"İrticayla Mücadele Eylem Planı"yla ilgili tartışmalar haziranda başladı. Belgenin aslının bir subaydan gelen ihbar mektubuyla ortaya çıkmasıyla, durum değişti. İşte bu belgenin beş aylık serüveni.
12 Haziran: Taraf gazetesi, Ergenekon soruşturması kapsamına giren belgeyi "AKP'yi ve Gülen'i Bitirme Planı" başlığıyla, manşetten duyurdu. Belgede Albay Dursun Çiçek'in imzası olduğu bilgisini verdi.
15 Haziran: İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) bu habere dayanarak Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Çiçek hakkında suç duyurusunda bulundu.
16 Haziran: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İddialar gerçek dışıysa vahimdir, doğruysa mesele daha vahimdir. Dava açacağız" dedi. CHP'li Onur Öymen "Genelkurmay'a mal edilecek bir durum değil, kurum yıpratılıyor" diye konuştu.
17 Haziran: Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), belgede "partinin asılsız suçlamalarla, demokratik olmayan yöntemlerle iktidardan uzaklaştırılmasının planlandığı" suçlamasıyla savcılığa başvurdu; suçluların ortaya çıkarılıp cezalandırılmasını istedi.
18 Haziran: Planın kendisinde bulunduğu iddia edilen, emekli teğmen ve avukat Serdar Öztürk'ün avukatları, Ergenekon soruşturmasının yürüten savcılar ve Emniyet görevlileri hakkında, "şüpheli avukatlarına verilmeyen belgelerin gazeteye sızdırıldığı" için suç duyurusunda bulundu.
22 Haziran: Belgedeki imzanın Çiçek'e ait olup olmadığı tartışmaları medyaya yansıdı. DTP'li Hasip Kaplan, Meclis'te askerlerin andıçları, fişleme ve darbe girişimleriyle ilgili araştırma komisyonu kurulmasını istedi.
24 Haziran: Medya, Albay Çiçek'in neden hâlâ görev başında olduğu sorusunu gündeme getirirken, Genelkurmay Askeri Savcılığı soruşturma sonucunu açıkladı: Belge Genelkurmay'da hazırlanmamıştı. Aslı yoktu. Dolayısıyla kovuşturmaya da yer yoktu. Dosya İstanbul Başsavcılığı'na gönderildi. Bu arada tartışılan konulardan biri de, Albay Çiçek'in savcılıkta imzasını değiştirmesiydi.
Genelkurmay'ın aylar sonra, 26 Ekim'de yaptığı açıklamadan öğrenecektik ki, Çiçek soruşturma sürecinde görevden alınarak Genelkurmay Ana Karargahı binası dışında bulunan Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi Akademik Kurulu'nda geçici olarak görevlendirilmişti. 4 Eylül'de de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahına atanacaktı.
25 Haziran: Başbakan "Umuyorum ki TSK gerekeni yapacaktır" dedi.
Başbuğ'un "kağıt parçası" açıklaması
26 Haziran: Genelkurmay Başkanı basın toplantısı düzenledi. Belgenin gerçek olmadığını, "kağıt parçası" olduğunu söyledi; "sahte belgeyi" hazırlayanların bulunmasını istedi; "Medya üzerinden orduya karşı asimetrik bir psikolojik harekat düzenlendiğini" iddia etti. Ekimde savcılara ulaşan ihbar mektubunda, belgenin aslını da gönderen bir subay, Başbuğ'un bu toplantıyı, belgenin aslının Genelkurmay'da var olmadığına kanaat getirdikten sonra yaptığını söyleyecekti.
Albay Çiçek bir gün içinde önce içeride, sonra dışarıda
30 Haziran-1 Temmuz: Savcılar, Ergenekon soruşturması kapsamında, Albay Çiçek'le birlikte Gölcük Donanma Komutanlığı'ndan Muharrem Nuri Alacalı, Aksaz Deniz Üs Komutanlığı'ndan Şafak Yürekli ve İbrahim Koray Özyurt, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda görevli Kurmay Albay Dora Sunguray, Deniz Harp Akademisi Komutanlığı'ndan Mert Yanık, Deniz Eğitim Komutanlığı'ndan Levent Görgec, Gölcük Harp Filosu Grup Komutanlığı'ndan Tayfun Duman ve emekli Deniz Albay Aydın Odabaşı'nın ifadelerini aldı. Çiçek geceyarısından sonra çıkarıldığı 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı; Hasdal Askeri Cezaevi'ne gönderildi.
