danıştay 6. ve 8. Dairelerinin ortak heyetince verilen 23.06.2004 tarihli yürütmeyi durdurma kararı, bize 26 Temmuz 2004 günü tebliğ edildi. Başbakanlığı da 30 Temmuz günü tebliğ edildiğini biliyoruz.
Mahkeme kararı henüz uygulanmadan, madenci şirket 09 Ağustos 2004 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı'na başvurarak, "Ne yapmam gerekiyor?" diye sormuş. Bakanlık da söz konusu faaliyetin aslında 16.12.2003 tarihli ÇED Yönetmeliği'nin Geçici 3. maddesine göre ÇED'den muaf olduğunu belirterek, bununla birlikte Yönetmeliğin Geçici 6.maddesine göre Çevresel Durum Değerlendirme Raporu hazırlanmasını istemiş, gereken formatı 11.08.2004 tarihinde şirkete göndermiş, istenen Çevresel Durum Değerlendirme Raporu 16 Ağustos 2004 tarihinde Bakanlığa sunulmuş, 10 gün sonra 26 Ağustos 2004 günü ilgililerle değerlendirme toplantısı yapılmış ve 27 Ağustos 2004 tarihinde 6524-46062 sayılı Bakanlık yazısı ile "Nihai Çevresel Durum Değerlendirme Raporu ve eklerinde belirtilen hususlara uyulmak kaydıyla faaliyetinde sakınca yoktur" denmiş...
Dayanışmaya ve hıza bakınız! Madenci şirket, maden mühürlendiği 19 Ağustos 2004 tarihinden önce, istenen raporları hazırlamış ve Bakanlığa vermiş, 10 gün geçmeden raporlar incelenmiş, mahkeme kararları aşılmış ve faaliyette sakınca olmadığına karar verilmiş. Gelin, siz "mühürleme" işleminin göstermelik bir işlem olduğunu düşünmeyin.
Bakanlıkla pek çok yazışma yapmamıza karşın, bu işlemi Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan değil, 24 Eylül 2004 günü tarafımıza tebliğ edilen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden işleri Genel Müdürlüğü'nün 16 Eylül 2004 tarihli yazısından öğreniyoruz.
Çevre ve Orman Bakanlığı'nın acemice gizlemeye çalıştığı bu izninden sonra, madenin açılma süreci, hızlı bir şekilde işletiliyor.
ABD Büyükelçisinin sözü varmış
Konuyla ilgili ABD Büyükelçisi Eric S.Edelman'ın da söyleyecek sözü varmış, İzmir Ticaret Odası (İZTO), İzmir Ticaret Borsası (İZTB), Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO)'nın konuğu olarak İzmir'e gelen Büyükelçi Edelman, 25 Ekim 2004 günü İZTO'da "Türkiye-ABD Ekonomik ve Ticari ilişkileri" konulu bir konuşma yapmış; "...Türkiye'de yabancı yatırımların tam olarak korunduğu, yasal güvence altına alındığına emin değiliz. (...) ABD'Iİ şirketler Türk ortaklarıyla yıllar boyunca sorun yaşayabiliyor. Nevvmont Madencilik ve Konak Pier bu tür olumsuzluklardan sadece ikisi..." demiş (Cumhuriyet 26 Ekim 2004).
Buradaki Nevvmont Madencilik; mahkeme kararlarını aşma başarısını göstererek, Bergama Ovacık'ta siyanür liçi yöntemiyle altın madeni işletmeciliği yapan çok uluslu şirket. Aslında bu açıklaması için Büyükelçiye teşekkür borcumuz var.
Bize; Bergama Ovacık Altın Madeni'ne ilişkin mahkeme kararlarının kimlerin çıkarını zedelediğini gösterdi. Kimilerinin dile getirdiği gibi "ülkenin ekonomik çıkarları" ile bir ilgisinin olmadığının bir itirafı...
AİHM karar verdi
Bu arada; Çevre Bakanlığının işleminin mahkemece 1997 yılında iptal edilmesine karşın, bu mahkeme kararının uygulanmaması nedeniyle, Avrupa insan Haklan Sözleşmesinin ihlal edildiği gerekçesiyle, Sefa Taşkın, Tahsin Sezer, M.AIİ Karacaoğlu, Günseli Karacaoğlu, Muhterem Doğrul, İbrahim Dağ, Ali Duran, Ayşe Öçkan, Sezer Öçkan, Hasan Geniş tarafından AİHM'ne başvurulmuştu.
Başvuru ile ilgili AİHM tarafından kabul edilebilirlik kararı verilmesinin ardından 3 Haziran 2004 tarihinde duruşma yapılmıştı. AİHM, başvuruya ilişkin kararını, 10 Kasım 2004 günü açıkladı. Özet olarak; Bergama'da; Avrupa insan Haklan Sözleşmesinin Adil Yargılanma Hakkını koruyan 6/1, maddesi ile yine Avrupa insan Hakları Sözleşmesinin Özel ve Aile Yaşamına Saygı Hakkını koruyan 8. maddesi ihlal edilmiştir.
AİHM kararı da durduramadı
1997 yılında Çevre Bakanlığı'nın izninin iptal edilmesi üzerine, Kemal Nehrozoğlu'nun İzmir Valisi olduğu dönemde imar planları iptal edilmiş, kaçak yapıların yıkımına karar verilmişti.
Çevre Bakanlığı'nın, işlemi hakkında, 1997 yılında siyanür liçi yöntemi ile altın madeni işletmesi hukuka aykırı olduğuna karar verilmesi üzerine, tesise ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım imar Planı ve 1/1000 ölçekli mevzii imar planının 03.02.1999 gün ve 696 Sayılı İzmir Valiliği oluru ile iptal edilmişti. Bu arada, madenci şirket tarafından ruhsatsız olarak yapılan 6 adet kaçak yapı, İzmir Bayındırlık ve iskan Müdürlüğünün Teknik Elemanlarınca; 26.12.1997 tarihinde, yapı tatil zaptı ile mühürlenerek durdurulmuş, il idare Kurulu'nun 15.04.1999 gün 04/1999-75 sayılı kararı ile yapıların yıkımına karar verilmişti.
Yıkım kararları aradan geçen 5.5 yılı aşan süre içinde uygulanmamış, yıkım gerçekleşmemiştir. Ancak yine de bu işlemler, Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine, 138/son maddesinde yer alan mahkeme kararlarının bağlayıcılığı ilkesine uygun işlemlerdi.
Şimdi, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın 27.08.2004 tarihli "faaliyette sakınca yok" kararı üzerine, iptal edilen imar planları yeniden gündeme geldi. Madenci Şirketin bu yöndeki talebi, eşine pek rastlanmayan bir hızla değerlendirmeye alındı. Bayındırlık ve iskan İzmir il Müdürlüğü çalışmalarını tamamladı, dosyayı İzmir Valiliği'ne gönderdi. Hazırlanan planlar, İzmir Valiliği il idare Kurulu tarafından 27.10.2004 tarihinde uygun görüldü.
Valilik oluru ve ardından askıya çıkarılması beklenmeye başlandı. Biz bilgi beklerken, işler yine gizli gizli yürütüldü. Aldığımız bilgiye göre; güya 02 Kasım 2004 tarihinde Bergama Kaymakamlığı'nda askıya çıkmış, 02 Aralık 2004 tarihinde hiçbir itiraz olmadan askıdan indirilmiş. Oysa Oktay Konyar ve Hasan Gökvardar, "Bu süre içinde sürekli olarak Kaymakamlığın ilan panolarını kontrol ettiklerini ancak böyle bir askı işlemi yapılmadığını" söylüyorlar.
İmar Planlarının onaylanmasını ardından Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği gereğince, işletmeye Sağlık Bakanlığı tarafından Açılma Ruhsatı verilmesi gündeme gelecek.
Şimdi ne durduracak?
AİHM'nin de ihlal kararı vermesi de madenin açılma sürecinin işlemesine engel olamıyor.
Çevre ve Orman Bakanlığı'nın 27 Ağustos 2004 tarihli izni aleyhinde iki ayrı dava açıldı.
* Birincisi; Av. Arif Ali Cangı, Av.Noyan Özkan ve Av.Ömer Er-lat tarafından açılan İzmir 1 .idare Mahkemesi'nde dava;
* Diğeri; "1342 Bergamalı Köylüsü, Av. Senih Özay, Av. Murat Fatih Ülkü, Av. Cem Nemutlu, Av. Eren ilhan Güney, Av. Tevfik Barbaros Ulutaş, Av. Cem Erkat, Av.Mehmet Horuş, Duygu Hatipoğlu, Mustafa Aldemir, TMMOB Metalürji Mühendisleri Odası.TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, Halkevleri Derneği, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Disk Dev-Maden-Sen"den oluşan davacılar tarafından Bakanlığın işlemi ile birlikte ÇED Yönetmeliği'nin ilgili hükümlerinin iptali için Danıştay'da açılan dava.
Şimdi, yeni davalardan yeni yürütmeyi durdurma kararları bekliyoruz. Ayrıca imar planına idari itiraz süresini kaçırdık, doğrudan iptal davası hazırlığına başladık bile.
Hani kamyonların çamurluğunda yazar ya "Ömür biter yollar bitmez" diye; Bergama öyküsü de buna döndü: "Ömür biter Bergama Davaları bitmez, ne zaman altın biter o zaman ne olur bilinmez..." (AÇ/EÖ)