Ancak Çiçek'in avukatlarının itirazını, bir üyesi değişmiş halde değerlendiren ayı mahkeme, üzerinden bir gün geçmeden Çiçek'in salıverilmesine karar verdi.
Bu arada, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ve Basın Enstitüsü Derneği (IPI), medyayı suçlayan Başbuğ'u eleştirdi.
Gazetecilere davalar
22 Temmuz: Albay Çiçek, belgeyle ilgili haberleri nedeniyle Star ve Taraf gazetelerini mahkemeye verdi.
14 Eylül: Haberi yapan Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu, hakkında Genelkurmay'ın şikayetiyle "askeri kuvvetleri alenen aşağılamak" suçlamasıyla dava açıldığını öğrendi. Genelkurmay Başkanlığı Hukuk Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, 11 Eylül'de yaptığı açıklamada, belgeyle ilgili yayın nedeniyle bir muhabire dava açıldığını açıklamıştı, ancak ad vermemişti.
Belgenin aslı haber oluyor
24 Ekim: Taraf gazetesi, bir subayın belgenin aslını, ayrıca "Bilgi Destek Planı" başlıklı bir başka belgeyi savcılara bir ihbar mektubuyla birlikte 30 Eylül'de yolladığını manşetten duyurdu. Hürriyet'in haberine göre, 30 Eylül'de gönderilen belgeleri inceleyen Adli Tıp Kurumu, imzanın Albay Dursun Çiçek'e ait olduğunu 19 Ekim'de saptamıştı.
Genelkurmay, İnternet sitesinden açıklama yaptı; mektupla ilgili sonucun abartıldığını öne sürdü; konunun medyada yer almasını eleştirdi.
İhbar mektubunda, Başbuğ'un belgeden haberdar olduğu, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız'ın direktifiyle hazırlandığı, haber olduğu günse 40 bilgisayarın "temizlenerek" kanıtların yok edildiği iddia ediliyordu.
25 Ekim: Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, "Nefes" filminin çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Kürt sorunuyla ilgili siyaset yaptı; ama belgeyle ilgili soruyu "Konumuz bu değil" diyerek yanıtlamadı.
Genelkurmay "kağıt parçası"na yeniden soruşturma başlattı
26 Ekim: Başbakan Erdoğan, Pakistan'dan İran'a geçerken, uçakta gazetecilere Başbuğ'la konuyu görüşeceğini, belgenin gerçek olmamasını umduğunu, "gerçeklerin ortaya çıkmasına kimsenin üzülmemesi gerektiğini" söyledi.
Akşam saatlerinde Genelkurmay yine İnternet sitesinden bir açıklama yaptı. Yeniden soruşturma başlattığını duyurdu. Yine bilgilerin önce basında yer almasından rahatsızlığını dile getirdi; "sızdıranların cezalandırılmasını" istedi.
27 Ekim: Taraf gazetesinin haberine göre, 21 Ekim'de, kanıtların yok edilmesinde yer alan altı askerden beşinin 24 saat içinde ifade vermek için Genelkurmay'dan gönderilmesini isteyen savcılar, hâlâ yanıt almış değildi. Savcılar suç duyurusuna hazırlanıyordu. Ancak bu askerlerden terhis olan altıncısının savcıya verdiği ifadede olayı doğruladığı, verdiği adların da ihbar mektubundakilerle örtüştüğü bilgisi de haberde yer aldı.
Gazete, 23 Ekim'de, daha önce takipsizlik kararı veren askeri savcı Yavuz Şentürk'ün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'le görüştüğünü ve "Askerleri göndermeyeceklerini" söylediğinin, "Soruşturmayı kapatın" dediğinin iddia edildiğini yazdı. (TK)